11 Ocak 2016

Ortalıkta dolaşan bir rapor ve operasyonlar!

Bir çok fotoğrafın sorumluları, şu toz bulutlar dağıldıktan sonra elbette tek tek hesaba çekilecek. Elbette, çözüm süreci denilen dönemde, güvenlik ve istihbarat bürokrasisindeki, devlete ihanet noktasına varan kontrollü zaafiyetinin hesabı sorulacak.

Ortalıkta dolaşan şok bir rapordan söz ediliyor. Terör örgütü PKK'nın terörist sayısını yüzde 50 civarında arttırdığından deneyimli teröristleri küresel sistemin Suriye satrancındaki piyonluğa gönderdiğine kadar her şeyin ayrıntılarıyla yer aldığı belirtiliyor.

Aslına bakılırsa düzenlenen operasyonlar sırasında teröristlerin hal ve hareketlerinden, deneyimsiz olduklarına dair çokça söylentiye rastlamıştık. Örgütün konsept değişikliği sonrasında ön plana çıkardığı ve doğrudan Abdullah Öcalan'a bağlı olduğu belirtilen YDG-H kolunun birçok eyleminde bu kendini gösteriyordu. Ancak aynı kolun kontrolsüzlüğüne dair bilgiler de geliyordu bölgeden.

Mesele o değil. Mesele, örgütün bu konsept değişikliğinin alt yapısını ne zaman oluşturduğu. Sözünü ettiğim raporda bunun ipuçlarına da raslanıyor.

Örgütün tecrübeli teröristleri, Rojova, Ayn El Arab (Kobani), Tel Abyad, Sincar ve Afrin gibi bölgelere gönderdiği de yer alıyor raporda.

Türkiye'nin güneyinde Irak ve Suriye'nin kuzeyinde Akdaniz'e kadar inmesi planlanan ve küresel sistemin piyonluğu rolünü üslenecek Kürt kantonlarının temel taşlarının, PKK'nın tecrübeli isimlerinin katıldığı terör operasyonlarıyla döşendiğinin altını çizelim bu arada.

Aynı raporda, güney sınırlarımızda bu kantonlar için çaba gösteren PKK'nın, Akiller ve İzleme heyeti mensupları tarafından bir ucubeye dönüştürülen çözüm süreci boyunca, “Türkiye içineki unsurları vasıtasıyla sadece silah ve patlayıcı yığınağı yapmadığı, terörist kadrosunu da önemli ölçüde arttırdığının belirlendiği” yer alıyor.

Örgütün, bu dönemde, toplam insan kaynağını yüzde 50 civarında artırdığı, 2013-2014'te de PKK insan kaynağında önemli ölçüde sıçrama görüldüğü bilgisi yer alıyor. PKK'nın toplam silahlı ve eğilimli terörist kaynağının 3 bini aştığı da belirtiliyor.

Raporda dikkatten kaçmayan bir bölüm daha var. Önceki dönemlerde düzenlenen terör operasyonlarında, toplam kaybın yüzde 5 sınırına yaklaşması durumunda geri çekilirken, son terör operasyonlarında toplam kaybının iki kez yüzde 5 sınırını aşmasına karşın geri çekilmediği bölümü. Örgütün kayıplarının da Suriye'dekiler dahil 6 bin civarında olduğu bilgisi yer alıyor.

Tam da burada, örgütün neden geri çekilmek yerine çatışmayı ve faaliyetlerini şehir merkezlerinde yoğunlaştırmayı seçtiğini sorgulamak kaçınılmaz.

Zannedersem örgütün bu rahatlığı ve ısrarcılığı, yazımın girişinde aktartığım yeni konseptin bir ürünü.

Örgüt, doğrudan Öcalan'a bağlı olan YDG-H koluyla, kayıp oranı en üst seviyeye çıkmasına karşın geri çekilmiyor. Çünkü şimdiye kadar olmadığı oranda temsil ediliyor parlamentoda. Ayrıca iktidara yakın medya içerisindeki kripto Kürtçüler, Fetullahçı medya ve statükonun bekçisi kartel medyanın sözde entellektüelleri tarafından hiç olmadığı kadar boyanıp cilalanıyor.

Kimi bunu barış ve kardeşlik adına yapıyor, kimi de siyasi iktidarı aciz ve savaş suçu işliyor gibi gösterip AK Parti'den kurtulma adına yapıyor.

AK Parti içinde ve medyasında bile bütün bu olup bitene rağmen hala örgütle masaya oturup konuşmayı öneren akıl ve irade var.

İşin açığı yargı bile örgütlün parlamentodaki siyasi bileşenine aynı saiklerle kör bakıyor. Yoksa PKK'yı meşrulaştırmanın bir aracına dönüşen HDP'nin bilhassa son 1 yıla yakın zamandır yoğunlaşan terörle bağlantılı eylem ve söylemlerine, anayasa ve siyasi partiler kanununun amir hükümlerine rağmen sadece seyirci kalır mıydı?

HDP milletvekillerinin çeşitli suçlarına yönelik soruşturmalar açan Cumhuriyet Savcıları, bu soruşturmaya konu suçları dokunulmazlık zırhı kapsamındaki maddelere dayandırarak “ince ayar” çekerler miydi?

HDP'li milletvekilinin PKK'nın silah kuryeliğini yaptığına dair teknik ve fiziki takip verileri yargının elinde olmasına karşın, bu suça yönelik soruşturmayı dokunulmazlık zırhına giren yasa maddelerine yaslayıp açanları unuttuk mu sanki...

Unutmadık...

Bu daha bir çok fotoğrafın sorumluları, şu toz bulutlar dağıldıktan sonra elbette tek tek hesaba çekilecek. Elbette, çözüm süreci denilen dönemde, güvenlik ve istihbarat bürokrasisindeki, devlete ihanet noktasına varan kontrollü zaafiyetinin hesabı sorulacak.

Biz algılarımızı şimdilik operasyonların bitmesi için dört koldan çalışmaya başlayanların gizli ajandasına odaklayalım. Kim bilir belki o fotoğraflardaki eksikleri de tamamlarız böylelikle...

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir