05 Eylül 2017

Oryantalizmin seriye bağlanmış taarruzları

Oryantalizmin hiç bitmeyen ve çok yönlü taarruzu altındayız.

10 seneyi aştı sinemaya gitmiyorum. Ancak öncesinde seyrettiğim Star Wars, Batman, Spider Man gibi filmlerin bitmek bilmeyen serilerle devam ettiğini görüyorum.

Bunlar ve benzeri filmlerin elinde büyüyenler, tamiri zor bilinçaltı bombardımanlarına maruz kalıyorlar.

Batman ve Spider Man, gökdelenlerin tepesinde poz veren süper adamlardır. Adalet ve özgürlük onların koruması altındadır. Star Wars ta medeniyet-gökdelen bağı daha güçlü işlenir.  Uzay-teknoloji ile güç-haklılık arasında paralellik kurulur. Cumhuriyet, demokrasi savunucuları iyileri temsil ederken diğer yönetimler zorba gösterilir. Garip uygarlıklar ise hep çöllerde, dağlarda, acayip gezegenlerde yaşar. Üstelik çirkin mahlûklardır.

Benim yüzeysel bir bakışla gördüğüm bu mesajların daha derinleri, zihinlere özenle işlenmiştir elbet.

Bir kişi, demokrasi deyince gözleri parıldayıp şeriat kelimesini duyar duymaz ürperiyorsa,

Işın kılıcına hayran olurken, cihat kılıcına karşı öfke doluysa,

Çölü ilkellik, gökdelenleri ise medeniyet zannediyorsa,

Çocuklarına şövalyeli oyuncaklar alırken, mücahitleri ağzına bile almak istemiyorsa,

Kızlarına prenses derken, sultan ne demek bilmiyorsa,

Eşcinsellere hoşgörüyle bakarken, ahlaklı bir Anadolu erkeğini “maço” olarak tanımlıyorsa, işte bu sebeplerdendir. Son 30 yılın kuşağının bilinçaltı bunlarla doludur.

Ve artık zihinler daha açık ve daha dolaysız taarruzlara açık hale getirilmiştir.

Bu sebeple oryantalistler iyice azıtmış, mide bulandırıcı her şeyi İslam imajına dâhil etmeye niyetlenmişlerdir.

Çölle, tembellikle, kum ve ter kokusuyla, daha da azıtarak af edersiniz sidik, sinek, sümük gibi şeylerle, İslami olan değerleri alakalandırma fesatlıkları hız kazanmıştır.

Ne yazık ki geçenlerde aslında kimin kazanacağı pekte önemli olmayan, belirlenmiş konusundan öte tek amacı İslam deyince, hadis deyince, peygamber deyince mide bulandıracak algılar oluşturmak olan, talihsiz bir tartışma programı yaşandı. Benzer algı operasyonlarına göre benim gibi hiç seyretmeyen kişilerde bile, duyunca bir tiksinti oluşturacak şekilde planlanmış, çirkin bir ekran projesiydi.

Bu tartışmanın gerçek amacını göremeyerek pek çoğumuz içeriğine, teknik kısmına yoğunlaştık. Böylece tartışma uzadı ve konu daha çok gündemde kalarak yıkıcı etkisi biraz daha çoğaldı.

Tabi bu arada halkın kafası da karıştı. Sadece şunu belirtmek isterim. İmtihan dünyasındayız ve Hz. Ebu Bekir gibi “O söylediyse doğrudur” diyen kazacaktır.

Google'a US20090297622 A1 numarasını yazın.

Orada deve idrarının antikanser maddesi olarak kullanılmasıyla ilgili bir PATENT yer aldığını göreceksiniz.

(PATENT NO : US20090297622 A1
Başvuru : ABD
Başvuru Numarası : US 12/178,152
Tarih : 23 Tem 2008
Buluşun Sahibi : Faten A. Khorshid

Konu : Deve İdrarından biyoaktif fraksiyonun ve alt fraksiyonun antikanser ajanı olarak ayrılması ve formülasyonu.   Yaaa…)

Tabii ki bu konunun halkın önünde bu şekilde tartışılmaması gerekirdi. Daha çok tıp adamlarının ilgi ve anlayışını ilgilendiren bir konuydu. Amaç İslam düşmanlığı olunca böyle oldu.

Sadece filimler ve ekran projeleriyle değil, evrimci eğitim sistemi, kafadan batıya bağlı akademisyenler, yazarlar, sözde din âlimleri, zorba yönetimler gibi pek çok farklı koldan taarruzlarla bizleri ve neslimizi dinimize düşman etmek istiyorlar.

Bir ölçüde başarılı olsalar da;

Kürsüye çıkınca Müslümanlık alametlerini çekinmeden gösteren ve emperyalistlere aslanlar gibi meydan okuyan liderler,

Popüler kültüre kapılmadan, namaz vakti gelince geciktirmeden mescitlere yönelen gençler,

Modaya, trende aldırmadan, alternatif süslü tesettürlerle değil, ayette emredilen gerçek tesettürüyle iffetini, kişiliğini yücelten hanımefendiler,

Dünyanın hevesine, zevkine kapılmamış, her daim çekinmeden hakikati haykırmaya devam etmiş ak sarıklı, gönül erbabı âlimler,

Haram paraya meyletmeyen, alın teriyle çalışıp güzel ahlakıyla örnek olan Anadolu'nun güleç yüzlü, temiz gönüllü, esnaflar, çiftçiler, işçiler sayesinde, ne yaparlarsa yapsınlar insanımızın iman nurunu söndürme hedefine ulaşamıyorlar/ulaşamayacaklar.

Çünkü onların her türlü süslü sözü, sahte nezaketi, ekran şovu, felsefe oyunu, insanın yüzüne bakınca kalbini okuma ferasetini yitirmemiş ve her türlü görkemli sunuşuna rağmen, Avrupa gavuruna özenmemiş insanımızı asla kandıramayacaktır.

Her ne kadar amelde büyük eksikleri ve zaafları olan bir millet haline gelmiş olsak ta,

Camilerimiz tertemizdir, Kuran'ı Kerim'i öper başımıza koyarız, mevlitler okutur Hz. Muhammed'i (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) temsil ediyor diye gül suyu döker, gül lokumu dağıtırız, Hacıları sevgiyle uğurlar, yollarını hasretle gözleriz, kurbanlarımıza kına yakar Allah için keser, cömertçe paylaşırız.

En günahkârımız bile, arada bir gizliden namaz kılıp gözyaşı döker.

Çünkü İslam deyince mert yürekli insanımızın aklına Allah ve Peygamber gelir, temizlik, çalışkanlık, saflık gelir.