Osmanlı'nın Demiryolu projeleri
Tarih boyunca insanoğlu bir yerden başka bir yere gitmek için çeşitli vasıtalar keşfetti ve bunları geliştirdi. Çünkü ulaşım insan hayatında her zaman büyük bir önem arz etti. Ulaşım araçlarından biri olan demiryolunun önemi ise son iki yüzyılda kendisini gösterdi. Demiryolu ilk olarak 1830 senesinde İngiltere’de kullanılmaya başlandı. Avrupa Devletlerinde olduğu gibi Osmanlı da Demiryollarına büyük önem verdi. Osmanlı topraklarında ilk tren hattı Sultan Abdülmecid Devri’nde 1851’de İskenderiye-Kahire arasında inşa edildi. Anadolu topraklarına kurulan ilk demiryolu hattı ise 1856 senesinde inşasına başlanıp 10 yıl sonra işletmeye açılan 130 km’lik İzmir-Aydın demiryolu hattıdır. Sultan Abdülaziz dönemine gelindiğinde İstanbul’da yapılmak üzere bir demiryolu hattı projesi hazırlandı. Bu hat, Topkapı bölgesinden, o vakitler İstanbul’un uzak bir köyü olan Halkalı’ya kadar uzanmaktaydı. Bu proje devam ederken rayların Topkapı Sarayı bahçesinden geçmesi gerekti. Dönemin hükümdarı Sultan Abdülaziz’e müracaat edilerek bu hususta izin istendi. Demiryollarının faydasını çok iyi bilen Sultan Abdülaziz; “Memleketime demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin.’’ emriyle projenin devam iznini buyurdu. Rumeli demiryollarının temeli bu dönemde atıldı. Aynı dönemde Devlet bütçesi nispetinde Anadolu’da da tren hattı yapımına başlandı. 99 km’lik Haydarpaşa-İzmit tren yolu hattı 1873’te hizmete açıldı. Bundan sonra demiryolu ağları inşa edilmeye devam etti. Rumeli Demiryolları’nın Sofya’ya kadar olan kısmı 1874 senesinde tamamlanarak işletmeye açıldı. Londra metrosundan sonra Dünya’daki ilk raylı sistem, 18 Ocak 1875 tarihinde İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde Taksim Tüneli arasında inşa edildi. Bu hat 1910’da elektrikli sisteme geçti.
II. Abdülhamid Devri’nde Asrın Projesi
Osmanlı’nın
demiryolu siyaseti Sultan Abdülaziz Devri’nden sonra da devam etti. Sultan II. Abdülhamid
zamanında 1870 senesinde başlanıp 1888 senesinde biten hummalı bir çalışma ile
Berlin, Paris, Viyana gibi şehirler “Rumeli Demiryolu Projesi” ile İstanbul’a
bağlandı. Daha sonra ise demiryolunda çığır açacak büyük bir proje yürürlüğe
girdi. Bu projenin adı “Hicaz Demiryolları Projesi” idi. İstanbul’u Şam’a,
Kudüs’e ve Kutsal Topraklar’a ulaştıracak olan Hicaz Demiryolları Projesi için
gereken meblağ 4 milyon lira idi. O
dönemde Ziraat Bankası’ndan kredi alınması düşünüldü. Bununla birlikte Hicaz
Demiryolları yapımı için bir bağış kampanyası düzenlendi. Sultan II. Abdülhamid
50 bin lira vererek bu bağış kampanyasını başlattı. İleri gelen devlet adamları
da bu bağış kampanyasına imkanları ölçüsünde destek verdiler. Onları, hür
iradesiyle birer maaşlarını bağışlayan memurlar izledi. Bundan sonra ise
gencinden yaşlısına, küçüğünden büyüğüne birçok Osmanlı vatandaş tarafından
bağış yapılmaya devam etti. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar da asrın
projesine bağışlarıyla destek verdiler. Böylelikle Hicaz Demiryolları için gereken
tutar büyük oranda toplanmış oldu.
1
Eylül 1900 tarihinde İstanbul’u Kutsal Topraklar’a ulaştıracak olan Hicaz
Demiryolları Projesi’nin yapımına başlandı.
Demiryolları inşaatı tam dokuz sene sürdü. İstanbul’dan sonra Anadolu topraklarını devam
eden tren hattı Şam’a ulaştı. Şam’dan devam ederek Kudüs’e, oradan da Medine’ye
ulaşacaktı. Tren hattı Medine’ye yaklaştığında Sultan Abdülhamid Han, Hz.
Peygamberimiz’e (sav) saygısından ötürü çok gürültü çıkmaması için mühendislere
rayların altına keçe döşenmesi talimatını verdi. Bununla birlikte Medine Tren
İstasyonu’nu inşa eden ustabaşılara da “Çekiçlerinize keçe sarın” emrini verdi.
Bu proje Osmanlı ve İslam dünyası için birçok açıdan çok önemliydi.
Nihayetinde
Hicaz Demiryolları Projesi 1908’de hizmete açıldı. İttihat Terakki döneminde bu
demiryolu hattı 1750 km’ye ulaştı ve sivil taşımacılık yapmaya başladı. Yine bu
dönemde Müslümanlar Hac vazifelerini yapmak üzere Kutsal Topraklar’a ulaşmak
için bu demiryolu hattından istifade ettiler. Hicaz Demiryolları, kuruluşundan
1913 senesine kadar 970 bin yolcu taşıdı.
Sonrasında
ise Birinci Dünya Savaşı başladı. Haziran 1916’da Şerif Hüseyin, İngilizlerle
anlaştı ve Osmanlı Devleti’ne karşı isyan hareketlerine girişti. Bu hareket,
Hicaz Demiryolları’nın sonunu getirdi. 1918’de Hicaz’daki birçok yer İngilizler
tarafından işgal edildiği sırada Hicaz Seferi Kuvvetler Komutanı Fahreddin Paşa,
Medine’deki çapulculara ve İngiliz yaranlarına karşı müthiş bir savunmada
bulundu. Paşa, teslim olmadan aylarca
direndi. Bölgedeki durum iyice kötüleşince de Medine’de bulunan kutsal emanetleri,
yüzlerce askerin korumasında olmak üzere Hicaz Demiryolu treniyle İstanbul’a
gönderdi. Topkapı Sarayı’nda büyük bir ilgiyle ziyaret edilen kutsal emanetlerin
son kısmı da Hicaz Demiryolları’nın son seferlerinden birinde İstanbul’a sağ
salim ve eksiksiz ulaştırıldı.
Bir
hayalim var. Gerçekleşir mi, bilinmez. 100 yıl önce olduğu gibi Müslümanların Kudüs,
Hicaz, Mekke ve Medine’ye yüksek hızlı trenlerle varabilmesi... Günümüz şartlarında daha hızlı ve konforlu
olan bu yolculuk çok güzel olmaz mı, ne dersiniz?
Selam
ve dua ile…