Osmanlı'ya Sadık bir Nefer Sudanlı Musa
Adriyatik’ten Kafkasya’ya, Viyana Kapılarından İran’a, Kırım’dan Sudan’a 3 kıta 7 denizde hüküm süren Osmanlı Devleti asırlarca dünyanın büyük kısmını idare etti. Bu koca çınar çok savaşlar gördü. 1914’te başlayan Birinci Cihan Harbi denilen savaş Osmanlı’nın son savaşı olacaktı ve bu savaştan sonra tarihteki şanlı yerini aldı. Bu savaşta Osmanlı Devleti 7 cephede birden mücadeleye girdi. Osmanlı’nın evladı cepheden cepheye koşturdu. Milyonlarca şehit verdi, yüzbinlerce gazi. Bu savaşta Mehmetçik kahramanlık destanları yazdı.
Bugün
ben size bir Osmanlı askerinden, bir kahramandan Sudanlı Musa’dan bahsedeceğim.
Sudanlı Musa Osmanlı Teşkilatı Mahsusa komutanı meşhur Eşref Sencer
Kuşçubaşının askeridir ve onun sağ koludur. Birinci Dünya savaşı sıralarında
Osmanlı’ya isyan etmeyen Yemene Şerif Hüseyin birliklerini dağıtsın diye 300
bin altın gönderilmesi kararlaştırıldı. Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı
Enver Paşa bu görevi Kuşçubaşı Eşref Bey’e verdi. 70 kişilik özel bir birlikle
altınlarla birlikte yola çıktılar. İki kol halinde gittiler Medine’ye vardılar.
Medine’de Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa onları karşıladı. Biraz Medine’de
kaldıktan sonra yola çıktılar. Kendilerine Hayber’e kadar Fahrettin Paşa’nın
birlikleri refakat etti. Hayber’den sonra çöle girdiler. Eşref bey ve birliği
burada İngilizlerin saldırısına uğradı. Bu saldırıda Eşref Bey esir düştü. O hengamede Eşref beyin sağ kolu Sudanlı Musa
Bey ve yanında bir asker çöl bedevisi kıyafeti ile İngilizleri atlattı, Yemene
300 bin altını götürmeyi başardı ve Yemen Valisine altınları teslim etti. Musa Bey Yemende bir süre kaldıktan sonra
vazifesini yapmış olmanın huzuru ile payitaht İstanbul’a döndü. Ancak içinde
büyük bir hüzün vardı. Zira o çok sevdiği komutanı Eşref Bey’i dünya gözüyle
bir daha göremeyecekti. İstanbul’a gelmişti ama acı günler devam ediyordu.
Çünkü, asırlarca dünyanın en büyük devletine başkentlik ve hilafet merkezi olan
kadim şehir İstanbul düşman çizmesi altındadır ve çok zor günler geçirmektedir.
Sudanlı Musa işsizdir, parasızdır ve zor durumdadır. Musa bir gün Bayezid Camii
çıkışı Ali Sait Paşayı gördü. Ali Sait Paşa Musa emeklilik dilekçesi ver ben de
kabul edeyim der. Sudanlı Musa ben bu
fakir milletten maaş alamam der ve bu teklifi kabul etmez. Ali Sait Paşa
Musa’nın bir işi olması için uğraşır. Hamallar Kâhyasına giderek birkaç gün
sonra Musa’yla beraber geleceklerini ona Karaköy Gümrüğü’nde Hamal kahyalığı
teklif etmesini istedi. Birkaç gün sonra gittiklerinde Musa bu teklife de şu
cevabı verdi. ‘’Kahyalığı yaşlı bir Müslümana verin. Varsa bir hamallık işi onu
yaparım’’ diyerek teklifi kabul etmedi. Sudanlı Musa İstanbul’da bir gün
Karaköy gümrüğünde gündüzleri hamallık yapar gece de Özbekler tekkesi üzerinden
milli mücadele için Anadolu’ya yapılan silah sevkiyatını organize eder.
Musa
Karaköy Gümrüğünde yük taşırken İngiliz işgal kuvvetleri komutanı Harington’un
yanındaki İngiliz askerleri Musa’yı tanırlar. Harington’a ‘’ Bizi atlatıp
Yemene 300 bin altın götüren işte buydu derler.
İşgalci komutan Musa’ya yaklaşır, kendileriyle birlikte çalışırsa büyük
miktarda altın vereceğini söyler. Osmanlı yiğidi Musa bu İngiliz komutana tokat
gibi bir cevap verir ‘’Her teklif
herkese yapılmaz, bu teklifiniz ancak beni rencide eder. Benim bir devletim var
Devlet-i Osmanî, bir bayrağım var şu Ay Yıldızlı Al Bayrak ve bir de komutanım
Kuşçubaşı Eşref Bey. Sizinle mücadelemiz daha bitmedi’ ’derve oradan uzaklaşır. Bu olaydan sonra
Musa’nın hastalığı iyice ağırlaşır. Yakın çevresi bir sanatoryuma yatmasını
teklif eder. Musa bunu kabul etmez. Üsküdar Özbekler tekkesine yerleşir.
İstiklal Mücadelesinde bu Özbekler tekkesi tam bir üs vazifesi gördü. Musa’nın
verem hastalığı burada iyice arttı. Burada dünyadaki son durağında Özbekler
tekkesinde ruhunu rahmana teslim etti. Musa tekkenin haziresine defnedildi. Musa’dan geriye tahta bir bavul kalmıştır. Bu
valiz açıldığında içinden bir adet Kur’an-ı Kerim, bir adet al bayrağımız, bir
adet kefen bezi, bir Osmanlı haritası ve bir de komutanı Kuşçubaşı Eşref Bey’in
soluk bir fotoğrafı çıkar. Ruhu Şad, Mekânı Cennet olsun….