Öz

-Ruzname; Kelime Günlüğü'nden-

Oku emrini hatırlamaya vesile oluyor Ramazan günleri. Gündelik okumalardan ayrışan, daha özenli isteyen okumalara… Zira Kur'an okumak Ramazan'ı idrak etmenin bir biçimi. Diğer okumalar da ilim, yorum, edebiyat hangi türde olursa olsun, hayatı düzene koyan, inanan insana rehber olacak, Hakk'a yaklaştıracak nitelikte olursa bugünleri bereketlendirir, idraki besler şüphesiz.

Ramazan okumaları üzerine düşünürken öğrencilik yıllarımda Coelho'nun Simyacı kitabının elden ele gezdiğini hatırladım. Bu, dünyayı ve kendini anlama çabasına ve yenilik arayışına beklenmedik bir cevap olmasındandı belki. Şu tekinsiz dünyada nereye gideceğinden emin olamayanların, rüya gibi anlatımların akla yatkın çekiciliğine kendini bırakışıydı.

Kitap, “kişisel menkıbe”nin izini sürmek, simyacının her bir şeyi dönüştürebildiği altının aslında hayatın özü olduğunu ve bir fert olarak ne işe yaradığını kavramak gibi aydınlanmalı mesajlar içerdiğinden, tasavvuftan yalıtılmış nesillerin evlatları olan 90'lar gençliğine yabancısı olduğu kapıları aralıyordu, denilebilir.

Simyacı'yı tasavvufla birlikte dile getirmek, elbette kıyas kabul etmek ve bir karşılaştırmaya yol açmak için değil. Kabala'yı Doğu'nun İslam kaynaklı mistik öğelerle harmanlayan ve etkili dille yazılmış birçok sürümü bulunan kitaplardan olup tasavvufi literatürden ve sûfîlerin yaşayışından öykünmeler de içerdiği için. Keza bu kitap, geniş kitlelere ulaşabilenlerin öncüsü ve ilk örneklerinden. Mesnevî'nin bir hikâyesinden yol çıkıp kaderi kabul ve rafine hayat yaklaşımlarını hayattan sahnelerle ve dikkat çekici bir sadelikle anlatması, elbette yeni bir şeydi. Nitekim bizim adımıza, memleketin taşına toprağına sinmiş, fakat uzunca bir zaman nadasa terk edilmiş tasavvufi literatürle ve tasavvufi yaşayışla akrabalığı hatırlatan güçlü bir dürtme sayılabilirdi bu.

İnsan okuma işine sarıldığında, neye ihtiyacı olduğuna yabancı kalması bana pek mümkün görünmüyor. Kitap kitaba taşır insanı. Ama en önemlisi okuma işini ciddiye almanın getirdiği kurcalamalardır. Kişi kimi zaman yüzeyden tat almakla yetinir, kimi zaman da ilgisini çeken meselenin arkeolojisine girişir. Eğer okumaya, ihtiyaç kabulü ve kendine yararlılık denkleminin çözme iştiyakı üzerinden girişilirse sarp ve dikenli yollara girse dahi, pekâlâ aydınlığa kavuşmak mümkün. Ama bu çabada, sahih aklın yol birliğine dair imleri kaybetmemek şartıyla…  

Kişi yabancısı olduğu metafizik dünyaya, Batı kaynaklı yönergeleri içeren böylesi kitaplarla giriş yaptığında, bu etkinin nelerden mülhem ve hangi serüvenin parçası olduğuna ayık bir dimağ ile bakabilirse, tasavvufun hayatla bütünleştiren, kişiye kendini anlatan ve öze yaklaştıran geniş tefekkür alanlarına meyledebilir ve İslam'ın derin ilim kollarına erişerek varlık âleminde kendine müstesna bir sayfa açabilir. Ama eğer kör bir dimağla işin Kabala'sına takılıp kalırsa, yine 90'lardan itibaren manşetlere taşınmış “Mesnevî okuyan Hollywood ünlüleri akımı”ndan bir anlam çıkarmaya, Batı dünyasının yerli ve yabancı edebiyatçılar üzerinden pazarladıkları ve bilhassa Mevlâna Hazretleri'ni çarpıtılmış kurgularına dâhil ettikleri, mistik soslu ziyankâr kitaplarda zaman kaybetmeye meyledebilir. Öz'ü kazanma çabası ise bu bol dehlizli okuma girdaplarında tükenip gidebilir.

Ramazan, Hz. Allah'ın kullarına hediyesi. Bugünlerde insan, oruçla ve hayatına getirdiği dinî disiplinle en azından özüne yaklaşmaya kalkışıyor. Bu süreç nice nice güzelliklere gece. İç huzura bir katkı olabilse dahi bayram, bayram oluyor.

Allah'ın kullarına lütfu olan bu kıymetli zamanlarda oyalayıcı, saptırmacı, yakınlık hileli uzaklaştırıcı kalabalıklardan uzak kalmakta fayda var. Bırakın öze kavuşma çabasını, insanın tuttuğu orucun kendindeki maddi manevi karşılığını bilme işi bile başlı başına bir ilim konusu.

İnsanın yaradılışını, dünya ve ahiret yaşantısını anlatan eserlere, bütün zamanlara ibret Peygamberler Tarihi'ne, âlim ve evliya hayatlarını anlatan biyografik kitaplara, İslâm büyüklerinin şiirlerine ve ilmî eserlerine yönelmek, hem bu feyizli günlerde isabete vesiledir hem de “devamlı ibadet” hâline yakışır. Ve kim bilir, yağan rahmet yağmurlarıyla hakikaten öz'e yaklaştırır ve öz'le tanıştırır.

Ki öze varmak da bir tekâmül işidir. Bu tekâmülü sağlayacak bütün eserler çok yakınlarımıza artık. Ulaşmak da edinmek de skisinden çok kolay.

Bu Ramazan, Cenab-ı Hakk'ın kendine yaklaştırdığı, özüne kavuşturduğu kullarından olmak niyazıyla…

***

Künye: Öz, Türkçe kökenli bir kelime olup bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı; "kendine, kendi kendini" anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz; bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre; kendi, zat; bir şeyin temel ögesi, künh, zübde; bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm, anlamlarına gelir. (TDK Sözlük)