Özgürlük
-Ruznâme; Kelime Günlüğü’nden-
Dünya yuvarlak olmasına yuvarlak
da içi yüksek duvarlarla dolu. Köşelerde oturup seyretmek ya da kenarlara
yerleşip seyredilmek için.
İnsanlık, bir şekilde ilâhî düsturdan
uzaklaşıp icat edilen ve yuvarlanarak büyüyen kuralların duvarlarına
yaslanıyor. Bu duvarlardan birinin, bilmediğimiz tanımadığımız bir köşesinde
doğuyoruz, büyüyoruz. Hayatın en başında, duvarın arkasında ne olup biter,
kimler nelere üzülür, kimler haksızlığa uğrar, kimler doğar da büyüyemez,
kimler büyür de yaşlanamaz, kim doğru, kim yalnış bilmeden...
Zamanla gürültü patırtı
kulağımıza erişiyor, merak etmeye başlıyoruz. Birilerinin belirlediği sınırlar,
kurallar bize bir köşe seçip çoktan oturtmuş oluyor. Yerimizden kımıldamak için
bu zoraki baskının yön değiştirmesini bekliyoruz. Duvar arkasını görmek için de
sessizce parmaklarımızın ucuna yükselip gürültü yapmadan yerimize oturuyoruz.
Sonra da yarım yamalak anlaşılan ya da az bildiğimiz ‘her yer’ için, az
bildiğimiz hikâyeler anlatıp avunuyoruz.
Yüksek duvarlara, köhne
kurallara, eskimiş yalan hikâyelere ve her şeye rağmen... Kolllarını bize açıp
çağırayamayan bu hayata tutunmaya çalışmak bir hayat kavgasına dönüşüyor.
En çok da seküler dünyaya ragmen
ilâhî olandan yana çıkanlar için…
Bu ülkede, inanç gereği giyimin
yok sayılması ve baskılanması, islamın bir gelenek ve ayıp kıstası olarak benimsenmesi,
cebi dolgun olanlar için bu kıstasların değişkenlik göstermesi karşısında; dini
özgürce yaşamanın sakıncalarını anlatmaktan bıkmayan, her geçen gün kamusal
engellere bir yenisini ekleyen ve bu aldatmacayla “özgürlük” kitabını tersinden
okuyan zihniyetin gölgesinde, inancını hayata karıp hem bu dünya, hemde ahiret
için yatırım yapmayı seçen insan olabilmek bir nevi militan gibi yaşamaktı. Kavgaya
mağlup başlamaktı belki…
Neyse ki özgürlük kazanımları
konusunda epey yol kat edildi. Müslümanca hayatı aşındıran zamane etkileri ise
yukarıdaki baskılardan ayrı bir yerde duruyor. Kazanılmış özgürlüklerin kıymetinin
anlaşılması, değer görmesi, Müslüman kişinin kendini bir temsil olarak
nitelemesi, aşınmalar karşısında zamana karşı yeni bir mücadele gibi görünüyor.
Üstelik eski duvarlar hâlâ yerinde duruyor. Demek ki mücadele artık biraz daha
zor yahut fazladan çaba gerektiriyor.
Her şeye ragmen inancımızı açıktan
yaşayabilmek için esksinden daha özgürüz ve bunun kıymetini idrak etme zamanı. Çünkü
özgürlüğün sınırsız ve kısıtlı modelleri mevcut günümüz dünyasında. Hep bir
kısıtlılık içinde özgür olabiliyoruz bu yüzden.
Ama yine de özgürüz; eskisine
göre.
Özgürüz, kendimiz istediğimiz,
savaş verdiğimiz ve hakettiğimiz için; öyleyse mahkûmiyet hatıralarını hatırlamak
bize iyi gelir.
Özgürüz, toplumsal engellere ve
karşı takıma ragmen; safı belirlemek bize iyi gelir.
Özgürüz, çünkü öyle olmak
istiyoruz. Bir bakın, herkes öyle olmak istiyor. Herkes özgürlükten yana;
başkasının hakkını gasp etmek pahasına.
Özgürüz, çünkü öyle dünyaya geldik.
En azından bunun hatırına insan yaradılışından gelen özgürlüğe, verilmiş
özgürlük nimetlerine hürmet etmeli, en güzel şekilde değerlendirmeli, olanın
değerini bilmeli.