24 May 2017

‘Paralel Diyanet’ 1960’larda kuruldu

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ‘Kutlu Doğum' tartışmaları sonrasında başlayan, DİB Başkan Yardımcısının görevden azli ve Görmez'in FETÖ liderine yazdığı iddia edilen el yazısı mektubun neşrinin ardından yaptığı açıklama ile tartışmaya yeni bir boyut kattı.

Görmez'e göre, ‘paralel diyanet' ve/veya ‘paralel diyanetler' var.

Dünkü konuşmasında Görmez diyor ki: “Bu ülkede paralel devlet düşüncesi, bu coğrafyaya ne kadar büyük zarar vermişse, paralel diyanetler de bu ülkeye o kadar zarar verir. Diyanet İşleri Teşkilatını asrın fitnesi olan FETÖ ile ilişkilendirmek, irtibatlandırmak en az 15 Temmuz kadar milletimize zarar verecek büyük bir fitnedir...

Bu iddia mühim ve üzerinde durulması gerek. Burada ileri sürülen şey doğru ise, devletin resmi bir kurumu olan Diyanet'in hukuksuz şekilde paralelleri var demektir. Bundan kasıt kurum değil de İslam ise, bu kez de İslam'ı tahrife yeltenen paralel din icat etmeye çalışan sapkın yapılarla karşı karşıya olduğumuzu gösterir ki, nereden bakarsanız bakın işler sarpa sarmış demektir.

Ya da söylenenler doğru değil. Sadece Başkan Görmez'e yönelik artan tepkiyi sabote etmeye yönelik bir çıkışla karşı karşıyayız.

Şayet meri hukuka aykırı bir paralel Diyanet teşkilatı söz konusu ise, Görmez'e düşen, bunu ifşa etmek, savcılıkları harekete geçirmek...

Yok söz konusu olan İslam'a yönelik paralel yapılanmalar ise, bu durumda da Diyanet İşleri Başkanı'na düşen şey, kendisi eleştirildiğinde bunu söylemek yerine, İslam'ı tahriflere yeltenen ne kadar alçak varsa ihanetlerini bir bir ortaya koymak olmalı.

Bugüne kadar FETÖ konusunda yapmadıkları şeyi, bari yeni FETÖ'lere karşı yapsınlar ki, belki Allah eski günahlarını bu vesileyle affeder.

Ancak defaten yazdık ve bir kez daha kayda geçmek gerekir.

Paralel din ve paralel Diyanet, ta 1960'lı yıllarda Bakan Refet Sezgin döneminde kurulmuş.

Refet Sezgin, ilk olarak Tapu Kadastro lisesi mezunu, ilmi ve mevzuat yeterliliği olmayan, MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun adamı Yaşar Tunagür'ü, üstelik hukuka aykırı bir şekilde 6 ay aralıklarla, 6 kez, hem İstanbul Müftülüğü'ne, hem de Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na tayin etmiş.

Yaşar Tunagür'ün Diyanet'te kurduğu düzen halen devam ediyor. Ediyor, çünkü FETÖ lideri Gülen'in Erzurum'dan dostu ve arkadaşı Mehmet Nuri Yılmaz döneminde ‘Dinlerarası Diyalog Şubesi Müdürlüğü' kurulur. Sonra Daire Başkanlığı haline getirilir.

15 Temmuz'a kadar içlerindeki ihaneti göremeyenler bu birimin adını, tepkiler üzerine 15 Temmuz'dan hayli sonra lağvetmek yerine ‘Dinler ve Kültürler Arası İlişkiler Daire Başkanlığı' şeklinde değiştirir bu kez. İsim değişince fonksiyon değişir mi, bunu Diyanet'e sormak gerek.

Öte yandan bizde, FETÖ'nün Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki özlük dosyasının tümü mevcut. İncelediğinizde, skandalın bininin bir para olduğunu görüyorsunuz. Bir kurumda, bu sapkının üç ayrı doğum tarihi var. Sahte evraklarla görev alması, diploması yetersiz olduğu halde, gladyonun adamı Yaşar Tunagür'ün himayelerinde vaiz olarak görevlendirilmesi diye uzayıp giden skandallar zinciri.

Mehmet Görmez'e ait olduğu ileri sürülen FETÖ lideri Gülen'e yazılan mektuptaki “…şahsım da dâhil, çağımız İslam nesillerine büyük emekleri olan zat-ı alilerinin…” şeklindeki Gülen'e iltifatlarına şaşırmak gerekir mi?

Elbette şaşırmak, taaccüp etmek ve üzülmek hakkımız. Bu mektubu kaleme alan kişi, bir Hadis profesörü...

O kişi okuduğu Hadis-i Şeriflerden, Gülen'in; Pavlus, Abdullah İbn-i Sebe, Hasan Sabbah, Gulam Ahmet, Cemaletttin Efgani ve Ebu Reyye olduğunu görememişse, sokaktaki insanlardan ne farkı kalır?

Herkes gördükten sonra görenlerin, Gülen sapığının ağına düşen sade insanlardan farkı yoksa Diyanet'in tepesinde ne işleri var?

Vardı ki bu güne kadar sessiz kaldılar ise bu vebalin hesabını nasıl ödeyecekler?

Gülen sapığı, Kur'an-ı tahrif edici meal ve metinler basarken, Diyanet ve ona bağlı Mushaf Dairesi'nin eli armut mu topluyordu?

Kasten veya sehven eksik sure basılmış Kur'an metinleri var piyasada. Mesela Diyanet bunların toplatılması için ne yapmıştır? (İlgilisi ‘bana aceleden sehven oldu' demişti. Nüsha bende mevcut)

Meseleyi uzatmaya gerek yok. Ortada neşter atılması, baştan sona yeniden yapılandırılması gereken bir sorun var. Özetle, toplumun önünde duranların büyük bir kısmı dökülüyor ve hatta hep birden dökülüyoruz ve sonra da toplum ve gençlere yönelik büyük beklentilere giriyoruz.

Yapmayın, Allah'ın aşkına! Hem kendinize, hem de İslam'a zarar verdiğinizi görün artık.