03 Ekim 2015

Paralelcilerle mücadele sadece Erdoğan’ın işi mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Paralel' tehlikesine vurgu yapmaya başladığından beri, muhalifler için bu cehennemî örgütün ona karşı edilecek laflara vesile olmasından başka bir anlamı yok gibi.

Her olumsuz olayı, durumu, gelişmeyi Erdoğan ile ilişkilendirme konusunda ‘kronik vaka' teşhisini çoktan hak edenler için artık bu normal bir emare maalesef.

Tek dert, ta başından beri Erdoğan'ı kıymetsizleştirmek olduğundan olsa gerek yaptıkları oyunbozan çocukların aldırmazlığında ‘İtibar Cinayeti' işlemekten öte bir şey değil.

Politik amacın ve hedefin bu denli sığ konumlandırıldığı zekâdan çıkanlar da doğal olarak ‘dar ve derinlikten uzak' oluyor. Yüzlerinde açık bulmuş küstah ifade eksik olmasa da ettikleri lafların mayasında ne mantığın bir kırıntısı var ne de tehlikenin ehemmiyetini kavramışlık var.

Malzeme bu olduğundan ‘Paralel Terör' hakkında yapılan her açıklamanın anında değersizleştirilmesi avallığı da ‘siyasi tavır' olarak geçiyor gündemlerinde.

En bilindik karşı kelamları ‘İyi de daha düne kadar Erdoğan ile Cemaat canciğer kuzu sarması değil miydi?'

Memleketin en vahametli örgütlenmesine böylesi bir aklı evvellikle yaklaşan bir anlayış doğal olarak tehlikeyi, gerçekleştiğinde kendilerinin de yanacağı koca bir ülke için değil de sadece Erdoğan ile sınırlı görüyor.

Onlara göre Paralelci Terör belâsı Erdoğan ile Cemaat arasındaki bir kavgadan ibaret. Hatta muhalifleri susturmak ve sivil diktatörlüğünün perçinlenmesi için bizzat Erdoğan tarafından kurgulanmış sahte bir didişme.

Bu durumda en bilindik cevaplarına ‘herkes hayatın bir döneminde herkesle daha sonra bozulacak bir ilişki içine girebilir' demeniz de nafile tabii ki.

Mesela evlendikleri gün birbirlerini seven bir çiftin geçinemeyecek bir duruma gelip, boşanmak istemleri durumunda edilecek laf‘iyi de daha düne kadar kuzu sarması değil miydiniz?' olmalı onların mantığına göre.

Bir zekâ pırıltısı var mı bunda?

Elbette yok ve kendileri de söylediklerinin bütünüyle saçma sapan olduğunu iyi biliyorlar.

Kaldı ki bu hareketle, hoşgörü abideliğine soyunduğu sinsi zamanlarda ilişkide olan tek siyasi parti AK parti değildi.

Ülke insanlarını sürekli laik, anti laik karşıtlığı üzerinden cepheleştiren, her dakika ‘Şeriat Tehlikesi'nden dem vuranlar dahi yurtdışına yolları düştüğünde ‘Paralel Terör Örgütü'nün okullarını ziyaret etmeyi görev bilmiyorlar mıydı?

Daha düne kadar Gülen'e düzülen methiyeleri, organize edilen etkinlikleri kimlerin yere göğe sığdıramadığı da hatıralarda hala.

Üstelik bu kuzu sarması olma hali siyaset dünyasıyla da sınırlı değildi. İş, medya, eğitim, üniversite, asker-sivil bürokrasi de Paralelcilere sempatiyle bakıyor, onlarla iyi ilişkiler kurmak için yarışıyorlardı.

Yani kimse zeytinyağı olup, üste çıkmaya çabalamasın, pislenmekten bahsedilecekse herkesin elinde pislikten bir parça var.

Evet, Erdoğan Paralelcilerle birlikte hareket etmekle defalarca pişman olduğunu açıkladığı vahim bir hata yaptı. Ölçüyü Müslümanlığa hizmet ile sınırlandığı için aldatıldı ve asıl niyeti göremedi. 

Lakin garip olan Erdoğan'ı geçmişte Paralelcilerle kuzu sarması olmakla suçlayan sağcısından solcusuna, ulusalcısından milliyetçisine, Alevi'sinden Sünni'sine, Türk'ünden Kürt'üne her kesimden insanın bugün onlarla kuzu sarması durumuna girmiş olması. Hem de Erdoğan'ın aksine onların ne mal olduklarını bile bile.

Yani her şey bu kadar ortadayken dahi hala Paralelcileri ya tehlike olarak görmemeleri ya da onlarla direkt dayanışma içine girmeleri maalesef memleket adına çok daha vahim bir durum.

O yüzden de muhalefetin iflah olmaz bu halini su katılmamış saflıklarına veya gerçekten büyük bir kirli oyunun parçası olduklarına yormaktan başka bir seçenek kalmıyor elimizde.

Paralelcilerin ne olduklarının ayyuka çıktığı zamanda Erdoğan'ı bu kutlu mücadelesinde yalnız bıraktıkları sürece de öyle olacak.