27 Temmuz 2015

'Paris Cinayetleri'nde FETÖ'den 2 kilit isim-1

013 yılında Paris'te 3 PKK mensubu kadın cinayetini soruşturan Fransız Savcılığı, cinayette Fetullahçı Terör Örgütü'nün rolüne dair iddiaları araştırmaya değer bulmuş.

Savcılığın, bu yönde yürütülen tahkikat sürecinde, Türkiye'de sürmekte olan "Paralel Devlet Yapılanması" veya "Fetullahçı Terör Örgütü" soruşturma ve davalarıyla da ilgilenmesi kaçınılmaz artık.

Cinayetlerin işlenmesinden birkaç gün sonra elde ettiğim bulgularla, bu cinayetlerin failinin, "Fetullahçı Terör Örgütü" firari şüphelileri Önder Aytaç ve Emre Uslu isimleri üzerinde kilitlendiğine işaret etmiştim.

Fransız Savcılığın "paralel" hamlesi, o iddiaları tekrar önemli hâle getirdi.

Mesela cinayetin 1 numaralı şüphelisi Ömer Güney'in Ankara'da 8 kişi ile görüştüğü ve bunlardan ikisinin PKK'lı olduğu yönündeki bilgiler önemli.

Ömer Güney'in Ankara'da kullandığı bir mobil telefonla yaptığı görüşme trafiği de birçok karanlık yönü aydınlatabilir.  Fakat bunların yanında, cinayetlerle garip bir zamanlama ilişkisini görmek gerek. Bu zaman döneminde, "cemaat" zırhına bürünüp akıllara ziyan bir saldırganlıkla hükümet ve ona yakın kesimleri hedef alan iki ismin yazıları dikkat çekiyor.

Bu isimler Emre Uslu ve Önder Aytaç'tan başkası değil tabii ki.

Çözüm sürecinin ilk kırılmalarının yaşandığı dönemin hemen arifesinde gerçekleşen cinayetten önce bakın FETÖ firari şüphelisi Emre Uslu ne yazmış...

İsrail ve ABD merkezli Jamestown'un emektar "uzmanı" Yeşil Kuşak projesinin gizli lideri Graham Fuller'in en gözde prensi olan Emre Uslu, 30 Ocak 2013 günü yayınlanan "Ömer Güney KCK yapılanması için aranan bir kuryeydi" başlıklı yazısında, Ömer Güney'in KCK kuryesi olduğu iddiasını ortaya attı.

Devlet erkanıni cinayet zanlısı ilan ettiler!

Uslu, bu iddiasını güçlendirmek için verdiği kronolojik bilgilerin satırları arasında, dönemin Başbakanı Erdoğan'dan dönemin Meclis Başkanı Çiçek'e, Bülent Arınç'tan dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e herkesi Sakine Cansız cinayetiyle ilişkilendiren bir üslup kullanmaktan geri durmadı.

Uslu, bu pervasız çıkışlarının son halkasında ise, Ömer Güney'in MİT'in KCK içindeki kuryesi olduğu anlamı çıkarılacak şu cümleleri kuruyordu: "Oslo görüşmeleri deşifre edilmiş bir KCK için Ömer Güney gibi bir kurye biçilmiş kaftandı. 'Peki, bu süreçte Ömer Güney MİT-KCK arasında bir kurye miydi yoksa KCK'nın kendi kuryesi mi' bu soruya hayır diyemem."

Bütün bu hezeyanların altına imza atan sözde "araştırmacı ve terör uzmanı" polis eskisi Emre Uslu'nun, Ömer Güney'in Ankara Gölbaşı'ndan çipli pasaport alırken ona, hangi "abi"lerin refakat ettiğini, bu "abi"lerin emniyet teşkilatı ile bir ilgisinin olup olmadığını sorgulamaması dikkatlerden kaçmıyordu.

Katile refakat eden "abi" kim?

Zira o dönem çipli pasaportu bir gün gibi kısa bir süre içerisinde teslim alabilmek için ya Emniyet İstihbaratın "özel görevlisi" olmak gerektiğini ya da Emniyet içerisinde nüfuzu ve hatırı sayılır "ABİ"lerin olması gerektiğini en iyi bilmesi gereken o yapının içinden çıkan Emre Uslu'ydu.

Emre Uslu, büyük bir kibirle, kendini uzman olarak göstererek "Ortaya çıkan bilgileri bir uzman gözüyle değerlendirdiğimizde Ömer Güney'in bir kurye olduğu anlaşılıyor" diyordu aynı zamanda.

Uslu'nun, PKK'nın çözüm sürecinin bitirilmesi için her türlü provokasyona başvuran savaş yanlısı kanadı ile paralel bir değerlendirmede bulunup "Ömer Güney'i MİT'in dolayısıyla devletin kullandığını ima etmeye çalıştığı" da dikkatlerden kaçmıyordu.

50 Euro bağışla güvenilir eleman olunur mu?

Peki kendini terör konusunda uzman olarak addeden biri, PKK'nın Avrupa yapılanması içerisine "örgüt üyesi olarak girebilmek" için sadece 50 euro'luk bir bağışta bulunmanın, bu örgütsel bağı ispat için de kamuoyunu manipüle etme maksatlı sızdırıldığı ya da hazırlandığı aşikar olan bu bağış makbuzunun yeterli olmadığını anlayamayacak kadar geri zekalı olabilir mi?

Yoksa "özenle hazırlanan ve alel acele servis edilen" o bağış makbuzu üzerinden Paris cinayetlerine giydirilen PKK kamuflajı ile 2006'da Danıştay Saldırganı Alparslan Arslan için "özenle hazırlanıp alel acele servis edilen" Ulusal Haber Basın Kartı üzerinden saldırıya giydirilen "ulusalcı" kamuflajı arasındaki benzerlik miydi Emre Uslu'nun düşünme ve analiz yetisini körelten?

Bütün bunları yan yana koyunca, Emre Uslu'nun "ustası" da neler demiş diye bakmak gerekiyor. Ustası ile çırağı arasındaki parallel bakış açısı bir çok sorunun aydınlatılmasına yetecek kadar da önemli üstelik.

Yarın PARİS CİNAYETİN'DE PARALEL İZ'I Önder Aytaç üzerinden iz sürmeye devam edeceğiz.