16 Kasım 2015

Paris’ten Kudüs’e

Geçen hafta 4 günümü Filistin'de geçirdim.

Kudüs ve Mescid-i Aksa'da çok sayıda Filistinliyle sohbet etme imkanımız oldu.

Gündemimizde hep aynı konu vardı; işgal, baskı ve katliamlar…

Özellikle çocukları ve gençleri hedef alan, son 3 ayda 80 Filistinli'nin hayatına mal olan İsrail saldırıları.

Dördüncü gün Fransa'daki terör saldırısının haberi geldi.

Bir terör devletinin işgal ettiği topraklarda alınca haberi, ister istemez bir kıyaslama yapmak durumunda kaldık.

Sonuç ortada.

-Kudüs'teki, Filistin'deki, Gazze'deki saldırıların Paris'teki saldırılardan farkı yok, hatta İsrail'in sivillere yönelik saldırıları sistematik olduğu için Fransa'daki saldırılardan çok daha ileri boyutta.

-Konserdeki masum sivillerin yerinde, evlerinde-işlerinde olan masum Filistinliler var.

-Rehin alma olayları, on yıllardır devam eden işgalin, süre olarak saatlere sıkıştırılmış hali.

-Katliam yöntemleri, kullanılan silahlar benziyor ama İsrail özellikle Gazze saldırılarında bebeklerin üzerine fosfor bombaları yağdırmaktan çekinmediği için bir aşama daha ileride Paris teröristlerinden…

-Paris'te katledilenlerin çoğu yetişkin, Filistin'de katledilenlerin çoğu genç. Aralarında bebekler de var ve yaş ortalamaları 20'lerde…

-Paris katliamı kurbanlarının aileleri taziye ve muhtemel tazminatlarla acılarını hafifletmeye çalışacak. İsrail, katlettiği kurbanların aileleri için hayatı cehenneme çevirecek. Evlerini yıkacak, baskı ve işkence yapacak.

-Paris katliamı kurbanları yıllar boyu törenlerle anılacak, adlarının yaşatılması için çeşitli etkinlikler düzenlenecek. İsrail'in katlettiği Filistinliler'in isimlerini bile duymayacak dünya. Tıpkı, her gün tekrarlanan sistematik katliamları duymadığı gibi…

Acıları yarıştırmak da karşılaştırmak da doğru değil. Çocuğu İsrail askerleri ya da İsrail vatandaşları tarafından katledilen Filistinli anne ile evladını teröre kurban veren Fransız annenin yüreği aynı acıyla yanıyor çünkü. Ama saldırılar ve katliamlar karşısında verilen tepkileri karşılaştırmak da adaletin yerini bulabilmesi için yerine getirilmesi gereken insani bir görev bence.

Nasıl oluyor da Paris'teki katliam karşısında mesaj yayınlama yarışına giren dünya liderleri, Gazze'de bir gecede yüzlerce kişi can verirken hiç seslerini çıkarmıyor?

Nasıl oluyor da Paris'teki katliamın görüntüleri dünya medyasında tekrar ve tekrar yayınlanırken, İsrail'in Filistinliler'e yönelik katliamları gazetelerin bilmem kaçıncı sayfasında küçücük bir bilgi olarak geçiyor?

Nasıl oluyor da bir terörist katliam çağrısı yapınca bütün dünya ayağa kalkıyor da İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman “Bütün Filistinliler'in başını kesmek lazım hem de baltayla” açıklaması yapınca kimsenin sesi çıkmıyor?

 Nasıl oluyor da bu çifte stanrdardı gören insanlık “neden böyle davranıyorsunuz” diye kimseye hesap sormuyor, soramıyor?

Zaten en büyük sorunumuz bu.

Bize dokunmayan yılandan rahatsızlık duymadığımız  sürece, o yılana, bir gün ailemizin bir ferdini öldürmesi için de fırsat vermiş oluyoruz.

Ne zaman ki insanlık katliamlar karşısında çifte standartlı davranmaktan vazgeçer, işte o zaman insanlık onuru ayağa kalkar.

Bütün dünyanın ihtiyacı olan şey de bu.