Pazarlanan hayaller neler?
Dikkatinizi çekiyor mu bilmem? Türkiye’de uzunca bir süredir özellikle sol
cenahın kaşıdığı ve gündemde tuttuğu “Gençlerin Avrupa’ya göç” meselesi
bulunuyor. Bunların zihinlerimize yerleştirmeye çalıştığı algı şu: Türkiye’de
ekonomi çok kötü, gençlerimiz geleceklerinden endişeli şekilde yaşamakta,
fırsatını bulduğunda herkes Avrupa’ya gitmek, çalışmak ve yerleşmek istiyor.
Oysa madalyonun tersinden bakıldığında ortada çok çarpıcı gerçeklerin olduğunu
da ortaya koymamız, bu algının çok yanlış olduğunu belirtmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Öncelikle bana göre Avrupa hormonlu bir meyve gibidir…
Görüntüsü vardır, rengi vardır, şekli düzgündür; ama bu meyve tadı olmayan,
vitamini olmayan bir meyvedir. Davulur sesi uzaktan hoş gelir atasözümüz tam da
bu konu için söylenmiş gibidir. Türkiye’de yaşayan gençlerin büyük çoğunluğunun
Avrupa’da yaşama hayalinde, buralarda çok daha insani şartlarda yaşayacaklarına
dair bir kanaatleri vardır.
Oysa Avrupa hayali kuran bu gençler, oralardaki çalışma ve yaşama
şartlarını bilseler inanın böyle bir hayali asla kurmazlar. Türkiye’de iş
beğenmeyenler giderler, Avrupa'da tuvalet temizliği yapar, tarlalarda,
fabrikalarda, atölyelerde beden işçisi olarak çalışırlar, gocunmayacaklarını
söylerler. Bilseler bu çalışma şartlarının ne kadar ağır olduğunu…. Kendilerini
nasıl zorlayacağını… Buram buram memleket hasretiyle yanacaklarını…
Avrupa’ya gidip adam gibi yaşayabilecek olanlar, ancak nitelikli ve
kalifiye olan gençlerimizdir…
Aslında bu gençlerimiz, ülkemizde de kendi niteliklerine uygun iş
bulabilerler ve çok üst standartlarda yaşama şartlarını yakalayabilirler. Bir
çelişkinin altını çizmek istiyorum: Avrupa’da ne iş olursa olsun yaparım diyen
bu gençlerin ülkemizde var olan işleri beğenmeme gibi bir paradoks içinde
oldukları da görülecektir.
Geçtiğimiz günlerde Sefaköy’deki Armoni Park AVM’ye yolum düştü.
Mağazaların duyuru panolarında en az 24 iş ilanı saydım… Üstelik bazı işyerleri
birkaç kişi birden arıyordu. Naçizane benim de özel iş yerim var…
Bizim kurumda da sürekli eleman ihtiyacı hasıl olur. İşten çıkanların
%90’nı da kendi inisiyatifleriyle çıkarlar. Kaldı ki biz çalıştırdığımız
elemanlarımıza tüm sosyal haklarının yanısıra ücretsiz lojman imkanı da
sunmaktayız. Demek istediğim şu: Türkiye’de istihdam alanında iş beğenmeme
denilen bir hastalıkla karşı karşıyayız. Ben aynı zamanda Avrupa'da 4 yıl
yaşamış biriyim.
Sormak isterim: Kim Türkiye'de her sabah 4’te kalkıp işe gider? Makina
önönde 8 saat seri üretimde çalışabilir? Günlerce ve haftalarca iş kıyafetini
çıkarmadan geçirebilir? Çarpıcı bir söz vardır: Türkiye'de yaşamak için
çalışırsın; Avrupa'da ise çalışmak için yaşarsın.
Diğer yandan kendilerini hep üst sınıf sizi parya olarak gören
Avrupalı’ların size nasıl tepeden baktıklarını, aşağıladıkları ise bambaşka bir
çarpıcı gerçek olarak karşımızdadır. 50 yıldır Avrupa'da yaşayan
gurbetçilerimize sorsanız, belki 100 kişiden 10 tanesi Avrupa'ya göçü tasvip
eder. “Kesinlikle gelmeyin burada hayat yok” derler. Gurbetçilerin hepsi
özlemle Türkiyeye dönmeyi istemektedir. Ben, “Bedenim burada, ruhum aklım
memlekette” diyen çok gurbetçiye şahitlik ettim.
Birçok gurbetçi, Avrupa ülkelerinde son derece mutsuz bir hayat
sürmektedirler. Ama nasıl oluyorsa, insanlarımız o kadar hipnotize olmuşlar ki,
bu çarpıklığı gündeme getirdiğimiz halde kesinlikle ikna olmuyorlar.
Avrupa'da insanlar çok çalışırlar, harcamazlar ve maddi durumlarını
böylece iyileştirek isterler. Ayrıca döviz kurlarında ki artışlarında burada ki
etkisini unutmamak gerekmektedir.
İnsanların zihinlerinin bulandırılmaya çalışıldığı bu yurt dışı konusu
siyasete alet edilmekte, köpürtülmekte, ülkemiz ekonomisinin bitmiş tükenmiş
olduğu izlenimi verilmeye çalışılmaktadır.
İnsanlarımızın öz vatanlarından soğumaları, uzaklaşmaları, bağlarının
zayıflaması için sürekli şekilde yurt dışı –matah bir şeymiş gibi-övülmeye
çalışılmaktadır.
Dikkat edilirse ülkemiz de son 15 yıldır sürekli göç almaktadır. Bir çok
yabancı ülkenin gençleri tarafından üniversitelerimiz tercih edilmektedir.
Nasıl ki Türkiye'den daha iyi eğitim almak için Avrupa ve Amerika gibi ülkelere
gidiliyorsa; aynı şeki de diğer ülkelerden de öğrenciler Türkiye’ye gelmek
istemektedirler. İnsanlar maaşların ve gelirlerin yetersizliğinden bahsediyor.
Ancak ben Avrupa’da yaşadığım için şu çarpıcı gerçeği hatırlatarak yazıma
nokta koymak istiyorum. Avrupa da bir evde 2 kişi çalışmazsa, geçinmeniz asla
mümkün değildir…
Avrupa’da insanlar yaşam standartlarını düzeltmek için daha az gezerler,
daha az alışveriş yaparlar…
Bakmayın size Avrupa’yı hayaller üstüymüş gibi pazarlayan siyaset
simsarlarına… Vesselam!