Pelikan Dosyası ve Ak Parti dinamizmi

Ülkemizde muhalefet olmadığı için Ak Parti kendi kendine muhalefet ediyor. Geçtiğimiz günlerde Pelikan Bildirisi isimsiz bir yazar tarafından medyada yayınlandı ve açıkçası Ak Parti çevrelerinde bomba etkisi yarattı. Yalnızca Ak Parti çevrelerinde değil, Ak Partiye muhalefet malum çevrelerde de tartışıldı. Ardından Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın olağanüstü görüşmesinin neticesi Ak Parti MYK toplantısının yapılması kararı oldu. Kongre kararı alınması durumunda Davutoğlu'nun tekrar aday olmayacağı konuşuluyor.

Pelikan Bildirisinde madde madde yazılanlar elbette çok tartışılacak, ne kadarı hakikat, ne kadarı değil bunu elbette en iyi zaman tayin edecek. Davutoğlu'nun gitmesi durumunda yazılanları doğru kabul edebilirsiniz ya da kabul etmeyip Davutoğlu büyük bir haksızlığa uğramış, karalama kampanyasına maruz bırakılmış ve Erdoğan'la geçinememiş diyebilirsiniz.

Ben açıkçası ilk şıkkı yakın dönemde bütün olup bitenleri yazılanlarla mukayese ettiğimde üzülerek tercih ediyorum.

Bildiride yazılanları tartışmaya niyetim yok. Zaten açık açık yazılmış her şey. İsim isim verilmiş. Bu bildiri bana göre Ak Parti'ye zarar vermek için yazılmış değil. Bu bildiri tam da kendine muhalifliği de içeren Ak Parti dinamizmini gösteriyor.

Yani on üç senelik iktidarına rağmen Ak Parti'nin hala ne kadar dinamik olduğunu, Ak Parti'de Ak Parti'ye ve tabanına rağmen keyfi bir şey yapılamayacağını, Erdoğan'ın mirasının Erdoğan'a rağmen araçsallaştırılıp hırs ve iktidar için kullanılamayacağını çok iyi gösteriyor.

Netice olarak da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinin ferasetini ve büyüklüğünü tasdik etmekten başka bir şey yapmıyor.

CHP, MHP ya da HDP gibi dinamizme sahip olmayan, donmuş partilerde bu türden bir şeyle karşılaşmak pek ihtimal dâhilinde değil. Düşünün, CHP de Baykal'a yapılan kaset operasyonundan beri kimse olayların içyüzünü anlatan böyle bir bildiriyi kamuoyunda infial yaratacak şekilde yayınlamaya ne kalkıştı ne de cesaret etti.

HDP elitlerinin çözüm sürecindeki rollerinin ve Dolmabahçe toplantısının iç yüzünü hala bilmiyoruz.

Çünkü bu partiler sözünü ettiğim Ak Parti dinamizminden yoksunlar. İdeolojiye daha sıkı sarılmış, parti ilkelerini dogmatik tarzda kabullenmiş inançlı müminlere sahip olan bu partilerin tabanı da toplumun hala mevcut statükolarını kaybetmekten korkan kesimlerinden oluşuyor.

Ya da bu partiler kendilerinin çok daha üstünde olan bir örgütün emirlerini tartışılmaz ayetler olarak benimsiyor ve uyguluyor. Bu türden partilerde dinamizmden bahsedilemez.

Bildiriyi kaleme alan/ların bildiriyi kalem alış tarzlarından da anlaşılıyor ki, söylenilmek istenen şey şu meşhur deyişle ifade edilebilir: "Kral çıplak!"

Davutoğlu'nun açıklamaları uzun zamandır Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarıyla açık bir şekilde çelişiyordu ve Sayın Davutoğlu, sol seküler çevrelerden de kendisine bir ittifak oluşturma arayışında.

Sayın Erdoğan'ın böyle bir derdi olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan memleketin tek sahibi olduklarını düşünen bu kesimlerle değil, Ak Parti'nin tabanının büyük bir kesimini oluşturan muhafazakâr, liberal muhafazakâr, demokrat ve geleneksel yaşam tarzını benimsemiş sosyal kesimlerle yürümeyi tercih ediyor. Bilakis, eski jakoben iktidarın kalıntısı olan eski güçlerle ittifakı değil, onlarla mücadeleyi tercih ediyor.

Bu yazıya vefa, gönül borcu, otoriteye saygı, gönüldaşlık gibi kavramlarla başlasaydım, şüphesiz meseleye daha subjektif bakmak gerekirdi ve açıkçası böyle bir bakış Machiavelliden beri benimsenmiş olan gayri etik politik yaklaşım açısından pek de bir şey ifade etmeyecekti.

Ben meseleye Türkiye'nin kazanımları açısından bakmayı tercih ediyorum ve günümüzde hiçbir politik hareketin ya da politik partinin arkasına geniş halk kesimlerini almaksızın ve onlara rağmen başarılı olamayacağını ileri sürüyorum.

Süreç içinde aldığı tavırlar ve icraatları nedeniyle Davutoğlu ve ekibi tarafından Ak Parti mahfillerinde ve tabanında yaratılmış olan büyük bir rahatsızlığı dile getiren bu bildirinin kamuoyunda yarattığı tesiri düşündüğümüzde anlıyoruz ki Ak Parti kesinlikle tabanından beslenen ve ona dayanan son derece dinamik sivil bir partidir.

O, ne askerlerin, ne ülküdaş militanların ne de çoğunluğu kendi ideolojisi doğrultusunda egemenliği ve baskısı altına almak isteyen seçkinci küçük bir azınlığın dinamizmden yoksun donuk partisidir.