22 Ocak 2018

Peygamberlerin tekniği

Müslüman tarihçilerin anlatımlarına göre ilk ateşe tapan kimse Kabil idi. Kardeşiyle bir meselede anlaşamadı ve ilk toplumda ‘hâkem'lik yapan (muhakeme eden) Hz. Âdem'e başvurdu. Hz. Âdem, ikisinin de bir kurban vermesine, Allah'ın bunlardan hangisini kabul ederse haklı kimsenin o olacağına hükmetti. İkisi de kurbanlarını verdi. Ateş, Habil'in kurbanını yaktı. Kabil, Habil'i öldürdü. Cesedi ne yapacağını bilememişti. Allah ona biri diri, diğeri ölü iki karga gösterdi. Diri, ölü için toprağı kazıyordu. Böylece Kabil, Allah'ı inkâr ederek ama bilgiyi yine Allah'tan alarak kardeşinin mezarını kazdı. Habil, şehit olduğu için namazı kılınmadı, elbisesiyle defnedildi, gasledilmedi. Kabil topluluğu ile beraber Âdem'in toplumundan ayrıldı. Hz. İdris zamanına kadar yaşadı. O kadar çok çocuğu vardı ki, sayısı bilinemezdi.

Hz. İdris'e otuz sahife indirilmişti. İlk yazı yazan ve ilk terzilik eden odur. Bu nedenle terzilerin piri Hz. İdris sayılır. İdris'e hesap (aritmetik), kâinat (kozmoloji) ve yıldız (astroloji) ilmi de öğretildi. Şeceresi, Âdem'in oğlu Şit'in oğlu Kaytan'ın oğlu Enos'un oğlu Mehlail'in oğlu Yerd'in oğlu Uhnuh'tur, yedincidir, şeklinde verilir.

Hz. İdris, Kabil'e ve oğullarına gönderilmişti. İnsanları tufan ile korkutuyordu.

İdris'in nücûm, hesap, tıb, nebatların isim ve sırları, yazı yazmak, dikiş dikmek, terazi kullanmak gibi şeyler bildiğine ek olarak Mısır'da yedi adet ehramı yaptığı da söylenir. Bu ehramlara bildiği bütün ilimleri, sanatları ve aletleri yazıp çizmiştir.

Hz. İdris hakkında ifade edilen başka bir husus da insanları yetmiş iki dil ile davet edip yüz (100) şehir bina ettiğidir. Bunların en küçüğü Urfa şehridir. Dünyanın meskûn yerlerini dört kişinin yönetimine vermişti: İlavus, oğlu Lavus, İsklinus ve Emûn.

Harflerin özellikleri hakkında bir kitap yazdığı ve Aristotales ile nice bilginlerin bunu şerh ettiği ifade edilmektedir. Hz. İdris, ilimlerin ikinci menbaı (ilki Hz. Âdem) ve hikmetin, nazari ilimlerin üstadıydı. Yeryüzünde demiri ilk defa kullanıp ondan aletler yapan, suların akıntısını insanların yararına bir düzene koyarak akıtan, ziraatı teşvik eden, Irak'taki Babil, Khuzistan'daki Sus ve meşhur Rey şehrini bina eden bu zattı. Yeryüzündeki ilk mescitleri ve meskeni bina eden de Hz. İdris'ti.

Hz. İdris'in şahsında Allah'ın ihsanıyla peygamberlik, hikmet ve hilafet toplanmıştı, diyenler de bulunmaktadır. Bu üçüne ‘nimetler üçgeni' adı verilmektedir. Hz. İdris, kendisine bahşedilen peygamberlik, hikmet ve hilafet gereği halkını üçe ayırdı: 1) Melikler ve âmirler, 2) Âlimler, 3) Avam ve reaya. (Mahmud Erol Kılıç, Hermesler Hermesi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2010: 44-53).

Mekke'nin ‘‘ümmülkurâ- şehirlerin anası' olduğu düşünülürse, Hz. İdris'in de yeryüzünde kurduğu şehirlerin Hz. Âdem'in sünnetine uygun inşa edildiği söylenebilecektir.

Eflatun, Protagoras kitabında Prometheus'un “Bütün hayvanların gayet iyi donatıldığını, yalnız insanın yalınayak, örtüsüz, silâhsız bir halde çırılçıplak olarak gördüğünü” anlatır. Prometheus, Hephaestos'tan ateşi kullanma sanatını, Athena'dan da başka birtakım sanatları, Zeus'tan da sitelerde yaşama sanatını çalıp insanlara getirir. Bu mitolojiye göre insan, bilgi, alet yapma ve şehir inşası meselesine çalmakla vakıf oldu ve hayatını şeytanca hırsızlığa borçlandı.

İsmet Özel bu mitoloji hakkında mealen der ki: “Batı uygarlığı kendini Prometheus olarak gören aydınların eseridir. Bilimi ateş hırsızlığı olarak anlar. Prometheus'un akıl sahibi oluşu onun gökle temel çatışmasının da başlangıcıdır. Oysa İdris Aleyhisselam'a göklerin esrarı açılmıştı. Birine ihsan edilen şuur ve akıl, ötekinde çatışmanın merkezi oluyor. Prometheus, insanların yanını tuttuğu için Kafkasya'da kayalara bağlanır ve her gün bir kartal gelir onun ciğerini yer. İsa Aleyhisselam'dan önce göğe çekilen İdris peygamber, insanlara kalemle yazmayı ve elbise dikmeyi öğretti. Kalemle yazı yazma, zihni gücün somutlaşması, intellect; elbise dikme ise tekniktir. Bu iki motifin aynı şahısta birleşmesi de Doğu'da medeniyetin maddi zenginliklerle zihni gelişmelerin birbiriyle uyumlu ve dengeli tecellisine bir işarettir. Prometheus'un çalıntı bilgiyi insanlığa ulaştırmasından sonra lanetlenmesinden anlıyoruz ki, Batı anlayışı içinde insandan yana olmak işkenceyi, ölüm-yıkım-mağdur etme teknolojisini; Doğu anlayışında ise sıradan insanlarca erişilemez bir lütfu icap ettiriyor. Belki buradan kalkarak yarın İslâm toplumunun göstereceği teknik gelişmenin toplumdaki intellect (yazı yazma) seviyesiyle başa baş yürütülmesi mecburiyetini istihraç edebiliriz” (İsmet Özel, Üç Mesele: Teknik Medeniyet Yabancılaşma, Dergâh Yayınları, 1984: 62-64).

O halde şehir-medine-medeniyet'in ve mesleklerin peygamberlerin tekniği olduğu, bunun Prometheuscu uygarlıktan, sanayi diktatörlüğünden ve Habil'in çocuklarına yöneltilmiş yıkım teknolojilerinden tefrik edilmesi gerektiği de söylenebilecektir.