08 Nisan 2020

PİYASA HAREKETİ 'HOŞGÖRÜ'

Sevgi ve barış gibi ortak değerleri bünyesinde barındıran dinin, küfürbaz, hoşgörüsüz ve her an şiddete meyilli temsilcileri olduk. Sahipliğini üstlendiğimiz dinin en büyük çeldiricileri olarak, iki çift söz işitmeyi hak ettiğimizi düşünüyorum. Ne yapıyoruz? Neyi temsil ediyoruz? Neyi savunduğumuzu düşünürken aslında ona zarar veriyoruz? Ne yaptığımızı söyleyeyim: Temsil ettiğimiz şeyin işlevini bir kenara bırakıp ''dış görünüş'' putuyla gönül eğlendiriyoruz. Cahiliye çığlıklarının günümüzde de kendisini göstermesini, zihinlerimize tıkadığımız; yanlış düşünce ve eylemsiz erdem prangalarıyla çok rahat anlayabiliyoruz.

 Temelini ''hoşgörü'' taşlarının üzerinde kuran bir dinin, hoş görmeyen ve görülmeyen, katı ve zor kullanan bir yapıda insan yetiştirmesi olanaklı mı? Mantık süzgecimizden geçmediği için devam edeyim.  Kimseye tahammülü kalmamış ve hata yapmanın insana verilmediğini düşünen, robot insanlarız biz. ATM'den para çekmeye çalışan yaşlı amca hızlı olmalı çünkü hoşgörüm yok. Karşıdan karşıya geçmeye çalışan yayaya yol veremem çünkü hoşgörüm yok. Mağaza çalışanlarının sorduğum her soruya anında cevap vermesi ve hep bana öncelik tanıması gerekiyor çünkü hoşgörüm yok. Evet bu ve daha birçok şeye hoşgörülü bir dilimiz, düşüncemiz ve eylemimiz yok.

 Bilincinde olarak elimizden çıkardığımız bu hoşgörüye her insan sahip olmalı. Çünkü ne biz ne de karşımızdaki insan bir robot değildir. İnsanın olduğu her yerde bu olmak zorundadır. "İnsanlık piyasası''na durgunluk veren asıl şey hoşgörü eksikliğidir. Öyleyse herkesin gittiği yere hoşgörüsünü de beraberinde götürebilmesini temenni ediyorum.