11 Eylül 2015

PKK ve mülteci kartı

Türkiye'yi kılcal damarlarına kadar etkisi altına alan terör belası yanında Türkiye gündeminde küçük de olsa bir yer bulan mülteci sorunu Aylan imajı üzerinden Avrupa'da daha çok ses getirdi.

PKK'nın saldırılarını şöyle bir-iki kınama metniyle geçiştiren Avrupalı kurumlar, tartışa tartışa birbirine düşen AB ülkelerinin mülteci krizini çözebilmek için derhal kolları sıvadılar.

Kimisi, Müslüman mültecileri kabul edemeyeceğini açıklarken, kimisi de “100 mülteci alabiliriz aslında” türünden mesajlar verdiler. Mülteci sorunundan en çok korktukları anlaşılan ülkeler ise en önde durmaya alışık iki ülke, Fransa ve Almanya oldu.

Ülkelerinin katil bir rejim tarafından yıkılışına, yok edilişine tıpkı Bosna'daki gibi sessiz kalınan Suriyeli mülteciler; memleketlerinin bütün zenginliği post-kolonyal oyunlarla kolayca kaçırıldığı için her zamankinden daha da yoksullaşan Afrikalılar; adeta kendilerinden çalınan, esirgenen huzur, mutluluk ve varlığın zerresine ortak olabilmek ümidiyle Avrupa yollarına düşen biçare insanlar bunlar.  

Avrupalılar yüzünden bu durumlara düşen bu insanları veba olarak addeden mezkûr kıtaya doğru kaçak olarak çıktıkları yolculuklarda binlerce kez öldüler, ölüyorlar.

Aylan'dan önce de yüzlerce çocuk öldü. Ancak ne yazık ki, imajlar dünyasında yaşıyoruz ve sadece ölümünüzün bir resmi varsa insanlar vicdanlarını hatırlıyorlar.

Avrupa'nın resim olmadan da vicdanını hatırladığı meseleler de yok değil. Örneğin, (sözde) cömert-özgürlükçü Almanya'nın PKK'ya ve Almanya'da yaşayan “mülteci” PKK'lılara verdiği destek hep hatırlanmalı.

PKK'nın en ciddi finansman desteği hala Almanya'dan geliyor ve Alman yetkililerin bundan nedense hala haberi olmuyor. Daha doğrusu üç maymun güzel film.

Bunca ‘terör sevdalısı'nı özgürlük adına barındıran, faaliyetlerine engel olmak şöyle dursun izzet-i ikramda bulunan kaç ülke vardır acaba dünyada?

Ya siyasi kaçakların ana kucağı olan Fransa? Türkiye vatandaşlarına vize vereceğinde sürekli nazlanan Fransa'nın, “ben PKK'lıyım” beyanında bulunan örgüt mensuplarına 10 ayda vatandaşlık vermesi de hiç unutulabilir mi?

Fransa'nın Strasbourg şehrinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) birkaç metre ötesinde ve Avrupa Konseyi binasının hemen karşısında on yıllardır her gün istisnasız açılan Öcalan posterli-PKK bayraklı örgüt standları, DAEŞ flaması assalardı yine bu kadar özgürlükçü olurlar mıydı acaba?

Elinde ‘Kandil'le gezen Avrupalı devletler listesi yapsaydık uzayıp giderdi herhalde.

Aslında bu işin hakkı Türkiye'nin mültecilere Avrupa kapılarını sonuna kadar açmasıdır. İtalya ve Yunanistan'ın, hatta Suriye'nin bile Avrupa'yı ‘vebalı' mültecilerle korkutup tehdit ettiği bir ortamda, Türkiye'nin AB'ye anahtarları gösterip PKK'ya desteğin kesilmesini istemesi asla gayri meşru olmazdı. Özellikle de bu dönemde.

Ancak hükümet bu ülkelerin samimiyetine ve merhametine güvenmediğinden, mültecilerin canı için endişelendiğinden bu kartı şimdiye dek masada kullanmadı.

Zira hepimiz iyi biliyoruz ki, ‘hümanist' Avrupa'nın gerçek vicdanı, Macaristan'da kucağında evladıyla koşan mülteciye çelme takıp düşüren kadın kameramandan başkası değil.