21 Şubat 2017

Propaganda savaşında süreniz iki dakika

İşimiz gereği sıklıkla yurtdışına çıkıp yabancılarla bir araya geliyoruz. Dün Birleşik Arap Emirlikleri'nin ve dünyanın en önemli ticari merkezlerinden biri olan Dubai'de arkadaşlarımızla görüşüyorduk. Ofisin koridolarında bize rastlayan arkadaşların “Nasılsın”dan sonra ardı ardına sordukları sorular:

Patlamalar durdu mu?

Ülkede stabilite sağlandı mı?

Erdoğan ölene kadar ülkeyi yönetecek mi?

Türkiye diktatörlük yolunda mı?

Niye DAEŞ'ı destekliyorsunuz?

Sorular bu meyanda uzayıp gidiyor. Bahsettiğimiz ofis dünyanın en büyük ticari gruplarından birisinin Dubai ofisi. Ofiste çalışan hemen herkes yılın yarısını uçakta başka ülkelere seyahatlerde geçiren, kültür seviyesi ortalamanın oldukça üzerinde olan, dünya ticaretine yön veren olguları, politikaları, grupları, para hareketlerini bilen, insan davranışları hakkında sürekli eğitim alan insanlar.

Sorulara cevap vermeye çalışsanız da sizden saatlerce Türkiye hikayesi dinleyecek vakitleri yok. İki dakikada özetlediniz özetlediniz... Tabii ki mümkün değil. Telefonları çalıyor, mailleri geliyor, “daha sonra konuşuruz” diyerek ayrılıyorlar. Modern dünyanın enformasyonu basınçlı su gibi suratınıza fışkırtarak adeta soluklanmanızı bile engellediği bir ortamda biz kısıtlı vaktimizi değerlendirmek için işlerimize dönerken, onlar da klasik haberalma kaynaklarına dönüyorlar. Güne Financial Times okuyarak başlıyorlar, CNN ve BBC seyrediyorlar, The Economist'i baştan aşağı yutuyorlar. Bizim iki dakikada anlatmaya çalıştığımız şeyler ise her gün düzenli olarak maruz kaldıkları yalan enformasyon bombardımanı altında akıllarından uçup gidiyor.

 Diyelim ki müthiş bir özetleme yeteneğiniz var ve bütün Türkiye tarihini, gelişimini, Osmanlı'dan Ergenekon operasyonlarına, Balyoz'dan 15 Temmuz FETÖ/ABD darbesine iki dakika içinde anlattınız. Hatta o kadar yeteneklisiniz ki bu iki dakikaya: Irak'taki Kesnizani hareketinin Saddam'ın etrafını tıpkı FETÖ gibi sarmasını, Moon tarikatinin Kore'yi ABD namına ele geçirmesini, Çin'de ABD destekli Falun Gong hareketinin aynı FETÖ kodlarıyla çalışmalar yapmasını filan da sığdırdınız ve bunların hepsini birbirine bağlayarak büyük resmi dostlarınızın önüne seriverdiniz. 

Dostunuz üşenmiyor ve soruyor.

"Yahu hepsini anladık ama öğretmenleri niye içeri atıyorsunuz?"

Süreniz başladı. İki dakika. Anlatabilirseniz anlatın...

An - la - ta - mı - yo - ruz...

Yani dememiz o ki, propaganda savaşını kaybediyoruz, kendimizi dışarıda anlatamıyoruz, İngiltere'de Türk büyükelçiliği 15 Temmuz şehitlerini defile yaparak anıyor. TRT World'ü filan eleştirmeye kalksak önce kendi arkadaşlarımızdan fırça yiyoruz. Havuz medyası,Orta Asya TV'lerinin Orta Asya diktatörlerine yaptığı gibi her gün Erdoğan'ın ağzından çıkan her kelimeyi saatlerce TV'lerde vererek bilinçli ya da bilinçsizce insanları Erdoğan'dan bıktırıyor desek anlatmak istediğimizi anlayan yok. Sözde "milli" medyamızda kalite yerlerde sürünüyor.

Propagandayı muhtarlara yapmakla olmuyor. Olmayınca da dış politikada Dışişleri Bakanımıza İsrail'in cinayet şebekesi MOSSAD'ın aşağılık katilleriyle özçekim yapmak kalıyor.

Maalesef...

Untitled-2_198
İsrail eski Dışişleri Bakanı kâtil Tzipi Livni ve Türk Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'ndan selfie