Psikotik toplum Siyonistler
7 Ekim’den bu yana Gazze’de tarihin gördüğü en büyük soykırımı yapan, arkasına aldığı küresel emperyalist güçlerin desteğiyle 30 binin üzerinde Müslüman kardeşimizi şehit eden, 70 bin Müslüman kardeşimizin ise yaralanmasına neden olan bebek katilleri Siyonistlerin yaşattığı mezalimi psiko-sosyal ve sosyal-psikoloji açıdan da değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Azınlık Psikolojisi
Dünyanın en vahşi, en
barbar, vandal ırkı olan Siyonistleri azınlık psikolojisi içinde
değerlendirdiğimizde kendilerini güçlü hissetmedikleri yerlerde kibar,
centilmen ve yardımsever olduklarını görürsünüz. Dürüst davranışlar
sergilerler, kanun ve hukuk dışına çıkmazlar. Ama bir yandan da içlerinde
tarifi imkansız bir nefreti barındırırlar. Ellerine fırsat geçtiğinde neler yapabileceklerini
Osmanlı’daki azınlıklar döneminde görmüştük. Şimdi de aylardır süren soykırım
sürecinde Filistin ve Gazze’de görmekteyiz.
Paylaşılmış Psikoz
Siyonistler
paylaşılmış psikoz olarak tabir edebileceğimiz haleti ruhiye içinde kendilerini
dünyanın sahibi-efendisi olarak, diğer ırkları ve milletleri ise kendilerinin
kölesi olarak görürler. Psikolojide buna psikotik insanlarda ortaya çıkan
sanrılar denilmektedir. Siyonist Yahudiler, kendilerini dünyanın hakimi olarak
üstün ırk sanırlar. Yahudi olmayan diğer insanların sahibi sanırlar.
Paylaşılmış psikoz ise; psikozu olan kişiler kendilerine yakın kişileri de
etkisi altına alarak onlarında aynı sanrılara inanmasına neden olurlar ve
zorlarlar.
Yaşadığımız mezalimde
Gazze katilleri Siyonistler, bir hayal kurup sanrı oluşturmuşlardır ve tüm
toplumları buna inandırmak için arkalarına aldıkları güçlere dayanarak
insanlığa da bunu inandırmaya çalışmaktadırlar. Siyonistlerde zirveye
çıkan bu etkileme, psikotik kişilik ne kadar güçlüyse ve nüfuzluysa bir o kadar
daha etkili olmaktadır. Şu anda dünya ticaretinin çok büyük kısmını elinde
tutan, döndüren, küresel şirketleriyle dünyanın her köşesinde cirit atan
Siyonistlerin bu tavrı, şimdi gece gündüz grandiyöz sendromu (büyüklük
hezeyanı) içerisinde Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmekten geri
kalmıyorlar.
Narsist Kişilik
Bozukluğundan Narsist Toplumsal Bozukluğa
Arkasına dünyanın
büyük ve hegemonik güçlerini, küresel emperyalistleri alan Siyonistlerde aynı
zamanda narsist kişilik bozukluğu da vardır. Narsist kişilik bozukluğu olan
kişiler veya toplumlar öncelikle kendilerini diğer tüm insanlardan, ırklardan
daha üstün ve özel hissederler. Empatiden yoksundurlar. Başkalarının
kendilerine hayranlık duymasını ve kıskanmasını isterler. Her şeyin en iyisini kendilerinin
hak ettiğini düşünür ve bu konuda ısrarcı olurlar. Gerçekçi olmayan hedefler
belirlerler (Dünyanın hakimi olmak Ortadoğu’nun tamamını ellerine geçirmek,
Arz-ı Mev’ud hayalleriyle Fırat ve Dicle arası dahil tüm toprakların
kendilerine vaad edilen topraklar olduğuna inanmak gibi) Narsistler
başkalarını kullanma ve onlardan yararlanma eğilimleri taşırlar. Kibirlidirler.
Kim olursa olsun, kendilerinden başkalarının yaşadığı duyguları, zorlukları
görmezden gelirler.
Aşağılık kompleksi…
Aşağılık kompleksi olan kişilerde; ezilerek horlanarak suçlanarak büyüyen çocuklarda yetişkinlik dönemlerinde davranışları şu şekilde şekillenir; Güçlerinin yetmediği insanlara karşı, mütevazi, sevecen, anlayışlı, konuşarak sorunları çözen, demokratik hoşgörü, davranışlar sergilerken, güçlerinin yettiği insanlara karşı ise son derece acımasız tavırlar, suçlayan, otoritesini hissettirmeye çalışan anlayışsız, her türlü zorbalığı yapan kişilikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Empatiden yoksun tavırlar sergilemektedirler. Maalesef bugün Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren, Müslüman kardeşlerimizi aylardır çoluk çocuk demeden katleden, bir yudum ekmeğe, bir yudum suya muhtaç eden Siyonistlerin yaptıklarını dünya izliyor. Bugün azınlık oldukları yerlerde, kendilerini güçsüz hissettikleri yerlerde ise başlarını deve kuşu gibi kumdan çıkarmamaktadırlar. Müslüman kardeşlerimizi bu trajediden kurtarmak için yapacakları çok şey olduğu da aşikardır. Ne diyordu Necmettin Erbakan Hocamız, “İsrail güçten anlar”… Bu zalimler topluluğuna Selahattin’i Eyyübi gibi bir tokat atacak, Kudüs’ümüzü bağımsız Filistin devletimizin başkenti yapacak bir kahramanımıza bugün ne kadar ihtiyacımız var değil mi? Vesselam!