RABBANİ TARIM (2)
MEDENİYET UZAYDA DEĞİL, AYAĞIMIZIN ALTINDA
Uzun yıllardır uzay gizemli bir
sonsuzluk olarak işlenmiştir algılara. Milyarlarca galaksi, her galakside
milyarlarca yıldız, karadelikler falan. Büyük bir gizem. Bizden başka ne tür
medeniyetler yaşıyor olabilir uzayda? Gibi sorular.
Dikkatler uzay gibi uzak bilinmezlere
çevrilmişken burnumuzun dibindeki büyük ahenklerin farkında bile değilizdir.
Toprak mesela sadece öylesine topraktır. Bir avuç toprakta insan nüfusundan çok
daha fazla canlı yaşadığını bilmeyiz çoğumuz. Toprağın ormanlardaki ekolojiden daha
karmaşık bir ekoloji barındırdığını kimse söylemez bile.
En az uzaydaki
kadar bir ahenk, gizem, güzellik vardır toprakta.
Nasıl olmasın ki?
Onu var eden, her şeyi hikmet üzere
yaratan yüce Allah’tır sonuçta.
Toprakta ki ufacık bir böceğin,
üzerinde biten her otun mutlaka bir amacı, büyük ahenk içinde çok önemli bir
görevi vardır.
Bize düşen bunu araştırıp öğrenmek ve
Rabbimizin öğrettiği üzere büyük bir tefekkürle toprağı anlayıp; merhamet,
zikir, tefekkür ve bitmeyen bir hayret üzere Rabbani toplumlar inşa etmektir.
Bugün gözü sadece para ve daha çok
para olan ve bu minvalde inşa edilmiş medeniyet üzere toprağa bakıldığından.
Onun sadık yâri olması gereken
çiftçiler bile, farkında olmadan onunla büyük bir savaşa girişmişlerdir.
Öyle ki,
Her böcek zararlıdır.
Kuşlar zararlıdır.
Otlar temizlenmelidir.
Tarlada pek ağaç olmamalıdır.
Kimyasal gübreler olmadan hiçbir şey yetişmez.
Toprak sürülmeli, üzeri her zaman
“tertemiz” olmalıdır.
Bütün bu düşüncelerle gerçekleşen
endüstriyel tarım yüzünden, toprak ve çiftçiler her geçen sene daha da fakirleşirken,
GDO’lu tohum, tarım ilacı, tarım makinaları, gübre satan tarım şirketleri zenginliklerine
zenginlik katmaktadırlar.
Bütün risk ve yük
çiftçinin üzerindedir. Gereksiz yere birçok işçilik yapmakta ve tonlarca ilaca
tonlarca para verip, toprağı kendi elleriyle öldürmektedir.
Toprağı gerçeğini
anlamaya başladığımızda bütün maddi ve manevi sıkıntılar hızla düzelmeye
başlayacaktır.
İşte gerçekler:
Toprağı özü böcek
ve bakterilerdir. Çoğunu gözümüzle
göremediğimiz milyarlarca canlı kendileri beslenirken toprağı da işleyerek
besin değeri yüksek olan gerçek gübre üretirler.
En çok bildiğimiz solucan vardır
mesela. Toprağın havalanmasını, yumuşamasını, su kanalları oluşmasını sağlar. Dışkısı
en verimli gübrelerdendir.
Sinyona bakteriler toprakta doğal
olarak var olan demiri bitkinin işine yarar hale getirir.
Mikoriza mantarı gibi bir mantar türü
bitkinin köküne yerleşirse simbiyotik bir ilişki oluşur ve bitki çok daha iyi
beslenmeye, daha çok büyümeye başlar.
Yabani ot denilerek yok edilen bitkiler
de olmazsa olmazlardandır. Yonca, sinameki gibi örnekler kökleriyle havadaki
azotu toprağa yarar hale getirirken; papatya, kara hindiba gibi bitkiler, toprağın
kalsiyum ihtiyacını giderir. Kazık köklüler toprağın derinlerine ulaşarak diğer
bitkilerin ulaşamadığı besinleri toprağın yüzeyine çıkarırlar. Zararlı böcekleri
uzaklaştıran bitkiler olduğu gibi, uğur böceği gibi faydalı olanları çekenler
vardır. Bu konu oldukça derin ve hikmetlerle dolu bir konudur.
Toprağı sürmek
ise felakettir ve ne yazık ki çiftçinin gözünde vazgeçilmesi neredeyse imkânsız
bir tabu haline gelmiştir.
Toprağın nemini, en verimli yeri olan
humus tabakasını, içindeki ahengi yok eder, erozyona açık hale getirerek çok
miktarda toprak kaybına neden olur. Onarıcı tarım adıyla, anıza ekim
yöntemi yeni yeni bazı bölgelerde görülmeye başlanmıştır. Çiftçi abi ve
kardeşlerimin, maliyetleri ve emeği azaltarak verimi arttıran bu yöntemi
araştırmasını tavsiye ederim.
Yazacak çok şey var ama bir
farkındalık olur niyetiyle bu kadarla iktifa edelim. Toprak ve tarım konusunun çok
çok gündeme gelmesi ve tartışılması gerekmektedir. Kıtlığın çaresi Rabbani
tarımdır.
Toprak öylesine
bir yığın değil medeniyettir. Gelişmiş medeniyetleri uzayda aramaya gerek yok,
tamda ayağımızın altındadır.
Rabbim bizi bu
kimyasal tarım fitnesinden kurtarsın. İlim ve hikmetimiz arttırsın. Âmin.