Ramazan Coşkusu Bu Yıl Başka Yaşanıyor
Mübarek Ramazan ayına girdik çok şükür. İki yıldır salgın nedeniyle buruk yaşanan Ramazan, bu yıl büyük bir coşkuyla edâ edilecek inşallah.
Camiler ışıl ışıl, imamlarımız coşkulu.
Mahyalar selâm veriyor gökyüzünden, bir birinden anlamlı mesajlarıyla
haykırıyor insanlığa.
Ayasofya Camii olarak açıldı ama
salgından dolayı teravih kılınamamıştı. İlk teravih namazında binlerce insan
Ayasofya’ya akın etti. Camiye sığmayan müminler meydanı da doldurdular.
Belediyeler hazırlıklarını çoktan
tamamladılar. Bazıları iftar çadırı kurarken birçoğu evlere ulaştıracak
iftarlık sıcak yemekleri. İftar öncesi, iftar sonrası sohbet programları, orta
oyunu gösterileri, çocuk oyunları, tasavvuf konserleri bizleri bekliyor.
Türkiye Diyanet Vakfı ‘Kitap ve Kültür
Fuarı’nı bu kez Fatih Camii’nde kuruyor. Bu yıl 39’uncu kez kurulacak olan
köklü fuar yine seçkin yayınevlerini ve sayısız değerli kitabı halkımızla
buluşturacak.
‘Annemin Sesi’ Çıktı
Araştırmacı gazeteci Tülay Demir
Oktay’ın merakla beklenen kitabı Annemin Sesi, Turkuvaz Kitap etiketiyle çıktı.
Kitap, HDP’nin gençler üzerinden yaptığı oyunu ve PKK terör örgütünün
içyapısını yaşanmış olaylar ve çarpıcı detaylar üzerinden anlatıyor.
Herşey, tüm Türkiye’nin ‘Hacire Anne’
olarak tanıdığı acılı bir annenin isyanıyla başladı. Hacire Anne, elinde bir
çekiçle HDP Diyarbakır İl Binası’nın camlarını tuzla buz etti, ardından,
‘Çocuğumu almadan buradan hiçbir yere ayrılmıyorum!” diyerek kapı önünde oturma
eylemi başlattı.
Bu kitapta kendi iradeleriyle
evlenmeleri bile mümkün değilken, dağa götürülmüş ve henüz 8, 12, 15
yaşlarındayken ellerine silah verilmiş küçücük, gencecik çocukların
hikâyelerine tanıklık edecek, kızı için ağıtlar yakan Türkân Anne ve evlat
nöbetindeki diğer annelerin içimizi yakan acılarına siz de ortak olacak;
Ayşegül Anne’nin, ‘Evladımı sizden söke söke alacağım!’ diye haykıran sesini
duyacaksınız.
Annemin Sesi’nde, ‘Televizyonda annemi
gördüm. Annemin sesini duydum ve kaçtım...’ diyen Mustafa’nın ve diğer
evlâtların yaşadıklarını ve tüm açıklığıyla PKK terör örgütünün yaşattıklarını
bulacaksınız.
Sadece Türkçe değil, İngilizce ve
Felemenkçe olarak da yayımlanacak olan Annemin Sesi, üç yıllık titiz bir
çalışmanın sonucunda tamamlandı. Tülay Demir Oktay, kitabını niçin üç farklı
dilde yazdığını anlatırken, “PKK terör örgütünün gerçek yüzü, yurt dışında pek
fazla bilinmiyor. Oralarda ne annelerin mağduriyetinden haberdarlar ne de
kaçırılan gençlerin çektiği acılardan… İşte ben, kitabımı İngilizce ve
Felemenkçe olarak da kaleme alırken hem acılı annelere birazcık nefes olmak hem
de Avrupalılar’a işin doğrusunu göstermek istedim. Amacım terörün gerçek yüzünü
fark etmeleri, PKK denen kanlı örgütün kandırıp dağa kaçırdığı gençlerin
seslerini işitmeleriydi” diyor.
Turkuvaz Kitap etiketiyle raflarda
yerini alan Annemin Sesi kitabının tüm gelirleri Diyarbakır annelerinin
hizmetinde kullanılacak.
‘Flaşbellek’ Tam Not Aldı
Usta yönetmen Derviş Zaim’in imzasını
taşıyan Flaşbellek filminin özel gösterimi yapıldı. Film, izleyen sinema yazarları
ve gazeteciler tarafından tam not aldı.
8 Nisan Cuma günü sinemaseverlerle
buluşacak film için Derviş Zaim, “Pandemi vizyon tarihini biraz geciktirdi ama
sonunda buluşacağız. Oyuncu kadromuzdan çok memnunum. Arap dünyasının en büyük
iki oyuncusu Saleh Bakri (Ahmet) ve Sara El Debuch (Leyla) filmde rol aldı.
Film Arapça çekildi. Suriye ile ilgili ve Suriye savaşıyla ilgili bu denli
geniş bir film ilk kez yapıldı. Bu yüzden çok kolay yapılamayacak bir projeyi
gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Özellikle Arap oyuncularla çalışmamım sebebi
daha inandırıcı olması içindi. Arap dünyasını çok etkileyecek bir film olacak.
Filmi çekerken Suriye savaşı vardı şimdi de Rusya - Ukrayna savaşı var. Ben bir
sinemacı olarak konuşuyorum. Bu savaşların sadece Türkiye’ye etkisi değil,
orada yaşananların da işlenmesi gerekir. Flaşbellek böyle bir film. Sinemanın
gücünden faydalanan bir film. Bir film her şeyi değiştirmez ama film olmadan da
değişmez” dedi.
Flaşbellek’te uzun ve önemli
uluslararası kariyeriyle tanınan usta görüntü yönetmeni Andreas Sinanos da
görev aldı. Ustaların yanı sıra Suriye savaşında yurtlarını, ailelerini
kaybeden genç oyuncular da var. Şeza rolünü üstlenen Hanin Abaji ile filmde üçü
de rol alan Hedi (İsmail karakteri), Bisen (vurulan küçük kız karakteri), Favaz
Ömer (Taksici karakteri) kardeşler, film ile bir nebze de olsa hikâyelerini
anlatma fırsatını yakalamış oldu.
Filmde; savaş esnasında aldığı yara
nedeniyle konuşmakta zorlanan Ahmet’in başından geçenler, ironik hikâyenin
temelini oluşturuyor. Ahmet hayatını korumak için ya susmalı, ya da ölümü göze
alıp şahit olduğu berbat şeyleri kamuoyuna aktarmalıdır.
Suya Dair İki Eser:
Dünden Yarına Su ve Söz Konusu Su
Yusuf Tosun’un suya dair iki güzel
kitabı yayımlandı. Suyun dünüyle birlikte yarınına da ışık tutan Dünden Yarına
Su ve Söz Konusu Su kitapları, yazarın hem yılların su ile ilgili
tecrübelerinin hem de suya dair okuma ve araştırmalarının ürünü iki kıymetli
eseri.
Yerine başka bir şey ikame edilemeyecek
olan suya dair söylenmedik ne kaldı bu gök kubbede, demeyin! Asıl şimdi su ile
ilgili söylenecekler önemli. Söz konu su olunca yaşam başka bir çehre
takınıyor.
Su, özellikle son zamanlarda yaşanan
küresel iklim değişimiyle birlikte çok daha önemli bir hale geldi.
İşin doğrusu su, çevresinde olup biten
her şeyi kaydetti ve halen de kaydetmeye devam ediyor.
Ve bu kayıtlar neticesinde durum artık
dayanılmaz hale gelince su bizimle konuşmaya başladı. Su lisanınca uyarılarda,
tavsiyelerde bulundu/bulunuyor.
Gelecekte de insanlık hikâyemizin devamı
suyla olan iletişimimize bağlı gözüküyor. Suyu yutarak boğulmak da var, içerek
yeniden dirilmek de var bu süreçte. Yani varlığımız suyun varlığına bağlı
gözüküyor.
Böylesi bir halet-i ruhiye ile kaleme
alınan su eksenli yazılar ‘Söz Konusu Su’ adı altında kitaplaştı. Suyun
hafızasından tutun da canlı ve akıllı haline değiniliyor. Suyun birleştirici ve
iyileştirici gücü hatırlatılıyor. Yine suyun davranışlarından yola çıkılarak
karşılıklı bir hasbihâlde bulunuluyor. Ayrıca suyun iki hidrojen ve bir oksijenden
(H2O) daha fazla anlamlar ihtiva ettiğinden bahsediliyor.
İşin doğrusu bugün yüzyıllardır suya
müdahalemizin neticelerini yaşıyoruz bir bakıma. Kuruyan göller, susuz kalan
dereler, çatlayan toprak, zamansız seller, kavurucu sıcaklar, kuruyan ağaçlar… hepsi
ama hepsi bizim suya, tabiata müdahalemizin sonuçları olarak bize geri dönüyor.
Dünden Yarına Su kitabında dünyada ve ülkemizde mevcut sularla ilgili hatırlatmayla birlikte suyun dünü bugünü ve yarınına da ışık tutuluyor. Sanal su ve su ayak izi ile bir durum tespitinde bulunuluyor. Su çatışması ve paradoksuna dikkat çekiliyor. Su yönetiminin önemine vurgu yapılıyor. Ayrıca İstanbul su medeniyeti ve suyun çeşme, hamam hali ile ilgili hatırlatmalara da yer veriliyor. Tabii suya gönül veren hizmet erleri yani ‘suyolcuları’ da selamlanıyor bu çalışmada.