22 Nisan 2020

Resmi Dil, Linççe!

Sevgili okur, bugün size bir Distopyadan bahsetmek isterim. Peşin hükümlülerin yaşadığı Önyargı adında bir ülke düşünün. Bu ülkenin resmi dili, Linççe'dir. Özenle zihinlerde tasarlanan bu dil, oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. Can acıtan ve yıkıcı özelliklerine rağmen bugün hâlâ çok rağbet görmektedir.

 

Önyargı ülkesindeki peşin hükümlüler olayları değerlendirirken; nedenine, nasılına ve derinine inmeden sadece kendi bakış açılarıyla (yani dar pencerelerinin onlara sunduklarıyla) bir netice elde ederler. Yüzeysel bir "kuş bakışı"nı, mesnetsiz söylemlerine mesnet yapabilirler. Durup bir  "Ya göründüğü gibi değilse?" sorusunu sormayı zaman kaybı olarak görürler. Zira karşılaştıkları duruma hemen bir Linççe cevap vermeleri elzemdir. Çünkü bu ülkenin insanlarına göre tüm dünya, onları hiç alâkadar etmeyen bir konuda bile peşin hükümlülerin yorumlarını dört gözle bekliyordur. (Somut bir örnek vermek gerekirse şöyle tahayyül edin: Sosyal medyada hızla yayılan "yalan-yanlış" haberler ve ardından gelen linçler.)

 

Sevgili okur, okumuş olduklarınızdan da anlayacağınız üzere bahsi geçen ülkenin distopyada olmadığını aksine küreselleşen dünya ile beraber büyüyen ve her ülkede zaten var olan kötü huylu bir tümör olduğunu söyleyebiliriz.

 

Hülasa varmak istediğim nokta şu:

Her şey göründüğü, söylendiği, baktığı, durduğu, güldüğü, oynadığı, ağladığı gibi değildir. Yeryüzündeki her zerrenin kimsenin bilemeyeceği bir gizli yanı (iç dünyası) vardır. Bize düşen ne sadece bildiklerimizle yetinip kesin hükümler vermek ne de sınırlarımızı aşıp bilmediklerimizin ardından hadsizce dolaşmaktır.

 

Bize düşen, "her şey göründüğü gibi değildir" düsturunun temellerini zihnimize çakmak olmalıdır.

 

Linççe'den uzak, "bilinçle" kalın sevgili okur.