15 May 2018

Restorasyona bakışımız değişmeli

Restorasyon proje süreçlerini (http://www.yenisoz.com.tr/restorasyon-proje-sureci-3-makale-20743) ve Kabe'yi (http://www.yenisoz.com.tr/kabe-makale-20052) anlattığımız yazılar ışığında konuyu izah edelim inşaallah.

Yeryüzüne indirilen atamız Âdem AS'ın Havva anamız ile yaptığı nikahtan sonra ilk işi Kabe'yi inşa etmek olmuştur.

Âdem AS'ın, gayb aleminde arzın merkezi olarak kendisine bildirilen yerde taşları üst üste koyarak Kabe'yi inşa etmesi, insanlık tarihi boyunca bu konudaki temel tavrımızı ifade eder.

Aynı şekilde Nuh tufanından sonra varlığı ve yeri kaybolan Kabe'nin Hz. İbrahim AS tarafından yerinin tespiti, temellerinin açığa çıkarılıp mühendislik bilgisiyle yeniden inşası başka bir duruşun ifadesidir.

Miladi 606 senesindeki tamiratta ise niyet temizliği, hesap ve bilgi eksikliği, boyunun kısaltılması ve Hacerü'l-Esved taşının yerine konması bize farklı yeni açılımları gösterir.

İstanbul'un fethinden sonra ve tüm fetihlerde olduğu gibi fethin nişanesi olarak şehrin en büyük ve önemli ibadet yapısının camiye çevrilmesi ile fethedildikten sonra artık hiçbir stratejik önemi kalmamış surların yıkılmayıp tam tersine ısrarla korunması bir sembol değeri içerir.

Şeytanın ve küreselcilerin insanlığı yok etmeye çalıştığı ve bunun için ürettikleri ne kadar bilgi, kavram ve kurum varsa dünyaya dayattıkları, 4. sanayi devriminin tüm imkanlarını kullandıkları, uluslararası tüm resmi ve sivil kuruluşlar ile baskı yaptıkları da ortadadır.

Bunu yaparken de ideolojik ne kadar arka plan varsa bunu tüm dünyaya tek bir doğru gibi kabul ettirmeye çalıştıkları da bir gerçektir.

Bu kapsamda Birleşmiş Milletlerin dünya barışı için zulüm altında inleyen devletler ve milletler için hiçbir şey yapmadığı ortadadır.

Aynı şekilde Dünya Sağlık Örgütünün tıp ve ilaç baronlarının dümen suyunda insanları nasıl kandırdığını hepimiz bir şeklide biliyoruz.

Benzer şeyleri NATO ve UNICEF için de söyleyebiliriz. Kimin borusunu öttürdüklerini, İslam coğrafyasının niçin bombalandığını ve on binlerce mülteci çocuğun nereye kaybolduğunu hiçbir şekilde dünyaya izah edemezler.

Unesco'da bundan farksız değildir. Batı dünyasında üretilen bilginin ve yaklaşımın her konuda olduğu gibi eğitim, bilim ve kültür konularında da İslam coğrafyasına ve milletimize faydalı olmadığı ve olamayacağı ortadadır.

Bu bağlamda bombalanan, işgal edilen, yıkılıp yok olan İslam beldelerinden: Şam, Halep, Bağdat ve benzeri yerler ile bombalanmasa dahi kendi kendimize beton bombaları ile yok ettiğimiz İstanbul ve Anadolu şehirlerinin ihyası ve restorasyonu için kültürümüze ve bizim gerçekliğimize uygun restorasyon kuramları geliştirmeliyiz.

Bu iş bize Avrupa'dan ithal edilen Venedik tüzükleri, Icomos kararları ve benzeri yaklaşımlarla çözülemez. Bu yaklaşımların somut uygulamalarında nasıl bir ideolojik tavır sergilendiği ortadadır. Pratik uygulamalarda anlayış ve tecrübe farklılıklarından kaynaklanan sorunlar da herkes tarafından bilinmektedir.

İlgili restorasyon süreçlerinde geçen zaman, harcanan emek, gösterilen gayrete rağmen binlerce eser hala ihya edilmeyi beklemekte, restore edilen yapıların da hem restorasyon proje kararları hem de restorasyon uygulamaları bitmeyen bir tartışma sürecini doğurmaktadır.

Kafe yapılan muvakkithaneler, market yapılan hamamlar, müze yapılan medrese yapıları, beton olarak yenilenen ahşap kaplamalı sivil mimarlık eseri evler, tarihi eser yapının parselinde ve komşuluğunda bulunan yeni yüksek yapılar ve daha niceleri.

Siyasi yaklaşımla ya da ranta dönük yapılan planlama çalışmaları ve kurul kararları ile yok edilen yapılardan daha bahsetmiyorum bile.

Tüm bu bilgiler ışığında:

Kabe'nin ilk inşası arketip (master), ilk örnekliği ile temel inşai tavrı

İbrahim As tarafından ikinci inşası, her türlü bilgiyi, ilkesel ve mühendislik yaklaşımını

Miladi 606 yılındaki tamiratı, halis ve iyi niyetli tavrın önemi ile doğru ve yanlış bilginin sonuçlarını

Müslümanlar tarafından fethedilen beldelerdeki iskân politikaları adaleti ve sürdürülebilir temiz tavrı  

Tüm dünyaya namzet olmuş Türk evi tarzının yerel bilgi, malzeme ve insani ölçekteki uygulanabilirliğini

Olası bir var olma veya yok olma savaşı sonrası insanlığın yeniden ihyası ve restorasyonu için benliğimizde ve hafızalarımızda saklı tutmalıyız.

Bu kapsamda ülkemizde ulusal ölçekte bir restorasyon araştırma ve uygulama merkezi kurularak taşınır ve taşınmaz tüm kültür varlıklarının bilgisinin, malzemesinin, üretim şekillerinin, yaşatılması ve tamir sorunlarının araştırıldığı, eğitiminin verildiği, arşiv kayıtlarının tutulduğu, akreditasyon sağlayacak, önce coğrafyamıza, sonra da tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir çalışma başlatılmalıdır.

 

https://twitter.com/Mimarserkanakin