27 Ekim 2018

Rüyalar Ülkesine Göçmek

Doğduğun yere ait olmama hissiyle hayatını değiştirme istediğinden doğan, ülke, şehir değiştirme hali; göçmenlik. Bir diğer güncel tanım ise; filmlerde gördüğün hayatı yaşamak üzere doğduğun yerden başka bir şehre göç etmeye karar vermek. -Göçmenler genellikle geri dönüşleri kolay olmadığından turist değillerdir. Uyum sağlama süreçleri uzun yıllar sürebilir.-

Köyünün yemyeşil dağları, çam ormanları, yeşilliği ne kadar güzel de olsa sıradandı onun için. İnsan doğduğu yere mi aitti yoksa doyduğu yere mi? Ait olmak ne demekti? Varlık sahnesinde bize düşen rolü gerçekten oynayıp oynayamadığımızı anlamak nasıl mümkündü? Bu soruların cevaplarını bilmese de içinde taşıyordu. Doğru soruyu sorabilmekti önemli olan. Cevaplar genelde doğru zamanda gelirdi. Aradığı fırsat karşısına elbet çıkacaktı bir gün. Belki de çok az kalmıştı.

Doğuştan gelen insanlarla iletişim kurabilme yeteneği ve kolay uyum sağlayabilen göçebe karakteri işleri daha da kolaylaştırmasına katkı sağladı. İnsan bir şeyi gerçekten istediği zaman bütün yollar, kapılar ona açılırdı. Hayalinin peşinden gitmek için gerekli içsel donanıma sahipti.

Doğduğu şartları kabullenip hayatını tüketenlerden olmayacaktı. Hayatın ona sunacağı her yeni deneyimi tatmaktı amacı. Gençti ve ölümsüzdü.  Varılacak nokta neresi olursa olsun bazıları için gitmek güzeldi.

“ Gençlik yeni hayatlara ve yeni dünyalara uçmak için kanat sahibi olmaktır!” inancını valizine koyup yollara düşecekti. Hayatını biriktirmeyi değil harcamayı seçenlerdendi. Kaderine teslim olup köyünden bir kızla evlenip çoluk çocuğa karışmak istemiyordu. Babası ya da ağabeyleri gibi olmayacaktı. Kendine yepyeni bir yol çizmekti niyeti.  Çocukluğundan beri yaşadığı yoksunlukları, maddi kaygıları artık yaşamak istemiyordu.

İnsan ya ümitten ya da ümitsizlikten dolayı memleketinden ayrılıp yabancı yerlere giderdi. Onun yolu ümitten geçiyordu. Yola niyet ettiyse başına gelenlere sonuna kadar katlanmalıydı. Ne olursa olsundu. 18 yaşında liseyi yeni bitirmiş bir gençti. Hayatın yarın karşısına ne çıkaracağını bilmiyordu ama gitmeyi kafasına çoktan koymuştu. Ailesi ilk önce gitmesine razı olmasa da çok hevesli olduğunu görünce kabul ettiler. İstanbul'da iş sahibi olan bir yakınlarının varlığı gidiş süresini hızlandırdı. Artık para kazanacak, hayallerine daha çabuk ulaşacaktı. Bir yandan çalışıp bir yandan okula da giderek yeni bir hayat kuracaktı.

Yağmurlu bir Eylül gününde kaderini değiştirme/ dönüştürme çabasında ilk büyük adımını atmayı başardı. İstanbul'un güzel semtlerinden biri olan Sarıyer'de lüks bir restoranda işe başladı. Bu mekanda, yeni hayatında bir sürü yeni hikayeye şahit olacaktı.

 İlk günler çok kolay geçmemişti. Yerel bir ruhun global bir şehir olan İstanbul'da kendine yer bulması kolay olmayacaktı. Her gün yeni şeyler öğrenmek, yeni insanlar görmek, yeni yollar keşfetmek güzel olsa da hayatın nimet ve külfet dengesi her zaman eşitti. Güzel günlerin yanında zor geçen günleri de oluyordu. Uyum sağlamak için çok çalışıp elinden geleni yaptı. Birkaç yıl sonra çalıştığı restoranda şef olmayı başardı. Artık iyi para kazanıyordu.

Para kazandıkça kendini güçlü hissetti. Kendini güçlü hissettikçe hayallerini büyüttü. Her sabah işe giderken memleketinde ev alma hayalleri kuruyordu. Ailesinden uzakta yalnızlıkla baş etmek de zorlansa da birçok arkadaşı vardı. İş çıkışı hafta sonları gezmeyi ihmal etmiyordu. Yanlış insanlara güvendiği için yaşadığı hayal kırıklıkları olsa da yine hayat devam ediyordu.

Zaman hızla akarken yirmili yaşlarının sonuna gelmişti. Artık kader ona bambaşka yollar çizecekti. Bir tanıdığından Amerika'da çalışmak üzere iş teklifi aldı. Dünya'nın bir başka ucuna gitmek fikri ilk başta cazip gelse de bu ciddi bir karardı. Yeni bir şehre alışmak gibi olmayabilirdi yeni bir ülkeye alışmak. Uyum sağlamak, dil öğrenmek çok daha zor olabilirdi. Bir süre tüm riskleri düşündü. Ailesine danışsa da gönlü gitmekten yanaydı. Bu kez uçakla bir saatlik yoldan gelme şansı olmayabilirdi. Yaşlı anne babasına her hangi bir şey olsa anında gelemeyebilirdi. Ama kalbi gitmesi gerektiğini söylüyordu. Belki de rızkı onu çağırıyordu.  Bazı yol ayrımlarında insan iradesi ne kadar etkili olabiliyordu?

Bir yandan çalışıp bir yandan da dil kursuna giderek ingilizcesini ilerletti. İlk zamanlar biraz zorlansa bu yeni ülkede kendine bir yer bulmayı başardı. Hiç bir şey uzaktan göründüğü gibi değildi. Burada yaşam bambaşkaydı. Şehir oldukça pahalıydı. Vergiler yüksekti ve yemek kültüründen, ahlak anlayışına kadar yaşam tarzı farklıydı. Sokaklar standartlarla baş edemeyen evsiz insanlarla doluydu. Her yer kalabalık olsa da herkes bireyseldi.

 Rüyalar ülkesinde yaşamın hayal ettiği gibi olmadığını görse de geri dönmek çok kolay olmayacaktı. İstediği zaman ülkesine gelme şansı yoktu. Hem işteki sorumlulukları hem vize probleminden dolayı ilk iki yıl geri dönemedi.

Zaman hızla akarken, aylar yıllar birbirini kovaladı. Bir akşam üstü okyanus kenarında oturup hayatını sorgularken buldu kendini. Hayallerinin peşinde koşarken kırklı yaşlarına ulaşmıştı ve hayatta kalmak için çok çalışsa da ne kadar asimile olduğunu fark etti.  Maddi olarak her şeyi vardı ama yapayalnızdı. Üstelik, bir türlü vazgeçemediği sigara, uyuşturucu, alkol gibi bağımlılıklar da hayatına dahil olmuştu.

Dilini bilmediği bir ülkeye gelip,  hayatta kalmak sürecinde kültüründen ne kadar uzaklaştığını fark etti. Para kazanmak, hayallerine ulaşmak için ülkesinden ailesinden uzakta başka bir kıtada verdiği yaşam mücadelesi doğru seçim miydi? İnsan kaderini değiştirebilir miydi? Rüyalar ülkesinde yaşamak ona yetiyor muydu? Diğer ihtimalleri seçip gelmeseydi daha mı mutlu olurdu? Belki bir aile kurabilir, belki de çocukları olur muydu?

 Acaba doğru karar verebilmiş miydi? İnsan bu hayatta ne için yaşardı? Yıllarca verdiği emek aldığı ev, araba ailesine olan özlemini karşılayabilir miydi?  Ülkesinden bu uzak diyarlara sadece para kazanmak için mi gelmişti yoksa içindeki gitmek/ yollara düşmek arzusu muydu onu bu uzak diyarlara atan?

Ruhu bıraktığında, bedeni ulaştığında kalan insanoğlunun kendini tatmin etmesi zordu. Kafasında sorulara verdiği yarım cevaplarla evinin yolunu tuttu. Zihninin verdiği cevaplar kendini tatmin etmese de kadere teslim olmayı küçük yaşta öğrendiği için şükretti.