21 Temmuz 2020

Saatli Bomba : Sosyopat, Toplumun Bağrında Patladı!

Geçtiğimiz hafta köşe yazımın başlığı, "Saatli bomba: Sosyopat" idi. Ve "Dikkat bir sosyopat yetiştiriyorsunuz!" şeklinde söze başlamıştım. Bugün o bomba toplumun bağrında patladı. Yine bir kadın cinayetiyle sarsıldık, üzüldük ve kimseye söyleyemesek de "bu kez sıra kimde?" diye korkuya kapıldık. Belki yine bir kadın, anne "ölmek istemiyorum" diye feryat etti. Belki hafızamızı yokladık ve gözünün önünde babası, annesinin boğazını kestiğinde "anne lütfen ölme" diye çığlıklar atan o kız çocuğunu gördük. Bugün yine "insan kalma ve insan yetiştirme" konusunda sınıfta kaldık. Bir yanlış, bütün doğruları sildi, süpürdü, yaktı ve üzerine beton döktü...

Bugün yine ısrarla yanlışların, bu saatli bombaların temeline inmek istiyorum sevgili okur. Bu saatli bombaları (sosyopatları) kimler büyütüp toplumun bağrına koyuyor? Bizim burayı zihnimizde, vicdanımızda, ailemiz içinde çözümlememiz elzemdir. 

Kendisinin, diğer insanların, hayvanların, bitkilerin ve hatta eşyanın haklarının bilincinde olmadan yetiştirilen nesiller, her hakka tecavüz etme cesaretini kendilerinde bulurlar.

Neden mi?

Çünkü bu insanlar hak ve sorumluluklar konusunda yeterince bilgilendirilmemiş ve iyi eğitilmemişlerdir. "Sahip ol" , "ele geçir" zihniyeti ile büyütülen çocukların yetişkin hâllerinin bir neticesidir bu.

Hayatı boyunca "hayır" cevabı ile muhatap olmadan yetiştirilen nesiller, birer yetişkin oldukları zaman "hayır" cevabını alıp reddedildiklerinde her an toplumun bağrında patlayabilirler. Bu buyurgan fertler, istekleri gerçekleşmediği zaman onu elde etmek için her türlü hakkı gasp edebilecek donanımdadırlar. Böyle yetiştirilen insanlar hayatta başlarına gelebilecek olumsuz olasılıklara karşı nasıl bir tutum sergileyeceklerini bilmezler. Bilmezler, çünkü kendi sınırlılıklarının, sorumluluklarının bilincinde değiller.


Peki biz bunu nasıl yaptık? Ne ara insan olma onurundan bu denli uzak kalabilen nesiller yetiştirdik? Zihinlerinize cevap bulma konusunda yardımcı olacak bir alıntı paylaşacağım.

C.G. Salzmann, "Yengeç Kitap" adlı eserinde "Çocukları Zalim Ve Duygusuz Yetiştirmenin Yolları" konusuna da yer vermiştir. Ve yazar, ilgili kısımda şöyle bir örnek verir:

" Farkında olmadan birçok terbiye hatası yapan ve bunu yaparken de çocuklarını iyi eğittiklerini zanneden bir aile tanımıştım. Oğulları küçük Orkun bir yere çarptığı ve canı acıdığı zaman sanki büyük bir kaza geçirmiş gibi onu kucağa alır, sever, acıyan yeri öper; bu da yetmiyormuş gibi çarptığı şeye bağırıp çağırır, ceza verirlerdi: 'Seni hain sehpa seni, oğlumun canını acıtırsın ha, sen şimdi görürsün, al sana al sana!' Dahası da var. Çocuğun eline bir sopa verir, çarptığı şeyi dövmesini söylerdi. Böylece çocuğun rahatlayacağını ve acısının geçeceğini düşünüyorlardı. Orkun oynamak için bahçeye çıktığında hep üstü başı kir ve çamur içinde eve dönerdi. Annesi başını okşayarak üstünün nasıl kirlendiğini sorduğunda, "evin yaramaz köpeği yaptı" cevabını alırdı. Annesi Orkun'un yalan söylediğini bildiği hâlde onu onaylar: "Ya, demek o pis köpek yaptı! Ben ona oğlumun üstünü kirletmek neymiş gösteririm," diyerek çocuğun yalanına çanak tutardı. Orkun da ailesinden aldığı destekle köpeğe kızar, eline geçirdiği bir sopa ile onu kovalar, yakaladığı yerde zavallıyı döverdi. Orkun zamanla iyi bir yalancı ve acımasız bir çocuk olup çıktı..."

Evet sevgili okur daha birçok Orkun, yetişkin olduklarında toplumun bağrında gezinen birer saatli bomba olup çıktılar. Görüldüğü üzere çocuklarına karşı aşırı korumacı ve aşırı hizmet sunan aileler, topluma "buyurgan" bir fert yetiştirdiklerinin farkında bile değiller. Bu ebeveynler kötü değiller. Yalnızca nasıl çocuk yetiştirecekleri konusunda bilgisizler. Yani bilinçsizlik ve bilgisizlik, bir saatli bomba hazırlamaya engel değil, teşviktir.

Böylesi insanlık dışı, utanç verici hadiselerin bir daha yaşanmamasını temenni ediyor, özellikle ebeveynlere (ebeveyn adaylarına) bilinç ve sağduyu diliyorum.