Savaş
-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-
Dijital çağdayız.
Akıllı telefonlarla akıllı evler çekip çevrilebiliyor.
Masa başında vazifeli olanların birçoğu akıllı binalarda
çalışıyor.
Akıllı arabalar, cihazlar ve yapay zekâyla donanmış sistemlerle
muhatap oluyoruz. Şehirler bu sistemlerle ne kadar barışıksa o kadar cazip
görünüyor.
Muhatabız ya da değiliz, hiçbir akıllı cihazın çok uzağımızda
olmadığı malum.
Bunca dijitalizm bizleri ferdileşmeye itiyor. İnsana insan desteği
ve lüzumu her geçen gün azalıyor.
Yeni teknolojik düzeneklerle evden çıkmadan bile hayat
sürdürülebilir hâle geldi. En azından uzaktan sağlık kontrolü yapılma safhasına
geçilmesi bize bunu gösterdi.
Geçmişte yazılan bilim kurguları yaşıyoruz.
Binlerce yılın mirası bilgiler tasnif ediliyor. O tasnifler
ayrıntılara bölünüyor. Ayrıntıların satır arası ifadelerine dair eserler
yazılıyor.
Yazı, basılı meta, kaynak ve eser hiç olmadığı kadar çok ve
çeşitli. Sözlü ve görüntülü olanlar ise onlardan çok daha fazla ve daha çok çeşitli.
Diğer taraftan soğuk savaş döneminde bu yana üçüncü dünya savaşı
dünya kamuoyu tansiyonunun iniş çıkışına oranla her gün daha fazla konuşulup
duruyor. Süper güçler kendini donattıkça donatıyor silahla.
Silahın da bombanın da ona aracı olan her makinenin de akıllı olanı
mevcutken her millet savaş tehditleri karşısında “üstüne düşeni” her türlü
imkânı zorlayarak yapmaya çalışıyor. Çabalamazsa güvende olmayacağını biliyor.
Rusya Ukrayna’ya ilk saldırdığı anlarda, “bu yüzyılda böyle bir
dünyada olacak iş değil” minvalinden tivitler atıldı.
“Görene, köre ne” misali işte dünyanın ahvali. Ortadoğu’da bir
“dünya” insan kıyıma, soykırıma uğradığında küçültülen istatistiklere
aldanmanın bedeli bu olsa gerek.
Batı aynı umursamazlığı Ukrayna’ya da gösterince, din, dil, ırk ve
değerleri aşan çıkarların söz konusu olduğu gerçeğiyle yüz yüze kaldık bir kez
daha.
Hâlbuki bu da yeni değildi. Her iki dünya savaşının iki cephesinde
de din ve kültür ortaklığı bulunmasına rağmen karşı karşıya gelindiği
unutulmamalı.
“Dünya savaşı tehdidi bakımından son elli yılın en yüksek
tansiyonu” denilmesinin ardından Doğu blokunda patlak veren savaş/işgal, bu
küresellikte bütün dünya milletlerini salgın kadar etkiliyor/etkileyecek.
Ancak acıklı bir manzara daha var:
Teknolojik devrim, dijitalleşme, hayatı bireyselleştirme, tüketim
çılgınlığı, kapitalist reformlar, küresel ekonomi ve kültür uyumlanmaları
hiçbir şeyi değiştirmemiş olmalı ki savaş ve işgal ilkelliğinde değişen bir şey
yok. İnsanlar göçe ya da kıyıma zorlanmaya devam ediyor.
Onun öncesi de var, ama bilhassa 11 Eylül'den bu yana güçlü
olanlar zayıf devletleri yerle bir ederken aynı söylemi tekrarlayıp durdu:
Ölçüsüz silahlanma, nükleer tehdit, güven duvarının aşılması! Güçlülere mâl
edilecek ne varsa güçsüzlerden hesabı soruldu.
Yine benzer gerekçeler ve görünmezliğini koruyan güvenlik
ihlalleriyle gerekçelendirilen bir işgal daha var karşımızda.
Afganistan, Suriye, Yemen, Libya, şimdilerde Ukrayna gibi
ülkelerin ekonomik yetersizlik, sistemsizlik ve her an savaş tehdidiyle burun
buruna yaşamak gibi ortak yönleri var. Saldırılar, bu zaafları üzerinden
gerekçelendiriliyor. Bu ülkeler iğdiş edilirken yapılan “düzenlemeler” dünyaya
bir denge unsuru olarak pazarlanıyor. Zulmeden zaten biliyor ki işgal edilen
ülkelerin toplum yapılarında meydana gelen yozlaşma ve ayrışma, birlik ve
beraberlikle mücadele etmelerine engel teşkil ediyor.
Savaşlar ve işgaller bize çok şey söyledi hep. Yönetimler yüzünden
mağdur olan milletlerin haklılığı, haklı yönetimlerin Batı hegemonyası
sebebiyle haksız olarak yaftalanmaları gözden kaçırılmamalı. Zalimi de mazlumu
da doğru konumlandırarak mazlumdan yana olmak, bugünkü insanlığın her mutlu,
huzurlu ve barışla geçen gününe şükretmek adına vazifesi olmalı.
Dünyanın en büyük kıyımının geniş coğrafyalardaki acımasız
yayılımla yaşandığı İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana "eli silah tutan
herkesi" savaşmaya çağıran kaç yönetim olmuştur, diye durup düşünmek
lazımdır. Saldırının ilk gününde Ukrayna yönetimi halkına bu çağrıyı yaptı.
Eşyanın yapay zekâ ile akıllandırıldığı dünyada, yaradılışını
reddeden ilkelliğe doğru maraton koşanlardan olmamak için daha çok çabalamak,
mağdurun hâlinden anlamak ve gelecek için çözüm üretmek lazım.
* * *
Künye: Savaş; devletlerin diplomatik
ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk, cidal, uğraşma,
kavga, mücadele, bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen
mücadele anlamlarına gelir (TDK Türkçe Sözlük)