10 Aralık 2015

Savaşın çapulculuğuna kendini kaptıran savaşçılar…

Birçok insana göre nicedir 3. Dünya Savaşı yaşanıyor.

Yalan ya da gerçek bir yerlerde okumuştum. ‘Yeryüzünde bir şekilde savaş içinde olmayan ülke sayısı sadece 11' diye.

On bir ya da kırk bir... Sayının farklı olması dünyanın birçok noktasında gerçekten savaşların olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Bunun anlamı bizler evlerimizdeki koltuğumuzda çaylarımızı yudumlarken… Arkadaşlarımızla bir kahvede oturmuş şen şakrak, koyu bir sohbete dalmışken… Ya da bir sinemanın rahat koltuklarına gömülmüş sevdiğimizle film seyrederken… Veya sıcak bir yaz günü denizde mutluluk içinde kulaç atarken bir yerlerde birileri savaşıyor ve muhtemel ki büyük acılar yaşanıyor.

İnsanın en büyük ironisi ‘savaş' ve ‘barış' arasındaki ince çizgide gizli.

Ayak ayaküstüne atan herkesin savaşa dair edeceği bir tek olumlu laf yoktur şu yeryüzünde. Veya barış üzerine sınırsız güzelliklerden dem vurmayan bir tek kelam.

İlginç değil mi?

Savaştan bu kadar nefret eden, barış üzerine yüz binlerce yıldır milyarlarca laf eden insan, neden sürekli bir savaş içinde heder eder ömrünü?

Cevabı bulunmamış bir sual değil bu. Her insan biliyor ve kendi içinde gizliyor cevabı. Lakin insan ne onu bulup çıkarmanın gerektirdiği dervişvari çileyi çekmeyi göze alabildiğinden ne de onunla yüzleşecek cesareti gösterebildiğinden gün yüzü göremiyor içindeki cevap.

Aksine bu gerçeği fark ettiğinden beri kendisini savaşlara vurarak kaçıp duruyor ondan.

***

Her insanın yüreği savaşlarla tarumar ettiği, yakıp yıktığı dünyanın küçük bir kopyası.

Dünyada gördüğü, duyduğu, okuduğu, kokladığı, yediği, içtiği ne varsa o minyatür dünyanın içinde.

O yüzdendir ki yaşadığı dünyanın yok edici bütün savaşlarının sebebi ,kendisine doğru uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmayı göze alamamış olmasından kaynaklanıyor.

Nefsiyle, kibriyle, egosuyla, sahip olma dürtüsüyle, egemen olma hırsıyla baş edemeyen herkes kendi içindeki savaşları bir alev topu gibi yaşadığı dünyaya savuruyor. Kendi dünyasını savaşlardan, kargaşalardan arındıramayanın diğerleriyle paylaştığı dünyayı savaşlara boğması da kaçınılmaz oluyor.

İnsanın böğründe kahrolası iktidarını kuran ‘hamlık' insanı kendi benliğinden çalıp paçavraya döndürdüğünden beridir Allah'ın bütün nimetleri savaşlarda yok ediliyor.

Ya da hayatın her ‘har'ında pişip, ‘olgunlaşmak' insanın gündeminden düştüğünden beri kişi dünya nimetlerini ne kendisine helal ediyor ne de diğerlerine.

Yeteceğinden çok daha fazlasının, derya misali önüne serildiği bir âlemde kör bir bağımlılık, ihtiras, aç gözlülük içinde paralıyor kendini.

Tam bir varlık içinde yokluk çekmenin zavallılığı.

Oysa kendisini yok eden bir dünyanın içinde kavrulacağına kul hakkını bilse, gözünü doyursa, elindekini bölüşse her şey sihirli bir değneğin dokunuşu misali çözülecek.

Bağımlılığı yok eden, ihtirasını törpüleyen, kanaatkârlığını sınırsızlaştıran insan, her bir savaşın temellendiği hırs ve ayıplardan uzak kalabilecek.

***

Gönül dünyasında bir düzene, huzura kavuşmayı beceremeyen insan yolunu ve hedefini kestirememenin biçareliğinde bıkıp usanmadan savaşların vahşetinde dindiriyor öfkesini.

Sahip olma hırsıyla kör olan benliği, gerçek güzelliğin gönülde olduğunu fark etmediği gibi aranan barışın, huzurun, güvenin, emniyetin ancak gönülden dünyaya akabileceğini de kestiremiyor.

Kıssadan hisse, 3. Dünya savaşı çıksa da çıkmasa da bir şey fark etmiyor aslında.

Çünkü ‘olgunlaşmayı' beceremeyen bu insan, dünya savaşlarının dördüncüsünü de beşincisini de altıncısını da yaşatabilecek nesline. Savaşlarda sahip olmak istediği üstünlük ve direncin, hırstan arınma çabasıyla ancak gönülde oluşabileceğini göremediği sürece.

Mesnevi'de ‘Dünya değerleri karşısında ancak gönül sahipleri savaşsız kalabilir' denir. Doğru. Hayatın her alanında çapulculuğa, hoyratlığa kendini kaptırmışlar savaşsız yapamazlar.

BAKİ MURAT KİMDİR?

bakimurat@gmail.com / @bakimurat

1962 Erzurum Hınıs'ta doğdu. İlkokulu Erzincan Ziya Gökalp İlkokulu'nda başlayıp Bursa Karacabey 14 Eylül İlkokulu'nda, ortaokulu Karacabey Lisesi orta kısmında, liseyi ise Karacabey Lisesi ve İzmir Buca Lisesi'nde tamamladı. 1985 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden mezun oldu.

Çeşitli firmalarda Ziraat Mühendisi olarak çalıştıktan sonra 1992 yılında Avustralya'ya gitti. Çeşitli dil okullarında okuduktan sonra Viktorya Eyaleti Tarım Bakanlığı'nda 13 yıl boyunca Araştırmacı/Uzman olarak çalıştı ve tarım alanında yürütülen birçok projede yer aldı. 2004 yılında Eyalet Bakanlığının bursuyla Melbourne Üniversitesi'nde Tarımsal İşletmecilik dalında Yüksek Lisansını tamamladı. 2007 ortalarında Türkiye'de Tarımsal Danışmanlık alanında hizmet veren bir şirkete Yönetici oldu. 2010-13 yılları arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın çeşitli Bakanlıklarla sürdürdüğü projelere Danışmanlık yaptı. Mühendislik dışında uzun yıllardır Köşe Yazarlığı ve Karikatür Sanatçılığı yapıyor, sinema ile ilgileniyor.

Köşe Yazarı olarak Turkish Report & Australian News (Avustralya'nın tek ücretli Türkçe gazetesi, Onuncu Kıta), Toplumsal Kaynak (Aylık Politika ve Edebiyat Dergisi), Yazı Değirmenleri (Aylık Online Edebiyat Dergisi), Yeni Perspektif (Online Politika, Kültür, Edebiyat Dergisi), izmirizmir.net (Online Politika, Kültür, Edebiyat Gazetesi) dergi ve gazetelerde politika, kültür, sanat, deneme üzerine düzenli yazılar yazdı. Ayrıca Yorum, Taraf ve Günlük Gerçek Gazetesi gibi gazetelerde yazıları yayınlandı.

Karikatür Sanatçısı olarak Uzun Yürüyüş (Aylık Siyasi Dergi), Toplumsal Kaynak (Aylık siyaset ve Edebiyat Dergisi) ve Yorum (Haftalık Gazete) isimli dergi ve gazetelerde karikatürler çizdi. A touch to real (Melbourne-Avustralya), Human Human (Melbourne-Avustralya), Nazım hikmet (Melbourne-Avustralya), You & Us (Melbourne-Avustralya), Dünyanın Çizgisi (İzmir-Türkiye), Dünyanın Bütün Çizerleri Birleşin (Türkiye), RocKarikatür (Foça-Türkiye) ve Rastgele Çizimler (Melbourne-Avustralya) isimleriyle kişisel karikatür sergileri açtı. Birçok çalışması Avustralya ve Türkiye'de açılan karma sergilerde, ulusal ve uluslararası karikatür yarışmaları sergilerinde ve kataloglarında yer aldı. 

Yönetmen ve Senarist olarak Break Up (Avustralya, 2005), Benim Günahkâr Elim (Türkiye, 2009, Dijital Film Akademisi En İyi Senaryo Ödülü – En İyi 2. Film Ödülü) ve Bana bir Hayat Ver (Türkiye, 2015, T.C. Turizm ve Kültür Bakanlığı Yapım Desteği) isimli filmleri yazıp, yönetti. Sinema Yönetmenliği alanında Avustralya'da bir de kurs tamamlayan Baki Murat'ın bitmiş veya bitme aşamasında olan uzun ve kısa film senaryoları bulunmaktadır. Bu yılın Mayıs ayından bu yana Yeni Söz Gazetesi'nde haftada üç gün köşe yazılarına devam etmektedir.