VF kat sol
VF kat sağ

04 Haziran 2015

Seçim, tevekkül, tefekkür...

Geçen hafta Diyarbakır'da 2 miting izleme şansım oldu. Önce Cumartesi günü HÜDAPAR mitingi vardı istasyon meydanında. Pazar günü ise AK PARTİ mitingi. Bu gün de (Cuma) HDP mitingi olacak.

İstasyon meydanı Diyarbakır'ın en önemli meydanıdır. Yıllarca peygambere saygı mitinglerinden, siyasi parti mitinglerine kadar bir çok miting izlediğim bu meydan aslında güneydoğudaki seçimlerin nabzını tutmak açısından son derece önemli bir meydan.

HÜDAPAR'ın mitingi (ki eski Genel Başkan Zekeriye Yapıcıoğlu baraj sorunu nedeniyle bağımsız aday) nispeten zayıf görünüyordu. Yerel seçimlerde 33 bin oy almış bir partinin yaklaşık beş bin kişiyle miting yapması gerçekten bağımsız bir adayın işinin zor olduğunu gösteriyordu. Alan nispeten sakindi. Ama geçen hafta İdil'de HDP'li bir şahıs tarafından kendi partililerinden bir gurubun taranması sonucu iki kişinin vefatı nedeniyle meydandaki gerginlik okunabiliyordu.

AK PARTİ mitingi ise her ne kadar Cumhurbaşkanı seçimlerindeki coşkuda olmasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir ay önce ki açılış töreninden kat be kat kalabalıktı. Başbakan Davutoğlu'nun samimiyetini bilen halk kendisine teveccüh etmiş , alanda Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın, eski bakan Salim Ensarioğlu'nun ve yine Kürtlerin efsanevi isimlerinden Seyyit Haşim Haşimi'nin rüzgarı esiyordu. Ak PARTİ seçim çalışmaları başlarken düşük bir grafik sergilerken şimdi ivme almış gibi görünüyordu.

HDP bölgede ciddi kalabalıklarla miting yapma geleneğini sürdürecek gibi zira, son yerel seçimde Diyarbakır'dan aldığı %55 oyun etkisinin sürdüğünü ve arkasına aldığını iddia ettiği, hatta barajı geçtik iddiasını seçmene  biraz daha yüklemek isteyecektir.

Diğer partilerin zaten esamesi görünmüyor, Milli İttifak'ın sesini soluğunu duyan yok.  Diğer partilerin aday gösterip göstermediğini de bilen bile yok sokakta...

Peki seçim akşamı ne olur? Hayat kaldığı yerden devam edecek. Seçimi kim kazanırsa kazansın kimsenin başı göğe ermeyecek.Kim kaybeder se kaybetsin dünyanın sonu olmayacak.HDP mecliste olsa da olmasa da "Çözüm Süreci" devam edecek.işler kaldığı yerden yürüyecek, bir şekilde... belki çözüm adına daha rahat adımlar atılabilecek, hatta sürece CHP ve MHP'de dahil olacaklar. Tüm iyi niyetli çalışmalar tüm halk tabanına yayılacak. Ülke geleceğe daha emin adımlarla yürüyecek.Şimdi yeni moda niyetine bayrakları ellerine alanlar o bayrakları özümsemeye başlarlar bile, belki...

 Ne olursa olsun, insanların insanlıklarını  kaybetmemesi gerekiyor. Zira 6-8 Ekim olayları hala zihinlerde taze duruyor. Yasin Börü'nün cesedinin o can yakıcı hali hala yürekleri dağlıyor. Hiçbir iktidar bir tek kişinin kanından daha değerli değil ki... Meclis sevdası yürekleri yakmamalı, en güzel meclis insanların yüreğine kurulan tahtların üst köşesindeki meclis değil midir? Hani ayet ne diyordu: "...bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse (ölümden kurtarırsa) bütün insanları diriltmiş gibi olur'. And olsun ki, onlara belgelerle peygamberlerimiz geldi, sonra buna rağmen, onların çoğu yeryüzünde taşkınlık edenler oldu." (maide 35)

Taşkınlığın bunca sert bir şekilde yasaklandığı bir dinin mensupları olarak, attığımız her adımın hesabını vereceğimizin bilincinde olarak hareket etmekle yükümlüyüz. Ne olursa olsun her hangi bir canlıya dahi haksızlıkla muamele etme hakkımız yok. Öyleyse Allahın kaderine razı olup, takdir edilmişin çevresinde kendimize alanlar açmalıyız. Kim çabalarsa Allah muhakkak ki onun çabasını sonuçsuz bırakmaz. Ve takdir edilen neyse hayırlı olan odur düsturuyla hareket etmeliyiz.

8 Haziran sabahı daha güzel bir dünyaya uyanmak için, önce kendimizden, sonra ailemizden sorumluyuz. Görevimizi hakkıyla yerine getirdikten sonra, Allaha tevekkül edip, Allahın hakkımızda hayırlı olanı dilemesini talep etmeliyiz. 

Herkes çalışmasının karşılığını görecektir, zira Allah bu topraklarda islama hizmet etmiş hiçbir topluluğu da yalnız bırakmamıştır. Elimizi vicdanımıza koyduğumuzda başörtüsü yasaklarından, asit kuyularına kadar; ekmek karnelerinden,tüpgaz kuyruklarına çok şeyi düşüneceğiz elbet. Oy verirken asla şaşmayacağız, ki bir daha bu ülke gerilere gitmesin, götürülmesin, götürülemesin... bir meydan bize işte bunları anlatıyor.

Gevşemeye vakit yok, ne diyordu:" Bir çivi bir nalı, Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,Bir komutan bir orduyu,Bir ordu bir ülkeyi kurtarır..."

 Bu Pazar gün o gündür, hadi bir çiviyi kurtarın devamı gelsin...

Selam ile efendim...