Seçim yaklaştıkça endişeler artıyor
Türkiye’de yaşananlar aslında yakın tarihin ve geçmişin birebir tekrarıdır. Birazcık akli selim düşünün ve birazda okuyun araştırın geçmişimizde ne olmuş göreceksiniz. Bu günde yaşananların dünle aynısı olduğunu fark edeceksiniz.
İç muhalefet, ABD ve Avrupa dün ne diyorsa
bugün onu diyor. Dünün talebi bugünün de talebi.
Dış güçler yıllarca şunu dedi. Bugün de
aynı söylüyor: “Siz asla teknolojik proje yapmayın. Yapmaya kalkarsanız
engelleriz. Sözümüzü dinlemeseniz iç karışıklık çıkartırız. Sizi kendinize
benzeyenlerle engelleriz.”
Biraz düşünürseniz nelerin, hangi
projelerin engellendiğini fark edeceksiniz. Hangi projeleri yaptırmamak için
direndiklerini görünce daha iyi kavrayacaksınız.
Yıllar önce bize ait uçaklar vardı ne oldu
onlara? Devrim arabamızın başına gelenleri biliyorsunuz. Günümüzde savunma
sanayimizin göz bebeği olan İHA ve SİHA’lara neden karşılar biraz düşünün. İHA ve
SİHA’lar aslında yıllar öncenin bir projesiymiş ama zamanında sümenaltı
edildiğini okuyunca şok olacaksınız. Yeni
İstanbul Havalimanına neden karşı çıkıldığını anlayan var mı? Daha neler var neler.
Meşhur masa etrafındaki partilerin
yaptıkları açıklamalar ve yayınladıkları metne bakarsanız ülkenin başarılı
projelerini yani dış dünyanın rahatsız olduğu projeleri engelleyeceklerini
göreceksiniz.
Batı medyası: “Altılı masa iktidar olursa
Erdoğan'ın mirasını ortadan kaldıracak” diye sevinç çığlıkları atıyor.
Geçtiğimiz Cumartesi günü sanayi ve enerji
politikalarıyla ilgili bir sunumu takip ettim. Konuşmacı o kadar güzel anlattı
ki sözlerini şu şekilde bitirdi.
“Ak Parti döneminde çok önemli projelere
imza atıldı. Bana göre Ak Parti ve Cumhurbaşkanımızın en büyük projesi Akkuyu
Projesidir” dedi.
Dünyada nükleer santrali olan
ülkelerdeki kalkınma sürecine ve ekonomilerine bakmak, nükleer enerjinin önemini
anlamak için yeterli. Akkuyu tam da bu nedenle Türkiye için önemli.
Üstelik bu projede ülkemizin
mühendisleri, teknikerleri görevlendirildiler. Rusya’ya giderek ders aldılar.
Ciddi bir eğitimden geçiyorlar. Bu eğitimler sayesinde Türkiye bu kişilerle
beraber çok değerli projelerin altına imza atacak inşaAllah.
Akkuyu Santrali projesi ve yapım
aşamalarındaki direnişleri hatırlayın. Köylüleri, çocukları, olayı bilmeyen
masum insanları kullandılar.
Dış dünya ve iç muhalefetin
gizli korkularından biri bu. Dış muhalefeti anladık. Onlar Türkiye’yi
karşılarında güçlü bir ülke olarak görmek istemiyorlar. İç muhalefete ne demek
lazım. Güçlü bir Türkiye’den neden korkuyorlar. Ülke hepimizin. Güçlü olursa
hepimiz güçlü olacağız.
Seçimler yaklaştıkça hem iç muhalefet hem
de dış muhalefetin endişeleri artıyor. Bunun için saldırıların, yalanların,
iftiraların boyutu günden güne değişiyor.
Türk Müslümanlarının kutsal kitaplarına
sevgilerini çok iyi bilenler kitabımız Kuran-ı Kerimi neredeyse törenle
yakıyorlar ve bu skandal davranışı o ülkelerin yetkilileri de izliyor.
Kitap yakarak, hakikati örtemezsiniz ve
yok edemezsiniz! Üstelik zavallı biri olduğunuzu ispat etmiş olursunuz!
Ödüle layık görüldük
Diksiyon ve Edebiyat Dergisi Kültür Sanat
Ödülleri juri heyeti tarafından fotoğraf dalında en iyi fotoğrafçı ödülüne
layık görüldük.
Bu ödüle uygun görenlere gönülden teşekkür
ediyorum. Fark edilmek, taktir edilmek anlatılmaz bir duygu.
Ödülü 3 Şubat Cuma günü İstanbul Fatih
Süleymaniye de Ensar Vakfı Kültür Salonunda düzenlenecek bir törenle alacağız
inşallah. Uyggun olanları bekliyorum.
Şivlilik Mutluluğu Tüm Yurda Yayılsın
Üç ayların başlangıcında Regaib Kandilinde
Konya'da çocuklar şivlilik bayramı mutluluğu yaşıyor. Bu sevince, coşkuya
vesile olanlar sağ olsunlar var olsunlar. Yıllardır yapılan bu güzel adetin tüm
yurt sathına yayılmasını umuyorum ve bekliyorum. (Şivlilik, üç aylara
kavuşmanın mutluluğu ve sevinciyle dağıtılan ikramların adıdır.)
Esenler
Öykü Günleri Yapıldı
Esenler
Belediyesi, Evliya Çelebi Kültür Sanat Sezonu’na özel olarak düzenlediği
Esenler Öykü Günleri’nin bu yıl 3’üncüsüne ev sahipliği yapıldı. ‘Onur Konuğu’
yazar Mustafa Kutlu’nun katılımıyla gerçekleşen etkinlik üç gün sürdü.
Programda
eserlerinin ortaya çıkış sürecini anlatan Kutlu, “Nasıl yazıyorum? Şairlere
benzer şekilde yazıyorum. Cilt cilt kitap yerine bir mısra ile eserin daha
dokunaklı olacağına inanıyorum. Dolayısıyla mümkün olan en kısa metni yazmak
isterim. Bir cümle, bir mısra, bir türkü, bir manzara ya da bir olayın
başlangıcı veya sonu. Beni uyaran bir
şey beni yazmaya iter. Ne yazacağımı ancak hayal ederim. Tabi ki benim de izini
sürdüğüm konular, kişiler, meseleler var. Hikâyenin adı ve cümle benim için çok
mühimdir. Onun peşine düşer, giderim. Yazarken başka bir zamana, başka bir
mekâna adeta iltica ederim. Bu yazma süreci işin en hoş tarafıdır. Sonra her
fani eylem gibi bu da bitiyor ve geride bir boşluk. Bu da beni ‘Acaba bir daha
yazabilecek miyim?’ endişesine sevk ediyor. Yazdığımı bir kere daha yazmam.
Yayınladığım hikâyelerim ilk yazıldığı gibidir. Yazılı metin üzerinde çalışmak
çok ağır gelir bana. Bozacağımdan korkarım” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benim için yol
sırat-ı müstakimdir. Onun dışında bir yol tanımıyorum ama bizde bizi hakikate
götürecek bu yolda neler yapıyoruz acaba? Nasıl yazıyoruz? Bunlar çok önemli
şeyler. Yolda olmak hareket halinde olmak demektir.”
Programda Şehri
Adımlayan Hikâyeler Öykü Yarışması’nın ödül töreni de gerçekleştirildi.
Yarışmada mansiyon ödüllerinin sahibi ‘Döngü’ eseri ile Kevser Nur Kale,
‘Pürtelaş Zeytin Efendi’ ile Hatice Meraklı ve ‘Zaman Avcısı’ ile Şükrü Ünalan
oldu. Yarışmada birinciliği ‘Başka Bir Dünya’ eseri ile Osman Kayan, ikinciliği
‘Zemheri’ ile Mehmet Rutkay Açıkgöz ve üçüncülüğü ise ‘Yıldırımspor’ eseri ile
İlhan Günay elde etti. Yarışmada birinciliği elde eden Kayan ödülünü yazar
Mustafa Kutlu’nun elinden aldı. Yarışmada birinci 30 bin TL, ikinci 15 bin TL,
üçüncü 10 bin TL ve mansiyon ödülüne sahip olanlar ise 2’şer bin TL’nin sahibi
oldu.
3. Esenler Öykü
Günleri’nin açılış töreninde katılımcılar arasından yapılan çekilişle 10 kişiye
Doğu Ekspresi seyahati armağan edildi.
Üniversiteli gençlerimizin yanındayız
Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken’den
Eyüpsultan’da yaşayan üniversiteli gençlere sosyal yardım paketi hazırlayarak
destek verecek.
Sosyal medya hesaplarından üniversiteli gençlere
müjdeli haberi veren Başkan Deniz Köken, “Öğrenci evinde kalan gençler için
destek paketimiz hazır. İkamet şartı da aramıyoruz, Eyüpsultan'da yaşıyor
olmanız yeterli. Unutmayın; her zaman yanınızda ve sizlerleyiz” dedi.
Şampuandan kaşar peynirine, çaydan yumurtaya, helvadan
reçele kadar birçok üründen oluşan destek paketi haziran ayına kadar her ay
üniversite öğrencilerinin evlerine kadar ulaştırılacak.
Bir kere başvuruda bulunmanın yeterli olacağı Öğrenci
Evi Destek Paketi'den yararlanabilmek için 25 yaşından küçük olması ve
Eyüpsultan sınırları içerisinde öğrenci evinde yaşıyor olunması gerekiyor.
Derviş
Zaim’in Yaklaşımıyla Suç Dünyası Beyazperdede
Zaim yeni tamamladığı ‘Tavuri’ adlı belgeseliyle bu
kez suç olgusuna ve suçluların dünyasına göz atıyor. Derviş Zaim yeni belgeselinde ‘’Tavuri’’
(Şeytan) adlı bir dolandırıcının yıllara yayılan şaşırtıcı hikayesini
anlatıyor.
Yaptığı her filmle farklı bir konuyu ele alan Derviş
Zaim, uzun metraj biyografi tarzındaki ‘Tavuri’ belgeselini sekiz senelik titiz
bir çalışmanın ardından tamamladı.
Derviş Zaim ‘Flaşbellek’ adlı Suriye'ye odaklandığı
sinema filminden sonra belgesel türünde daha önce çektiği filmlerden konu, tür,
yaklaşım olarak değişik bir yapıt ile seyirci karşısına çıkıyor. Zaim yeni
tamamladığı ‘Tavuri’ adlı belgeseliyle bu kez suç olgusuna ve suçluların
dünyasına göz atıyor. Zaim’in yirmi yıl
önce Panicos Chrysanthou ile beraber çektiği Paralel Yolculuklar (2003) adlı
belgeselinden sonra tek başına çektiği ikinci belgeseli olma özelliğini taşıyan
yapıt, Tavuri (Şeytan) lakabıyla bilinen Mustafa Serttaş’ın hayatını konu
alıyor. Eser, Mustafa Serttaş’ın geçmişi ile bugününe odaklanarak suç ve suç
kavramı etrafında sorular sormayı, insana dair bilgimizi ve hissiyatımızı
genişletmeyi amaçlıyor. Ayrıca toplumun suç üzerindeki rolü, kötülük ve
özgürlük konusuna eğilmeyi öngörüyor.
Mustafa Serttaş 1964 yılında Kıbrıs’ın Mağusa kentinde
doğmuştur. Hayatı boyunca şiddete başvurmayan Serttaş, suç girişimlerinin
cüreti, çeşitliliği, sıklığı ve trajikomikliği sayesinde çevresinde kısa
zamanda bir efsane haline gelmiştir. Hayatının yarısını hükümlü olarak Lefkoşa
cezaevinde geçiren ve Lefkoşa Merkezi cezaevini hükümlü olarak yatarken farklı
zamanlarda iki kez dolandıran Serttaş muhtemelen yattığı hapishaneyi hükümlü
olduğu dönemlerde iki kez soyan, dolandıran dünyadaki tek mahkum sıfatını
taşımaktadır. Kısa zamanda adını suç efsaneleri arasına sokan Serttaş hakkında
birkaç yıl önce Kıbrıslı gazeteci Aral Moral tarafından bir kitap yazılmış ve
yapıt kısa sürede yeni baskı yapmıştır.
Tavuri adlı uzun metrajlı belgesel, 2014 yılı Aralık
ayında başlayan sekiz yıllık bir çalışmanın süresince Mustafa Serttaş’ın
hapishanede ve hapishane dışında takip edilmesi ve saptanması sonunda ortaya
çıktı. 2014 yılında başlayan çekimler Kıbrıs’ta ve İngiltere’nin Londra
kentinde yapıldı. Belgeselde Mustafa Serttaş’ın yanısıra, kendisiyle yolu
kesişenler ve eylemlerinden etkilenmiş kimi kişiler de yer alıyorlar.
Yönetmen ve yazar Derviş Zaim, Tavuri belgeselinin
1996 yılından itibaren gerçekleştirdiği on adet uzun metrajlı kurmaca filmi ile
iki romanına yeni bir yaratıcı soluk kattığını vurguladı. Derviş Zaim çocukluğundan
itibaren Mustafa Serttaş ile olan kişisel tanışıklığının filmin içeriğine
katkıda bulunmasına gayret ettiğini belirtti. Yapıtın belgesel sinemanın
sınırları üzerine düşünmek gibi bir başka amacı daha bulunduğunu ekledi.