Sefer

-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-

Her gün yeni bir yük eklediğimizden giderek kamburlaşan omuzlarımızı hiç düşündünüz mü?

Arada onları hafifletmek, indirip içinde ne varmış diye bir bakmak lazım. Sertleşmiş, birbirine yapışmış yığıntıyı bir bir ayırmak, havalandırmak, lüzumsuz olanları atmak, bazılarını yırtmak, bazılarını ise yakmak…

Çünkü insan geriye dönüp bakmadıkça eskidiğini unutuyor bir şeylerin. Sorumluluklarının, kaygılarının ve hatta umutlarının…

Unutmak, lüzumlu işler için ihmal mertebesindedir. Ya bunu kasıtlı yapıyorsunuzdur ya da unutmamak gerektiğini unutuyorsunuzdur.

Tuhaf değil mi, bu kadar ağır yükü taşımaya zahmet ederken onun ne olduğunu hatırlamamak?

Her yeni süreç başka bir hazırlığa yontuyor bizi. Hayatın her devresi yeni kararlara açık. Günlük hayata zaman zaman değişik renkleri de dâhil etmek istiyoruz. Yeni insanlar, mekânlar, yollar… Bu da zamanla gelenekselleşiyor. Alışkanlıklarımızı çoğaltmak alışkanlığından kurtulamıyoruz.

Tekrarlanan her devrede onları kendimizle yeniden tanıştırıyoruz. Talep ettiğimiz değişikliklerle yabancılaşmış buluyoruz kendimizi. Ve bilmiyoruz bunca kalabalıkla ne yapacağımızı.

Harekete geçmek için çetele tutmak ve yer kalmayana dek yerimizden kımıldamamak gibi miskinliklerimiz de var. Kendi kurduğumuz oyunda dahi hile yapıyoruz. Sözlerimizi tutmuyoruz. Sonra kendi sözümüzü dinlememek kızdırıyor bizi.

Şehirli ahalinin iç çatışmaları kırsaldakilerden çok daha fazla. Düzeni sallantıda. Etrafı hep biçimlendirilmiş bir âleme açılırken tabiatına uzaklaşıyor. Bu çatışmalarda zafer de var yenilgi de.

Dünyevi amaçlar gelişim heveslerimizi, kendi gözümüzdeki itibarımızı azaltabiliyor. Bir işi yapma isteğimizle, onu yapmaya gücümüzün olup olmadığı sorgusu arasında kalmak da var hırslanmaktan vazgeçmek de…

Oysaki hayat ilerledikçe anlıyoruz, insanın gerçekten bir istediği varsa, onu gerçekleştirmek için içindeki bütün gücü harekete geçirebilir. Hatta beyinden aldığı emirle tüm vücut fonksiyonlarını üst düzey çalıştırabilir, farkında olmadan tamtakır depolarını doldurur. Öyle ki vücudumuz sözlerimizden de erken, sessiz komutlarla harekete geçer kimi zaman.

Büyük bir donanım taşıyoruz içimizde. İdrakinden aciz olduğumuz büyük bir güçle yaşıyoruz.

Ömrümüz ise bu güce ulaşabilme, onu yönetebilme çabasıyla geçiyor ve eğer başıboş bırakılmışsa, manevi beslenmeden mahrumsa verimsizliğe ya da kirli işlere hizmet ediyor. Her gün yeni bir başlangıç peşine takılıp gitmemiz, o başlangıca bir isim vermemiz, bir şeylere ne kadar önem verdiğimizi hatırlatacak bahaneler aramamız hep bu yüzden.

“Yeniden” başlamalar ve “yenilenmeler” soluklanmak için durak mı, yoksa gerçekten harekete geçebilmek için güç yoklaması mı?

Hayatta her ne olursa olsun ancak istediğimiz kişi olabiliriz ve bunun için bir başlangıç çizgisi gerekmez.

Tarih her gün yeniden sıfırlanıyor. Zaman da mekân da hep yeni bir başlangıç içinde. Her şey sona erinceye dek emre amade sürdürüyorlar tazelenmeyi.

Her gün yepyeni işler vuku buluyor. Yepyeni buluşlarla, keşiflerle, insanlarla, güzellik ve kötülüklerle karşılaşıyoruz.

Her günün bir şeyleri başlatmak için yeni bir sayfa olduğunu unutmamalı insan. İnsanlık daima bu başlangıç çizgisi üzerinde ve tetikte, bilse de bilmese de…

Her an hayata yeniden başlamak için birçok sebeple doluyuz. Özellikle Ramazan günlerinden hatırlanması gereken bir vazifedir başlamak. Daima başlamalı insan erişemediği, başaramadığı, olduramadığı işler için.

Hep bir yeni var başlayacak, hep bir arıza var iyileşecek, hep bir sefer var gidilecek.

***

Künye: Sefer; yolculuk, kez, defa, kere, genellikle ülke dışına yapılan askerî harekât, savaşa gitme, savaş anlamlarına gelir (TDK Türkçe Sözlük)