16 Ağustos 2022

"Seher vaktinde aman hay demeye geldim"

“Sabahın seher vaktinde / Aman Hay demeye geldim / Hu deyip dönmeye geldim” diyen ilâhî ile Rahman ve Rahim olan Sevgiliye münâcâtta bulundunuz mu gözyaşlarınızla arınarak?

Bin miligramlık cezbeyle “Seher vakti çıkmış yolun üstüne / Bir bakışta yaraladı yâr beni ” diyerek gözlerinizden perdenin kalktığı oldu mu hiç? Merhametli olan ilâhî Yâr seher vakti kimlerin yoluna çıkar? Bu sual üstüne her Müslümanın tefekkür sancısından kıvranması gerekir.

“SEHER VAKTİNDE UYANIK OLANLAR ”

İskender Pala, “Aşka Dair” inde “Seher Âşıkları” nı yazmış. “Seherde bâğa geldi seyre cânân / Neler seyr eyledi bîdâr (uyanık) olanlar” beytini şerh etmiş ve demiş ki: “Sevgili bir seher vaktinde gül bahçesinde gezintiye çıktı. O vakitte uyanık olanlar neler seyrettiler, ah neler... (…) Seher vaktinde Sevgili’nin iltifatına mazhar olmak üzere O’nun seyrana çıktığı (tecelli ettiği) bahçeye koşmanız elbette zümre-i hâssu'l-havâssa (özge kullar zümresine) girdiğinizin bir delilidir ki o bahçede seyredilecek güzelliklerin haddi hesabı yoktur. ”

“SEHERDE BİR BAĞA GİRDİM”

Seher vakti edilen ah, nasıl bir ah’tır? Bir ehl-i hüznün yüreğine bakmak lâzım.                                                                                                                                   Âşık Teslim Abdal’ın, “Seherde bir bağa girdim” türküsünü cezbe hâlinde dinlemiyorsanız yahut dinleyip de mânasına eremiyorsanız boşuna dinliyorsunuz Müslümanın gönül felsefesini anlatan bu türküyü:

“Seherde bir bağa girdim / Ne bağ duydu ne bağbancı / El vurup güllerin derdim / Ne bağ duydu ne bağbancı / Bağın kapısını açtım / Sandım ki cennete düştüm / Yar ile tenha buluştum / Ne bağ duydu ne bağbancı.”

Dîvan edebiyatında gül bahçesi mânasına da gelen “bağ”, seher vaktinde uyanık olanların ziyaret ettiği mâna âlemidir. “Seherde bir bağa girdim” sözünün tasavvuftaki mânası seher vaktinde mâna âlemine varıp gelmektir. Elbette kalp gözü açık olanlar ve gözünde perde olmayanların mânevî anlamda gidip geldiği “bağ” dan bahsediyoruz.

“Bağ” ve “bahçe” İlahî Sevgili’ye ait güzelliklerin bulunduğu yerdir. Sevgili’nin yüzü, yanağı Ravza, bostan, bağ gibi bahçeye benzetilir. Ulvî mâna ile cennet bahçesi mânasında da kullanılır. Âşık, yâni derviş bülbüldür,  yârin bağ ve bahçesinde seher vakitlerinde gül derlemeye çalışır. Bağ ulvî güzellik manzumesidir. Bağda bahar hiç eksik olmaz. Ali Yurtgezen hocanın şerhiyle bahar “Hazreti Peygamber Efendimiz’in varlığıdır.”

Bahar gelince bağ süslenir, güzelleşir. Gülü, lâlesi, çınarı, menekşesi, sümbülü, nergisi, narı, bülbülü, tavus kuşu ve bulut ile bağ bir seyran yeridir. Bağın bahçıvanı, bağbanı vardır. Bağban bağı daima taze ve suya kanmış olarak tutar. Su, Hazreti Peygamber Efendimiz’in vasfıdır. Su ile Efendimiz arasında benzerlik vardır. 

“BAĞIN KAPUSUNU AÇTIM, SANASIN CENNETE DÜŞTÜM”

Bağda “bezm” ve eğlence düzenlenir. Saki, Sevgili ve âşık bu ulvî mekânı süslerler. Bağ ve bahçe şiir denen meyveler verir. Bu mânada bağ bazen dünyadır, yâni söz, ömür ve can olur. Dünya gibi bağ da geçidir. Bizim muradımız İlahî Sevgili’nin bağıdır. Bülbül misali “Yâr” in bağından seher vakti gülleri derlemektir.

Bu türkünün bir uyarlamasını da Hak âşıklardan Gevherî’den dinleyelim:                                                                                                                                            “Bu gün ben bir bağa girdim / Ne bağ duydu ne bağbancı / (…) Bağın duvarından aştım / Kırmızı gülüne koştum / Öptüm sardım helallaştım / (…) Bağın kapusunu açtım / Sanasın cennete düştüm / Doldurdum badesin içtim / (…) / Gevheri yükünü tuttu / Ne bağ duydu ne bağbancı.”

Gevherî’nin mârifetini anlatırken, seher vakti ehli olanlar cezbe ile dinlesin. Bu Hak âşığı seher vaktinde “bağa” girer. Edebinden dolayı bağa, yâni gül bahçesine, yâni cennetin bir köşesine sessizce varır, öpüp koklar. Aşkını dile getirir, aldığı ilâhî hazdan dolayı bağdan hakkını helâl etmesini ister. Seher vakti sona erince Gevherî yükünü tuttuğuna, yâni “bağ”ın ulvî lezzetiyle döndüğüne sevinir.

Seher vaktinin ulviyetinden bihaber modernler ve uyuyan gâfiller, Gevherî’nin “bağ”dan aldığı mânevî hazzı tadabilirler mi? Bağın kapısını açıp, bâdesini içebilirler mi? Gülünü koklayıp, sevinerek dönebilirler mi? Zamanlar ötesi bu ilâhî bağda aşkça vakitler yaşayıp mânevî huzura erebilirler mi?

“SEHER VAKTİNDE ALİ’Yİ GÖRDÜM ALİ’Yİ”

Seher vakti uyumayıp kalp gözünü açık tutma tâlimini tamamlayanlar, bu vakitte kalp aynasını cilalayanlar mânevî olarak arzu ettikleri her şeyi görürler.

Bir misal olsun. Tekke şiirimizden uyarlanan türkülerimizden “Sabahın seher vaktinde / Ali'yi gördüm Ali'yi / (…) Ali'yi gördüm çağında / Güller açar dost bağında…” diyen âşık Kul Himmet’in maksadı cennet bahçesiyle hemhâl olmak, yâni bağa girip gülünü derleyip üzümünü yemek, yâni bâdesini içmektir. 

Öyleyse, “Bağ” ın kapısından vecd ile girmek için durmayıp tâlime devam edelim: “Sabahın seher vaktinde / Aman Hay demeye geldim / Hu deyip dönmeye geldim.(ilbeyali@hotmail.com)