Seher yeli mâşuktan haber getirir
Seher yelinin ulvî vasfını bilmeyenler, rûha verdiği şifalı serinliğini tatmayanlar talihsiz insanlardır. Âcizâne hüzünkârlığım seher yelinin kalbime, gönlüme dokunuşundandır. Seher vakti hüznü en vecdli yaşadığım bir vakit. Nasıl bir hüzün bu? Seher yeli tenimden girip yüreğimi, dimağımı sarar, sonra bendenize mâveradan haber getirdiğini söyler, hüzünlü gönlümle yârenlik eder.
Seher yeliyle bitmez bir mânevî muhabbetim var. Seher yelini çok
severim. Kimler sevmez seher yelini? Kalbini ve îmanını modernizmin dişlilerine
kaptıranlar. Seher yeliyle mânevî dostluğumun sebeplerinden ilki Hazret-i
Peygamber Efendimiz’dir. Ali Yurtgezen hoca “Evin
Mahremi Olmak-Beyit Şerhleri” kitabındaki
“Kalbi Baharla Diriltmek” yazısında seher yelinin ulvî tabiatını şöyle anlatır:
“Nesim-i subh yahut sabâ
rüzgârı, baharda seher vakti esen, ferahlatıcı, hafif bir rüzgârdır. Baharı
müjdeleyen çiçek ve yapraklar bu rüzgârın tesiriyle açılır. Bahar onunla gelir
yâni. Onun için sabâ rüzgârı nübüvvettir; Rasulûllah s.a.v.’e işarettir.”
SEHER YELİ ÂŞIKLA
MÂŞUK ARASINDA HABERCİDİR
Tasavvuf edebiyatında seher
yeli kul ile Allah, yâni âşık ile mâşuk arasında bir sembol olarak mânevî
tebliğ vasıtasıdır. Âşığın ilâhî Sevgiliyle haberleşmesini sağlar, mâna
âleminde buluşturur. Seher yeli aracılığıyla mâşukla haberleşmek, “hâlimizi
vaktimizi” sormak istiyorsak Hz. Mevlânâ’nın harfsiz sohbetini dinlemek lâzım.
“Seher vaktinde gökyüzünde bir ay göründü. O ay, gökten aşağı indi de bize
yakından baktı.” (Dîvân-ı Kebir-1, s.44)
Tasavvuf dilinde ay
kâmil ve güzellik demektir. İlâhî Sevgili’nin yüzü aya benzetilir. Tehvîdi ve
ilâhî nurlara ve sırlara ayna olduğu için ay seher vakti seher yeli sâyesinde
kâmil insanın gönlüne yakîn olur.
“AY YÜZLÜYE”
SEHER YELİYLE HABER GÖNDERMEK
Tasavvuftan beslenen Dîvan
şairlerine göre seher yeli “rûhanî âlemin doğusundan esip hayra vesile olan
mânevî bir esinti” dir. Bâd-ı sabâ da denilen bâd-ı seher, yâni seher yeli
güllerin açılmasını sağlayan latîf bir rüzgârdır. Mutasavvıf âşıklar için seher
vaktinde esen yelin kudsiyeti var. Seher yeliyle tanış olmak istiyorsak, Hz.
Mevlânâ’nın anlattığı seher yelinin ulvî vasıflarını bilmemiz gerek:
“Bir seher vakti esen rüzgâr, Hak
âşıklarının gönüllerindeki sırlara âşinadır. Bu uğurlu zamanda sen de uyuma.
İki cihanın halkına, ilâhî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan
dilek kapısı, seher vaktinde açıktır. Ey seher rüzgârı! O halka zincir saçlı
Sevgilinin diyarına uğrayınca eğer yüz bulursan, gönlümün ayrılık eleminden
çektiklerini bir bir anlat. Bir iyilik olsun diye, aşk hikâyemi, o ay yüzlüye
söylersen yeridir.” (Dîvân-ı Kebîr-4,
s.27-309-314) “SEHER YELİ
ÂŞIKTAN MÂŞUKA ÖZLEYİŞ GÖTÜRÜR”
Dîvan şiirinde bâd-ı sabâ,
yâni seher yeli ilâhî Sevgiliyle âşık arasında postacılık yapar. Âşığa mâşuktan
güzel haber, hoş koku getirir, âşıktan mâşuka hasret ve ah u figan götürür. “Ey
sabâ senden soraram / kim nigârum hoş mıdur / Dili bülbül saçı sünbül
gül-'izârum hoş mıdur” (Prof. Dr. Mehmet
Kaplan, Şiir Tahlilleri, cilt:1, s.123)
İskender
Pala’ya göre, “Seher yeli âşığın ‘âhı’ ile irtibatlıdır. (…) Sevgiliden âşığa
koku, âşıktan sevgiliye özleyiş, niyâz, ah, feryad getirip götürür. Âşık seher
vaktinde ağlarken seher yeli harekete geçer.” (Ansiklopedik Dâvan Şiiri Sözlüğü, s.264)
CÂNANIN MAKAMINA SEHER YELİYLE ULAŞILIR
Seher yeli ilâhî aşk ile
bağlı duygu ve dilekleri mâşuka götüren postacıdır. Cânanın makamına ancak
seher yeliyle vâsıl olunur. Hz. Yusuf ’un gömleğinin kokusunu Hz. Yakub’a seher yeli götürmüş. Sünnî ve Bektaşî
dergâh şiirlerinden mülhem türkülerimizde seher yeli âşıkların sembol ve
mazmunlarındandır. Şairlerin büyük atası Fuzûlî, Nesimî, Pir Sultan Abdal, Kul
Himmet ve Karacaoğlan’a kadar bütün şairlerin dostudur seher yeli. Kimine göre
seher yeliyle esen Allah Teâlâ’dır, kimine göre Hazret-i Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem’dir.
“SEHER YELİ NAZLI YÂRE BİLDİR BENİ”
“Benden selâm eyle sevgili
yâre / Perişan hatırın sor, seher yeli / Bildir ahvalimi dostuma benim / Sevdiğim ne söyler sor, seher yeli” diyen
Karacaoğlan’ın yüreğinden kopan figanın mâmasını modern zihniyete sahip olanlar
anlamıyorlar, seher vakti esen yelin rahmet yeli olduğunu bilmiyorlar! Bu sözüm seherî, yâni seher vakti
ehli olanlaradır. Ozan Kul Ahmet’in “Seher yeli nazlı yâre” türküsünü seher
vakti dinleyip ulvî cezbeye kapılmak nasıl bir hâldir, yaşayan bilir. “Seher
yeli nazlı yâre / Bildir beni bildir beni / Düşmüşem elden ayaktan / Kaldır beni kaldır beni.”
Seher vaktinde “Müjde ey
gönül, seher yeli yine geldi” diye sevinmek nasıl bir duygudur? İlâhî
Sevgilinin hasretiyle hüzünlü yüzümüze
dokunan, sonra kalbimize sokularak “Yâr” dan haberler getirdim” diyen seher
yeliyle halleşmek nasıl bir hâldir? Seher yelinin “Yâr” dan getirdiği haberleri
dinleyince vecde geçip “ah” üstüne “ah” çekmek ve hüzne gark’olmak nasıl bir
sızıdır? Seher yeliyle bu halleri yaşamadıysak bahtsız bir insanınızdır. Ulu derviş Yûnus Emre hazretleri gibi “Dostdan haber kim
getürdi sorun seher yellerine” deyip cezbeye kapılmanın mânevî hazzını yaşamak
lâzım?
“SEHER
YELİ SULTANIMDAN BİR HABER”
Âşık Sıdkı Baba’nın (1865-1928) tasavvufî
mânası olan “Seher yeli sultanımdan bir haber” türküsünü dinleyip, seher
vaktini cezbe ile idrak etmediysek gönlümüz daha hamdır. Hak âşığı ve hüzün
ehli olanlar seher yeliyle konuşur, seher yelinden haber sorup hasret çeken
gönüllerine şifa bulurlar: “Ayrılık
hasretlik kâr etti cana / Seher yeli sevdiğimden ne haber / Selâmım tebliğ et
kutb-i cihana / Seher yeli sevdiğimden bir haber / Seher yeli sultanımdan bir
haber.”
Şems-i Tebrizî
Hz.lerinin, “Ey seher yeli! Bir semtten haberin var mı? Bir ay yüzlünün yanağından
ne haber getirdin?” demesi bundandır. Bu sözün ne mânaya geldiğini seher ehli
olanlar bilirler. Tasavvufta “Bir
semtten” kastedilen asıl vatandır, mâna âlemidir. Ay yüzlü, nur sahibi olan
ilâhî sevgilidir. Bir başka mâna ile Efendimiz aleyhissalâtüveselâmdır.
Sevgili’nin yüzü cennet olduğu için yanak da yüzün iki yanındaki kitap sayfası,
dolayısıyla Hakk’ın ve mürşid-i kâmilin mânevî feyzi ve vahdet mânalarına
gelir.
“YARAMA BİR MERHEM VUR SEHER YELİ”
Gönlünüz daralıp da Âşık Ruhsatî gibi seher yeline derdimizi döktüğümüz
oldu mu hiç? “Kesildi dermanım dur seher yeli / hâlim bir bir varıp yâre sen
söyle / yarama bir merhem vur seher yeli.” Derdimizi bu türküyle anlatamadıysak
seher yeline, Müslüman şairlerin büyük atası Fuzûlî’nin kelimeleriyle anlatmayı
denememiz gerek: “Hecr bimarı tenim bâd-ı sabâdan dem-be-dem / Sıhhat için
sıhhati ahbarın eyler arzu.”
Şerhinden anladığım şöyle: “Hecr”, yâni hicran hastası olan bedeninin
iyileşmesi için bâd-ı sabâdan, yâni seher yelinden sevgilinin sıhhat haberini
getirmesini ister. İyileşmesinin seher yelinin getireceği sevgilinin sıhhat
haberine bağlı olduğunu söyler. Pîr Sultan Abdal’ın “Her sabah her sabah bir seher yeli / Ağlar
bülbül ağlar güle getirir” mısralarında bülbül, yâni ayrılık acısı çeken âşık,
derdini seher yeline döker ki âşıkla mâşuk arasında haberci olan seher yeli
bülbülün sesini güle ulaştırsın.
Sözün özü; seher
yeliyle dertleşmesini bilen, muhabbet eden insan ilâhî Sevgiliden çabuk haber
alır ve gönlü inşirah bulur. Seher
yelinin hâl dilini bilmek ve Efendimiz Aleyhissalâtüvesselâm’a seher yeliyle
salât ü selâm göndermek bahtiyarlıktır. (ilbeyali@hotmail.com)