16 Mart 2018

Şehrin gibi insan ol!

Geçen hafta sıla-i rahim özel gündemiyle Çukurova'daydım. Bölge de dolu dolu tam altı gün geçirdim. Memleket meseleleri üzerine memleketimin nabzını ölçmeye çalıştım. İstanbul'dan Çukurova'ya, Çukurova'dan İstanbul'a bakış denemelerinde bulundum. Adana'dan Anamur'a deniz boyu gezdim. Gezdiğim her il ve ilçe de kadim dostlarla bir araya gelip, hasret giderdim. Sağ olsun dostlarım seyahatim boyunca hem beni yalnız bırakmadılar, hem de beni bana bırakmadılar. “İstanbul'dan geldin, dünyanın başkentindesin. İlmin, irfanın, kültürün, sanatın, edebiyatın beşiğindesin, söz senindir.” diyerek beni hem coşturdular, hem de birbirinden anlamlı programdan programa koşturdular. Yakın zamanda okuyucusu ile buluşan “Fecre Kurulmuş Cümleler” kitabımızda bu koşuyu adeta maraton koşusuna çevirdi. Ben de bu yazımda sizi o güzel programlardan birine götürmeye çalışacağım.

Adana'dan Anamur'a uzanan sıla turlarının ikinci durağı, dünyanın en kadim şehirlerinden birisi olan, tarihi insanlık tarihi ile yaşıt, dinler tarihinin merkez şehirlerinden birisi olan, benim de şahit şehrim olan Tarsus. Tarsus'ta ilk durağının kurucuları arasında yer aldığım Ashab-ı Kehf Platformu başkanı Hilmi Tuzcu'nun yanı... Hilmi Tuzcu Hoca'yla dünya, ülke ve memleket meseleleri üzerine hatırı sayılır bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Sohbet biter bitmez mezunu olduğum Tarsus Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde, okul müdürü Ünal Demir Hoca'nın makamındayım. Kendileriyle okulun dünü, bugünü ve yarını ile ilgili hasbihal ediyoruz. Hasbihalin bir yerinde Ünal Hoca: “Hafızım lisemiz öğrencilerine hitap etmek ister misin? Vaktin müsait ise hemen bir etkinlik yapalım. Senin konuşmalarının onlara çok faydalı olacağı kanaatindeyim.”  deyince hocanın gençlerle buluşma teklifini içtenlikle kabul ediyorum. Ünal Demir Hoca'nın daveti, meslek dersleri öğretmeni Osman Şahin Hoca'nın organizasyonu, bazı dostlarımın refakati ve Tatbikat Camii imam hatibi Mahmut Turan Hoca'nın çiğköfte ziyafeti ile birlikte Tarsus İmam Hatip Lisesi öğrencilerimizin huzurundayım.

Evet, karşımda pırıl pırıl gençler, ben onlara öyle şeyler söylemeliyim ki söylediklerim onlara bilgi olmalı, umut olmalı, aşk olmalı, dava olmalı, malumun ilanı olmamalı… Onlar zaten her derste öğretmenlerinin nasihatlerini dinliyorlar. Okul Müdüründen hademesine herkes onlara her gün bir şeyler söylüyorlar. Söyleyenler de üç aşağı beş yukarı birbirinin aynısı:‘İnanın, çalışın, kazanın, başarın, ahlaklı olun…' Gençler için tavsiye ve temenni ettiğimiz erdemlerde mutabıkız. Fakat bu erdemleri gençlerin anlayacağı bir dille anlatma hususunda arzu ettiğimiz yerde değiliz. Sözün tam burasın da karşımıza zor bir soru çıkıyor. Gençler bizi anlamıyor mu? Yoksa biz gençlere anlatamıyor muyuz? İşte güncelleyeceğimiz şey bu. Eskimeyen, pörsümeyen hakikatleri yepyeni bir dille anlatma çabası. Birazdan okuyacağınız satırlar işte bu çabanın küçük bir sonucu. Şehre değer verme, şehirde değer bulma ve şehirden hayata değer alma yolunda atılmış mütevazi bir adım. İnsan gibi şehirler ve şehir gibi insanlar hayaline birkaç dakikalık yolculuk.

Bu cümleden olarak gençlere dedim ki:

Gençler, şehrimiz gibi insan olun. Tarsus gibi ilme, irfana düşünceye mektep olun. Şehrimiz Tarsus gibi sizde hep ilklere imza atın. Adınız tarihin altın sayfalarında dolaşsın.

Ashab-ı Kehf gençleri gibi erdemli, kıymetli ve faziletli olun. Tıpkı onlar gibi şirkin ve küfrün egemen olduğu mesken ve mekânları terk edin. İmanla ölmeyi küfür ile yaşamaya tercih edin. Adınız için yaşayın ki Rahman adınızı yaşatsın. Hep uyanık bulunun, şayet uyuyacaksanız yedi uyurlar gibi uyuyun. Ashab-ı Kehf'te erbab-ı keyfe ibretler, erbab-ı keşfe hikmetler sunun hep.

Şehrimizin merkezi olan makam gibi sizde isminizi ve değerinizi peygamberler ve Salihlerin ayak izlerinden alın. Tıpkı şehrimiz Tarsus gibi peygamberler, sıddıklar, salihler ve şehitlerin makamlarını merkezinize yani başınızın üzerinizde taşıyın.

Şehrinizde meftun bulunan ebedi hemşerimiz bereket peygamberi Hz. Danyal (a.s.) gibi bastığınız ve baktığınız her yere bereket götürün.

Şehrinizde makamı bulunan Hz Şit(a.s.),  Hz Lokman(a.s.) ve Hz. Bilali Habeşi (r.a.) gibi içinde yaşadığımız şehirde insanları hakka ve hayra götürecek sözler ve izler bırakın. Şehrinizde uzun yıllar hadis ilmi okutan Ebu Davut gibi hadiselere hadislerle bakın. Gönlünüz, ufkunuz ve sofranız Ulu Camii gibi geniş olsun. Gayeniz Ulu Camii'nin minareleri gibi yüksek olsun. Duruşunuz Ulu Camii'nin duvarları gibi muhkem olsun.  Sözünüz ve işiniz Ulu Camii gibi zarif ve estetik olsun. Ulu Camii'nin bahçesindeki koyu gölgeler gibi zulüm ateşinde yüreği yanmış mazlumlara serin olun. Ulu Camii'nin avlusunda dünden ilham alın, yarına ilham verin.

Şehriniz Tarsus gibi varlığınız, görünüşünüzden ibaret olmasın. Görülmeyen hazinelere de sahip olun. Şehrinize hayat veren Berdan Nehri gibi aziz, ağızlara muhteşem bir tat veren cezerye gibi leziz olun. Şehrimizin meşhur şelalesi gibi gürül gürül çağlayın. Ozanımız Karacaoğlan gibi Elif Elif ağlayın.

Tıpkı şehri Tarsus gibi gönül dostlarınızla içinizde yarenliğe geniş bir yer ayırın.  Şehrinizin bereketli toprakları gibi size yapılan bütün iyilikleri, verilen bütün emekleri, sayısız eser, ürün ve meyveye çevirin. Size bir verenlere, siz en az üç verin. Acılar, çileler, sıkıntılar hayatınızı karartmasın. Yüreğiniz Karabucak ormanları gibi hep yemyeşil olsun. Şehrimizde bulunan Nusret Mayın Gemisi gibi milli ve manevi değerlerimize düşmanlık etmek kastıyla, üzerinize gelenleri sağlam bir Osmanlı tokatı ile geldikleri gibi geri gönderin. Hafız Kani Karaca gibi sesinizi, merhum Hilmi Türkmen gibi sözümüzü cümle âlem dinlesin. Onun gibi hitabetin dâhisi, davanızın sahibi olun.

Şehriniz Tarsus gibi göç almanız güç almanıza engel olmasın. Hayatınız boyunca mazlum ve muhacirin yurdu olun. Şehrimiz Tarsus gibi insanlık tarihinde iziniz, bütün insanlığa söyleyecek sözünüz olsun. Karboğazı gibi yanık yüreklerin Yaylası, Gülek Boğazı gibi, din, ırz, namus ve vatan düşmanlarının baş belası olun. Ağızda hemen eriyen Humus yemeği gibi sizde dost meclislerinde muhabbet güneşi ile hemen eriyiverin. Dostlarınızın yanında katıl olmaktan uzak durun. Şehrinizin müstesna Kur'an muallimlerinden merhum Buharalı Abdullah Efendi gibi tam adamlar yetiştirmek için gerekirse yarım asır çalışın.  Merhum Osman Öztürk Hoca gibi öyle talebeler yetiştiren ki cumhura başkan olsun. Şehriniz Tarsus gibi iki büyük şehrin arasında kalın. Fakat küfürle nifak gibi, şirk ile zulüm gibi, iki büyük zehrin arasında kalmayın. Hakkı tutup kaldırarak, hepsinden kurtulun.

Tarsus beyazı, mamulü ve kerebiç tatlısının sofralara tarifsiz lezzetler kattığı gibi sizde bulunduğunuz bütün meclislere renk katın, ahenk katın. Hâsılı kelam, insan gibi bir şehir istiyorsanız, şehir gibi insan olun.