Şeker Katilimiz Kadir Şeker İçin Yeni Bir Habur Karşılaması
Çiçekler içinde, mâsumiyet kundağına sarılı, mazlum, kahraman ve Şeker bir katil. Cebinde taşıdığı yirmi beş santimlik bıçağı tek darbe ile kurbanı olan maktülün kalbine, ayakta 90 derecelik açıyla saplayabilecek kadar gözü kara, göğüse sapladığı bıçağı çektikten sonra ayaklarının altında can çekişen ufak tefek bir adamcağızı acımasızca tekmeleyecek kadar kararlı bir rôl model! Karısıyla konuşurken sesini yükselten kocanın canını alan cesur halâskar! Nihâyetinde, bir kadınla konuşurken sesini yükselten bir erkeği öldürmüş iki gözümün çiçeği!
Hiç vukû bulmadığı, yaşanmadığı kesin olsa bile, bir kere
iddia edilen, öne sürülen şiddeti engellemek için ileri atılanım, ah o çıkan
tılsımlı arbedelerde dengesi bozulup kadın düşmanlarının üstüne düşenim, adli tıp raporlarında imansızca inkâr edilse
de devrilirken elindeki bıçağı sehven kötü kalplere tam isabet saplananım ve
devrildiği yerden milli katilimiz olarak doğrulurken bir kan çiçeği olup açan
ortak gururumuz! Ah kayan yıldızımız, mahpuslarda yazık olan gencecik
hayatımız, hani meğer dershaneye doktor olmak için gitmiyor muymuş o gül yüzlü
genç tıbbiyelimiz, vâh yarım kalan mahzun hayâllerimiz… Köpekler aya bakıp
bakıp ürür, nice gazeteler, televizyonlar, internet sayfaları, sivil toplum
örgütleri sana! Ah katil denilince üzülen naif ay parçası! Bilirim üzüntün
kendine değil, öldürdüğüne insan denmesinedir.
Ama üzülme yalnız değilsin bak! “Konya'da, sevgilisi Ayşe
Dırla'yı (35) dövdüğü öne sürülen Özgür Duran'ı (32), engel
olmak isterken kalbinden bıçaklayıp, öldürdüğü gerekçesiyle 12,5 yıl
hapse çarptırılan Kadir Şeker (20) için Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı, verilen cezanın yüksek olduğunu belirterek, 1.Ceza
Dairesi'nden cezanın bozulmasını istedi.” Kıvanç sana, gönenç sana Ey Şeker
Katil, göz yaşların dinsin yetişti bak çünkü kim? Al sana Hürriyet’in cıvıl
cıvıl haber dili, al sana bir buket Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı savı.
Niyazi Remzi Duran öldürülen Özgür Duran’ın kardeşi. Ağabeyi öldürüldüğünde henüz on yedi
yaşındaymış. Bir ağabey ve erkek kardeş, birbiri için aslında ‘ne kadar az söylenen ne kadar çok şey’
demektir bir bilseniz. Rodrigo’nun o meşhur gitar konçertosunu, aslında İspanya
iç savaşında kaybolan ve bir daha kendisinden hiç haber alamadığı serseri
ağabeyi için bestelediğini ilk duyduğumda gırtlağıma oturan düğüm ile müziğin
sırrı açılmış ve avaz avaz haykıran melodinin ne dediğini işitmeye başlamıştım.
Yer altı nehri gibi notaların içinde akan anlam artık coşkulu bir şelâle gibi
açıktan açığa çağlıyordu. Oysa bir sevgiliyi anlatsa ne denli sıradan
olacaktı. Bir sevgili için olamayacak
kadar beklentisiz, kardeşliğin, erkekçe, sözsüz, derin ve epik ağıtı, kökleri
kuruyan tüm güzellikleri yeniden yeşertip diriltebilirdi. Bunu biliyorum.
Ölen Özgür Duran da o meşhur tutunamayanlardan. Hani
tutunmaya çalışan ama her tuttuğu elinde kalanlardan, âşık olan, esrar
kullanan, hiçbir işte dikiş tutturamayan, sokaklarda ellerini boş ceplerine
sokup gezen, hırçın, sessiz, üzgün mağluplardan. Kimsenin olmasa bile her zaman
kardeşinin kahramanı ve hâmisi olan bitirim görünümlü ağabeylerden. Köşeye
sıkışmış bir kedinin hayatta kalmak için tüylerini kabartması gibidir bu
bitirim görünümler. Ben de varım, var kalmak istiyorum demenin belki en acıklı
hâlidir. Kardeşinin iyi bir futbolcu olmasını istiyormuş. Bunun için uğraşmış,
kardeşini yüreklendirmiş. Aslan kardeşi
Niyazi Remzi Duran, ağabeyinin yönlendirmesiyle seçmelerine katıldığı
bir takımda futbol oynamaya başlamış. U14 Türkiye şampiyonu oldukları
turnuvanın en değerli oyuncusu
seçilmiş. Spor lisesine kayıt yaptırmış ve eğitimini orada sürdürmeye başlamış.
Boynu bükük ama başı dik ağabey Özgür
Duran, vicdansız bir câni tarafından kadına bağırıyor olduğu gerekçesiyle
acımasızca öldürüldüğünde, kardeşiyle ilgili tıkabasa umutla doldurduğu gelecek
hayalleri de vurulmuş aslında. Koca bir ülke genç ve mazlum bir adamın cesedi
üzerinde, evlat acısıyla içleri kavrulan bir anne babanın kalbi üzerinde,
gencecik bir erkek kardeşin yaralı ruhu üzerinde kuduz bir sırtlan sürüsü gibi
çığlık çığlığa tepindi. U14’ün en değerli oyuncusu ama ülkesinin yapayalnızı
Niyazi Remzi Duran, maktûl ağabeyinin cesedini katil Kadir Şeker
güzellemeleriyle bıçaklamaya devam eden medyanın çirkef etkisiyle hem
takımından hem de okuduğu liseden atıldı. Linçin en sefil, en ebleh, en maymunsu,
en yılışık hâline mâruz bırakıldı. O liseden, o il milli eğitim müdürlüğünden,
o klüpten kim hesap soracak sanıyorsunuz?
Kardeş Remzi Duran’ın öldürülen ağabeyinin tabutuna bile
sinkaflı sövgüler savuran kalabalıklar karşısında yaşadığı travmayı, yargılama
esnâsında karşılaştıkları hukuksuzlukları, mahkeme salonunda mâruz kaldıkları
azarlama ve aşağılanmaları gözyaşları içinde anlattığı bir video paylaşımı
vardı. Beni anlamanız, beni duymanız için ölmemi mi bekliyorsunuz diyordu.
Şimdi bana inanmıyorsunuz ama ileride göreceksiniz bunlar katil Kadir Şeker’i
serbest bırakacaklar diyordu. Ağabeyim ayaklarının altında can çekişirken,
Kadir Şeker onu yerde tekmeledikten sonra sırtını dönüp gitmek yerine, yetişip
üzerinden çıkardığı tişörtüyle kanı durdurmaya çalışan o Suriyeli gencin yarısı
kadar çırpınsa onu bağışlayabilir, cinayetin bir anlık öfke ile olduğuna
inanabilirdim diyordu. Ama o teyzesine gidip cinayeti işlediği bıçağını
yıkarken “bir adamı bıçakladım, sanırım öldü biraz ortalıkta görünmeyeyim”
demeyi seçti. Üstelik bu sözlerini paylaşan ve ihbar eden de öz teyzesi ve
kuzeni…
Evet bildin kardeş Remzi! Katili serbest bırakacaklar.
Zirâ Lilith’in sürtükleri ve tüm feminazi yapılanmaları böyle istiyor. Kadının
dokunulmazlığını ve üstünlük algısını pekiştirecek biçimde erkek öldürmek artık
kutsal bir eylem olmalıdır. Kocasını, babasını, sevgilisini öldüren her kadın
mâsum ve mağdurdur. Mağdurdur zirâ ölmeyi fazlasıyla hak etmiş pislik bir erkek
yüzünden boşuboşuna hapis yatmaktadır. İşte bu yüzden Katil Kadir Şeker için de yeni, görkemli ve rezil bir Habur karşılaması
hazırlanıyor. O katilden bir Mandela, bir kahraman, bir rol model yaratmak
istiyorlar. Acılı babanın gözyaşlarıyla sorduğu “neden tek bir bıçak darbesi ve
o da kalbe” sorusunu Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı da mahkemeye sorabilir ve neden müebbet değil de sadece 12 yıl
diyebilirdi. Demedi!
Bu kararı alkışlayanların kendileri, oğulları veya damatları, eşleri, kızları, anneleriyle tartışırken ya da başka bir kadınla münakaşa ederken Kadir Şeker gibi bir psikopat tarafından hunharca delik deşik edilirse fâil için 12 yıl hapis cezasını yine çok bulacaklar mı bilmiyorum.