SELANİK'TE BİNLERCE MUHIBBİ OLAN BİR MESİH VARDI (1)
Sabatay’dı Adı, Sonra Aziz Mehmet oldu
Değerli Okuyucu! Dünyamız hiçbir zaman mesih ve mehdilerden, yol
gösterici nebi ve rasüllerden boş kalmadı. Ama bunların arasında çakma olanları
da oldukça mebzul idi. Önceki yazımda bir şeyhin hayat hikâyesini yazmıştım. Bu
yazımda da bir mesihin hayat hikâyesini anlatmaya çalışacağım.
Malumunuzdur ki, bir zamanlar Müslüman bir İspanya vardı. Bu
güzelim ülke, Katoliklerin İspanyası olunca milyonlarca Müslüman zulme uğradı
ve katledildi. Yahudiler de bu soykırımdan nasibini aldılar, 1391-1492 yılları arasında onlar da, zorla
Hıristiyanlaştırıldılar. Bu konuda diretenler ise acımasızca katledildiler.
Bununla da yetinilmeyip İspanya’dan
kovuldular.
Onlar da, din ve inanç hürriyeti konusunda son derece toleranslı
olan Osmanlı’nın önemli şehir merkezlerine sığındılar.
Tarihler 1626’yı gösterirken İzmir’de Musevi bir ailenin çocuğu
dünyaya geldi Adını Sabatay Sevi koydular.. Aylar, yıllar geçti, Sabatay,
sevecen bir delikanlı oldu. Küçük yaştan itibaren
dinî ve mistik konularda eğitim gördü. Henüz on sekiz yaşındayken hahamlık
icâzeti (diploması) aldı. Zaman içinde
okuduklarının da etkisinde kalarak mistik bir yapıya bürünen bu delikanlı, 22
yaşına gelince, kendisinin beklenen Mesih olduğunu ilan etti.
Zaten Bekleniyordu
Kabala’nın yanlış yorumu, Yahudilerin İspanyadaki müreffeh
yaşantılarının son bulmasına yol açmıştı. Sonraki dönemlerde de siyasal ve
ekonomik durumları dünyanın her yerinde kötüye gitmiş ve sonunda Osmanlı onlara
kucak açmıştı.
Ama onların tarih boyunca sahip oldukları bir inançları vardı; o
da, kendilerini tamamen bağımsız hale getirecek bir Mesih inancıydı. Bundan
dolayı Yahudilerin böyle bir kurtarıcı haberine inanması asla zor değildi.
Mesih Sabatay, gün geçtikçe taraftar topluyordu. Topluyordu ama bu
durumdan İzmirli hahamlar çok rahatsız oluyorlardı. Sonunda
Sabatay’ın dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler. Fakat
bu kararı uygulayamadılar ve onu Osmanlı sarayına şikâyet ederek İzmir’den
uzaklaştırılmasını sağladılar.
Sabatay Dünya Turunda
İzmir’den ayrıldıktan sonra dünyanın çok değişik coğrafyaları;
meselâ Selânik, İstanbul, Halep, Kudüs ve Kahire gibi şehirler onun
için “nenemin kül döktüğü yer” oldu adeta. Fakir Yahudilere yardım
maksadıyla sık sık Kahire’ye gidiyordu. Orada, hem Yahudi cemaatinin ileri
gelenleriyle, hem de müridi ve darphâne sorumlusu olan Yahudi Rafael Çelebi ile
yakın irtibat halinde bulunuyordu. Sadık bir mürit olan Rafael, daha önce üç
evlilik yapan ama eşleriyle aynı yatağı paylaşmadığı söylenen Sabatay’ın
çöpçatanlığını da yapıyordu; Amsterdam’dan Kahire’ye gelen Sara hanımla
evlenmesine aracılık ediyordu.
Sabatay Tekrar İzmir’de
1665 sonbaharında tekrar İzmir’e döndü; bu dönüş,
taraftarlarınca sevinçle karşılandı ve onlarla İzmir caddelerinde nümayişler
(gösteriler) düzenledi. Bu durum hahamların büyük tepkisine yol açtı. Başhaham
Haim Benveniste, Yahudileri Sabatay’a karşı uyardı, ama nafile, bunun hiçbir
faydası olmadı. Sabatay’ın müritleri gün geçtikçe artıyor, Yahudi cemaati
bölünüyordu.
Sabatay ise kürsüye çıkıp vaazlar veriyor, bu vaazlarında Yahudi
yasalarını ayaklar altına alıyordu. Meselâ, kadınları kürsüye çıkartarak Tevrat
okutuyor, Yahudilerce bir yas günü olan 9 Temmuzu, kendi yaş günü olarak ilan
ediyor, domuzun yağını yemeyi hoş görüyordu…
Nihayet gerek Osmanlı himayesindeki Yahudilerin, gerekse
ticaretleri sekteye uğrayan bazı Avrupa devletlerinin şikâyeti üzerine Osmanlı
yönetimi, Sabatay Sevi’yi İzmir’den İstanbul’a getirdi. Vezîriâzam Köprülüzâde
Fâzıl Ahmed Paşa’nın da içinde bulunduğu bir mecliste sorgulandıktan sonra
Çanakkale’deki Kilitbahir Kalesi’ne hapsedildi.
Ama Sabatay, burada da boş durmuyor; taraftarlarının sayısını
gün be gün çoğaltıyordu.
Yıl 1666
Miladi Takvimler, 1666’yı gösterirken Sabatay’ın adı, Osmanlı
toprakları dâhil artık her yerdeydi. Evet, evet, Yemen’den İsfahan’a, Fas’tan
Selânik’e, Moskova’dan Londra’ya, hatta Amerika’nın Boston’una kadar her yerde
Sabatay’ın ismi vardı.
1666 yılı çok önemliydi. Çünkü bu tarih, Hristiyan inancına
göre, Hz. İsa’nın yani gerçek Mesîh’in ikinci defa geleceği tarih idi. Ama
Mesih’ten önce Deccal gelecekti ve Mesih de onu imha edecekti. Kafalar karıştı
şimdi. Zihinlerde, “Mesih olduğunu iddia eden bu şahıs, Deccâl midir, Mesih
midir?” sorusu oluştu.
Mesih Yine Yargılanıyor
Gerek Yahudi, gerekse Hıristiyan cemaatlar tarafından şikâyetler
o denli çoğalmıştı ki, Osmanlı bunlara kayıtsız kalmadı ve Sabatay, Edirne’ye
getirildi. 17 Eylül 1666 tarihinde padişahın gözetiminde padişahın hocası Vanî
Mehmed Efendi ve Şeyhülislâm Minkārîzâde Yahyâ Efendilerin bulunduğu bir heyet
tarafından sorgulandı.
Sabatay, doğru dürüst Türkçe bilmediği için kendisine
Yahudilik’ten ihtida eden Hayatizâde Mustafa Fevzi Efendi tercümanlık ediyor, padişah
da duruşmayı kafesin ardından takip ediyordu.
Divan Başkanı: “Sabatay Efendi, Sabatay Efendi,
karıştırmadığın halt kalmadı, yandırmadık fitne, fesat bırakmadın! Mademki,
mehdi olduğunu söylersin, o zaman haydi göster bakalım mucizeni!” dedi.
Mesih için mucize göstermek gayet basit bir işti, ama göstermesi
teklif edilen mucize de müthiş bir mucizeydi. Zira Sabatay’ın müritleri, ona
kılıç, ok, top, tüfek gibi hiçbir silahın zarar vermediğini iddia ediyorlardı.
Öyle ise Sabatay da soyunmalı, vücudunu en maharetli okçulara
nişangâh yapmalıydı. Şayet bu oklar onun vücuduna değmez veya zarar vermez ise
padişah da onun mesih olduğuna dair düzenlenecek olan evraka resmi mührü
basmalıydı. “Haydi bakalım, hodri meydan!” denildi Sabatay’a.
Bu teklif karşısında Sabatay, afalladı, tir tir titremeye
başladı. Kendisinin, Mesihlik iddiasında bulunmadığını, bu konuda bazı
Yahudilerin kendisine iftira attıklarını söyledi….
Değerli okuyucu!
Bundan böyle olaylar nasıl gelişmiştir? Sabatay, gerçek bir
Müslüman mı, kripto Müslüman mı olmuştur, taraftarları Mesih’e nasıl
davranmıştır? Sabatay, kabala kültürü ile sufilik arasında bir bağlantı kurmuş
mudur? İdam mı, sürgün mü edilmiştir, mezarı nerededir? Taraftarları, özellikle
Selanik’tekiler Türkiye’ye ne zaman gelmişlerdir ve mezarlıkları özel midir?
Bu ve benzer soruların cevaplarını gelecek yazımızda okumak
üzere selam ve sağlıcakla kalınız.