13 Şubat 2018

Seni anlatıyorum Türkiye, vaktin varsa ilgilen!

Son yıllarda uyuşturucu türlerinin müptelası olmuş insanların ve bu yüzden biten hayatların sayısı inanılmaz düzeyde...

Devlet ve STK'lar güya bu konuda mücadele yürütüyor. Ama azaltılamıyor bile. Peki, mücadele usulü doğru mu?

El cevap: Yanlış! Devlet ve diğerleri sinek avcılığı yaparak bu işi çözemez.

Bir kere kar hareket etmiş, top büyüyecek, çığ düşecek. Afet üstümüze üstümüze geliyor, biz ise tv reklamları ile bunu çözeceğimizi sanıyoruz.

Modern tıp sebeple ilgilenmez. ‘Sen hastalanmana bak, gerisini bana bırak' der.

Gittiğinizde ya ağrı kesici, ya antibiyotik, ya kortizon ya da vitamin verir. Yahut hepsini birden… İyileşmezsen değiştirir. Olmadı keser biçer, diker gönderir. İşin içinden çıkamadı mı, başka bir dala sevk ederek başından atar.

Kimsenin gayretini küçümsemek istemeyiz ama uyuşturucu illetleri ile mücadele de bunlardan farksız yürüyor gibi.

Ortada nedene odaklı sağlam bir teşhis yok, tıpkı modern tıbbın yaptığı gibi. Kimse nedenle ve işin sahipleri ile ilgilenmiyor. Emniyet birimleri, aracı ve tetikçileri yakalıyor. Mahkemeler yasak savma kabilinden bir ceza veriyor. STK'lar çeşitli fonları kullanarak masa başında alın teri döküyor. Netice sıfır.

Milyarlarca dolarlık uyuşturucu ele geçiriliyor. Nakiller için akıl almaz yöntemler tespit ediliyor. Demek ki, haydutlar hepimizin yani devletin önünde, önce bunu görmek lazım. Ayrıca uyuşturucu ürün üretmek yasak, uyuşturucu hammaddeleri serbest… Bu nasıl iş?

O halde bu işin nedenlerini doğru kavramak zorundayız. Bunun ardında kimler var, amaçları ne? Gerçek amaç, terörü finanse etmek ve para kazanmak mı? Yoksa insanlığı yoldan çıkarıp, etkisiz hale getirmek mi?

Bu işle mücadele akademisyenlerin laf kalabalığı ile çözülebilir mi? Asla!

Yaygınlaşan sentetik uyuşturucunun, 1897'de Bayer'in ‘mucize bir ilaç keşfi' diye duyurduğu Heroin (Eroin) ile başladığını bilmek zorundayız.

Aradan tam 121 yıl geçmiş. Demek ki, eroinin en az yüzlerce kat daha ekonomik ve etkilisini keşfetmiş olmalı bu kimya şirketleri. Demek ki, kim varmış bu uyuşturucu mafyasının ardında? Küresel kimya ve ilaç şirketleri... Kiminle savaşıyoruz? Devletleri bile kontrol eden şeytanî yapılarla... İşte bu bir…

O zaman burada durup, çocukların nelerle bu işlere alıştırıldığına bir bakalım.

Sıkı durun! Gıda katkı maddeleri ile. Bu da iki…

Bugün gençleri uyuşturucu türlerine alıştıran ilk madde, gıdalara çeşitli adlarla eklenen gıda katkı maddeleri. Çok örnek veririz ama konunun uzamaması için en etkililerinden ikisi olan gazlı içeceklere eklenen kokain ve her şeye eklenen MSG'yi söyleyip, ilaçlara geçelim.

Bebeğin daha anne karnındayken almaya başladığı ilaçlardaki uyuşturucular ve diğer etken maddelerBu da üç…

Detaylar ‘Yediklerimizin İçinde Ne Var' kitabında mevcut. Emniyet ve istihbarat başta olmak üzere devletin bunu bilmesinde yarar var.

Mesela bu hususta, Sağlık ve Tarım Bakanlığı bürokrasisi ile akademisyenleri asla ikna edemeyeceğinizi de bilmelisiniz. Çünkü onları bilgilendirenler, bunları üreten şeytanî firmalar… Bizimkiler, onlara öyle hayran öyle hayranlar ki, yırtınsanız da bu inançlarından vazgeçiremezsiniz. Bunu da dörde kaydedin…

Bu ülkede hâlâ televizyonlarda buzlanarak bile olsa uyuşturucuya dair görüntüler yayınlanır. Neden acaba? RTÜK'ün ve TBMM'nin uyanması için hepimizin ölmesi mi bekleniyor?

Duterde diye bir adam çıkmış, binlerce Filipinli'nin ölmesine neden olan bu insanlık suçu ile mücadele ediyor. Üstelik olması gereken kadar bile sert değil. BM Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ise Duterte'yeinsanlığa karşı işlenmiş suç”lardan dava açıyor. Alçaklığa bakar mısınız?

Niye uyuşturucu üreticilerine değil de, Duterte'ye? Çünkü, UCM'yi de bu mafya kontrol ediyor da ondan.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde bu hususta yürekli bir çıkış yaptı. Yeterli mi, hayır! Bu sadece Bakan'ın değil, devletin çıkışı olmalıydı. Bu da beş…

Faillerden biri de eğitim sisteminin ta kendisi. Ders kitaplarının muhtevası… Derslerin çoğunun lüzumsuzluğu… Sigara ve alkol, hatta uyuşturucu bile içenlerin hâlâ öğretmenlik yapıyor olması… İşte bu da altı…

Muallim dediğiniz adam, toplumun en bilgili, en görgülü, adabı muaşereti en iyi bilip uygulayanı değilse, onlar sizin çocuklarınızı ne hale getirir hiç düşündünüz mü?

Günümüz okul ve üniversitelerine çocuk emanet edeceğinize, bırakın ümmi kalsınlar. Bırakın dağda koyun otlatsınlar, bırakın toprakla iştigal etsinler.

Dadısı internet ve televizyon, rehberi Google, muallimi WhatsApp, PTT'si Facebook, Twitter, resim albümü Instagram olan bir diyarda, burnu hassas polis köpekleri zulalardan tonlarca uyuşturucu yakalasa ne, yakalamasa ne?

Üzülmeyin, akademisyenlerinizin muallimi de, batının f(b)ilimsel dergileri, YÖK'ten aylık 2-3 bin liralık ilave gelecek sözde makaleler. Bunu da yediye mi yazsak acaba?

Maneviyat eksikliği, aile ve kadın politikalarımızın oldukça kötü oluşu, feminizmin dinleştirilmesi, kadının annelikten başka her alanda kullanması. Bunu da ekleyin olsun sekiz…

Bu iş gönül işi değil sadece, aynı zamanda akıl işi… Basiret ve feraset kanallarınız açık değilse gelen vurur, giden vurur.

Olan nesillere, memlekete, insanlığa, dine, diyanete olur.

Sebebi çözmeden tedavi, tedavisi güç modern bir hastalıktır.

Vesselam!