VF kat sol
VF kat sağ

10 Mart 2021

​Şeyh Efendinin Politik Sırrı (19)

OYUNCAK YUMURTA İKİZLERİ -1-

 

Salih Yürek, 1950’li yılların Anadolu'sunda kendi halinde bir Hazine avukatıydı. İstanbul’da hukuk  tahsil ettikten sonra memleketine dönmüş burada devlet hazinesinin avukatı olarak hayat sürmeye başlamıştı. Evden işe, işten adliyeye sakin ve huzurlu bir hayatı vardı. Düzenli olarak şehrin ileri gelen mübarek zatlarından biri olan İhramcızadenin sohbetlerine devam eder, soranlara Ondan feyzini aldığını saklamadan söylerdi. Genç yaşına rağmen halindeki asalet ve tavırlarındaki  nezaketten dolayı şehrin neredeyse her kesimi tarafından sevilir  ve sayılırdı.

Türkiye o günlerde yeni bir dönemin doğum sancılarını çekiyordu. Dini değerlerin büyük  baskı gördüğü, Kuran’ın ve hakiki ezanın yasaklandığı, camilerin alınıp satıldığı, dindar insanların basit bir suçlama ile  sorgusuz sualsiz evinden alınıp  götürüldüğü o karanlık günlerin ardından sanki  yeni  bir şafak doğacak gibi gözüküyordu.

Yaklaşık 25 yıl sonra yapılacak ilk serbest seçimler yaklaşırken şehir halkı hep bir ağızdan Salih Yürek’i Halk Partisine karşı kurulan dindarların partisinden milletvekili yapmak istediler. O bunu kabul etmedi. Hal böyle olunca, zaten çok sayıda meraklısı vardı. Onları milletvekili yaptılar. Yapılan büyük hesaplaşma seçimini dindarların partisi ezici bir çoğunlukla kazandı.

Gün gelmiş, devran dönmüş, “Günlerin insanlar arasında dönüşümlü olduğunu” (Al-i İmran:140) söyleyen ayet-i kerime tecelli etmişti.

Bu kez Salih Yürek’e Ankara’da Bakanlıkta bir idari görev teklif ettiler. O  bunu da kabul etmek istememişti. Ancak şehirdeki dindarlar “Bu işi sen yapmayacaksın da kim yapacak? Devleti kim yönetecek?” Diye baskı yaptılar ve Onun Bakanlıkta bir yüksek kadroya atamasını sağladılar.

Artık Salih Yürek’in Ankara'daki yeni hayatı başlamıştı. Bir ibadet aşkıyla gece gündüz çalışıyor, “Ankara’da memleket ve millet hayrına yapılacak ne çok şey birikmiş” diyerek evine her akşam birkaç saat geç gidiyordu.

Kendi görev ve yetki alanındaki haksızlıkları önlüyor, her kesimden mazlumlara sahip çıkıyordu. Salih Yürek, bir yandan haksızlıklarla mücadele ederken bir yandan da dine ve dindarlara düşman Halk Parti döneminden kalma bürokratlarla mücadele ediyordu.

Bu bürokratlar kendi partileri Halk parti yenilince yıldırım hızıyla kisve değiştirmişler şimdi de yeni iktidar partisinden gözükmeye başlamışlardı. Bakanın gözüne girmek için her türlü sahtekarlığı yapıyorlar, bu sahtekarlıktan devşirdikleri güçle Bakanlıkta eski  düzeni büyük bir marifetle sürdürmeye devam ediyorlardı.

Bu şahıslardan biri de Salih Yürek’in amiri olan şahıstı. Babasının Halk Partili olduğunu her fırsatta söylemeyi ihmal etmeyen bu bürokrat, mevcut iktidar partisi  aleyhinde zamanında  her ortamda açık açık konuşmalar yapmışken, şimdi  bu iktidarın en önde giden adamlarından biri gözüyordu.

Öte yandan dindarlarınn büyük ümitlerle seçerek Ankara’ya gönderdiği milletvekilleri de  kısa bir zaman içinde Ankara’nın ve bu  bürokratların adeta emrine girmişlerdi. Bürokratlar ne diyorsa onu yapıyorlar, bir haksızlık karşısında bile konuyu bürokrata soruyor, bürokratın haksız kararına, milletin vekili olarak imza atmaktan çekinmiyorlardı.

O kadar ki, zaman içerisinde milletin taleplerini  hayata geçirmek üzere iktidara gelen insanlar, hem tavırlarıyla hem de değişen simalarıyla bu bürokratlara benzemeye başlamışlardı.

Ve bir zaman sonra 2.  seçim yapılınca yapılan yanlış uygulamaların sonuçları gözükmeye başlamış, iktidar partisi kan kaybetmiş, iktidarın iki yüzlü bürokratlar biraz daha güçlenmişlerdi. Salih Yürek ve Onun gibi milletin bürokratları ise Ankara'da iyice sahipsiz kalmaya başlamışlardı.

Nitekim seçimin ardından iktidar partisinin zayıfladığını, kendilerinin güçlendiğini  gören Halk Partisi’nin bürokratları bu kez Salih Yürek’lere karşı sinsi  bir saldırı başlattılar. Çeşitli  bahanelerle onları görevden alıp pasif görevlere vermeye başladılar.

Kıyıma uğrayanlardan biri de Salih Yürek’ti. Yaptığı haksız ve hukuksuz uygulamalar karşısında daima karşısında Salih Yürek’i bulan Halk Parti’nin bu kıdemli bürokratı, sinsi bir manevra ile Salih Yürek’i Bakan’a şikayet etmiş, sonra da usta bir hamle ile  onu görevinden aldırmıştı. Artık meydan ona kalmıştı.

Bakanlığın diğer bürokratları da hızlarını alamamış, zayıf düşmüş Salih Yürek’i eski makamına aldırmadan sanki mesleğe yeni başlamış bir avukat gibi görevlendirme yapmışlardı. Salih Yürek Ankara’daki 4 yıllık idarecilik görevinden sonra şimdi mesleğe yeni başlamış bir avukat gibi en başa döndürülmüştü.

Üst üste  gelen bu darbeler karşısında şaşıran Salih Yürek Ankara’nın ortasında ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette yapayalnız kalmıştı. Çaresizlik içinde bir kurtuluş yolu bulmak üzere 15 gün izin alıp eve kapanmıştı. Ankara'dan dönse bir türlü, dönmese başka türlüydü. Aile efradı ondan her gün yeni bir ümitle yeni bir haber bekliyor, bu  konumdan bir an önce kurtulmasını istiyorlardı..

İşte tam bu yalnızlık günlerinde  kar fırtınalı bir Ankara akşamında Salih Yürek’in  beklenmedik  bir konuğu oldu. Bu  şahıs, Şeyhinin Ankara’daki halifesi Abdülaziz Efendi’ydi.

Kalın paltosu ve omuzlarında bir demet kar ile eve giren Abdülaziz Efendi, ev sahibinin şaşkın bakışları altında buyur edilen bir köşeye oturmuş, sonra aydınlık bir yüzle tebessüm ederek “Sana efendi Hazretlerinin selamını getirdim.” Diyerek Salih Yürek’in gönlüne ruhani  bir destek muştulamıştı.

Abdülaziz Efendi, getirilen çayları yudumlarken yoldaki işaretlerden bahsetmeye başlamıştı. Abdülaziz Efendi, ruhani bir sesle, tane tane şunları söylemişti:  “Merak etme evlat! Dünya hep imtihan ve sabır yeridir. Bütün büyüklerimizin vardığı mertebeler sabırladır. Bil ki;  Allahu Teala duaları mutlaka kabul eder.

Merak etme evlat! "Onlar bir tuzak kurdu. Allah da bir tuzak kurdu. Yemin olsun ki tuzak kurucuların en maharetlisi  Allah'dır" (Al-i İmran:54) ayeti kerimesi bir kez daha tecelli edecektir.

Merak etme evlat! "Yemin olsun ki; Allah işlerinde hakim ve galiptir.(Yusuf:21) Bil ki;  Allah'tan başka galip olacak yoktur.... Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Bekle, göreceksin!

 

(Devam Edecek)