23 Eylül 2017

Şeytan anırtısı 2

        Lut, kavmine dedi ki doğrusu ben sizin bu işinizden tiksiniyorum. (Şuara Suresi 168. Ayet)

Bir önceki yazıda  “şeytani bir mahfil, sapkınlıklarla ilgili kolektif kanıksama oluşturmayı hedefleyen çok amaçlı bir proje yürütüyor” demiş sonra da  “Doğan grubunun ve özellikle Hürriyet Gazetesi'nin pedofiliye ve enseste ilişkin sistematik-saplantılı-iğrenç ‘haberlerine' ve ısrarla aynı tema üzerinden ‘taşkın bir hassasiyetle' kaleme alınmış bıktırıcı Ayşe Arman yazılarına bir de bu gerçekler ışığında bakın” diye ilave etmiştik. Bunu yaparken uygulanan stratejinin, insan duygularının yerlerini değiştirmek olduğunu belirtmiş -esas hedef ‘alıştırma' olmak üzere- iğrenme, kızgınlık, komik bulma, acıma, tahammül ve nefret etme gibi duyguların tabii tutunum zeminlerinden koparıldıklarına dikkat çekmiştik.  İnsanlığın “eşcinsel sapkınlık” karşısındaki reaksiyonlarını gittikçe lâçkalaştıran duygusal kaosun kronolojik safhalarıyla tasarlandığını ve yönetildiğini, aynı taktik üzerinden ensest, pedofili gibi sapıklıkları toplumsal görünürlük yoluyla sosyal bir vâkıa olarak kabullendirme maksadı güdüldüğünü anlatmıştık.

İnsanlığa yönelik bu saldırı karşısında her insan tekinin ontolojik cephesini müdafaa ve saldırganlara yönelik karşı taarruza geçmek için yapacağı en kutsi vazife elbette alışmayı reddetmek!

Bunlara gülmeyeceksin, bu iğrençliği mizah konusu yapmayacaksın. Toplumun en sefih katmanlarının gündelik konuşmalarına sirayet etmiş argonun müptezel mecazlarına dilini bulaştırmayacaksın. Erkeğin vakarına asla yakışmayacak biçimde Türkçe 'deki her fiile  “cinsel duhul” imâsı yüklemeyi taşkın zekâ patlamaları salgılamak sanan espritüel embesillere gülümseyerek şeytanın anırtık senfonisine eşlik etmeyeceksin. Bu ifrazat söylemlerin ağızdan dışkılanması karşısında serdedilen yılışık sırıtmanın “espri kaçırmaz” fışkırık bir zekâya değil kafatasının içinde taşınan zekâsız sek bir fışkıya işaret ettiğini derhâl anlayacaksın.  Anne, eş, evlat üzerinden yapılması hâlinde adeta “cinayet sebebi” sayılan şakaların(!) ya da benzetmelerin erkeklerin kendileri ya da birbirleriyle ilgili kullanılabilmesini de kabullenilebilir bulmayacaksın. Örneğin herhangi bir metaya ederinin çok üstünde bedel ödediğini ya da kendisine fazladan ödetildiğini düşündüğü bir harcamayı anlatmak için, argo çağrışımlarla yeniden türetilmiş “iteleme, girme” gibi fiilleri yukarıda verilen anlamlarla kendisi üzerinden kullanabilen bir adamın erkekliğe özgü haysiyetinin olmadığını bileceksin. 

“Lut, kavmine dedi ki doğrusu ben sizin bu işinizden tiksiniyorum (Şuara Suresi 168)” ayetiyle sabittir ki Allah, nebisinin dilinden hem bu sapıklıktan iğrendiğini bildirmiş, hem de bu duyguyu müminlerin kalpleri üzerine bir hüküm olarak yazmıştır. Bu sapkınlıktan tiksineceksin!  

Yakın gazabı haber vermek için genç erkekler suretinde evine gelen meleklere ulaşmak isteyen ve bu gayeyle meskenini kuşatan azgın kavmini vaz geçiremeyince Lut'un söylediği şu söze bak;  “Eğer düşündüğünüzü yapacaksanız işte kızlarım.”(Hicr Suresi 71. Ayet) Parantezsiz ve tevilsiz! Yalnızca bu söz bile Lut nebinin muhteşem yüceliğinin şahididir! Yeryüzünde kötülüğü tamamen durduramadığında bile onu, ihlâl ederek aşıp geldiği hudutlara doğru geriletme, ulaştığı nihâi hadsizlik çizgisinden püskürtüp daha az feciye sürüme derdiyle sergilediği, en kıymetli olanları feda edebilme aşkınlığı bize hiçbir şey söylemiyor mu? Selâm ve salât Lût'a!

Yeri gelmişken bu sapkınlığın “lûti” adlandırmasıyla peygamberin ismine isnat edilerek anılmasının çok çirkin, çok ağır, çok saygısızca ama maatteessüf sözlüklerimize bile girecek kadar yaygınlaşmış vahim bir yanlışlık olduğunu belirtmeliyim. Etimolojik olarak nasıl Musevi Musa'nın izinden giden, İsevi İsa'nın ardından giden ise Lûti de Lût'un ardından giden, onun öğretisini takip eden demek. (Ayrıca İbrahim, Lut, Musa veya İsa tüm peygamberlere “hem kökenlerini hem şimdilerini isnat hakkının varlık bilinci bakımından yalnızca Müslümanlara ait olduğunu söylememe bile gerek yok değil mi?)

Tedrici ve aşamalı tahribata karşı daimi teyakkuz şuuruyla dipdiri olmakla mükelleftir insanlık. 1950'li yıllarda Amerika'da yayınlanan Kinsey Raporuyla yapılmak istenilen ve bazı konularda büyük ölçüde başarılan tahribatı unutmasın kimse. Rockefeller Vakfı'nın finanse ettiği, sonuçları önceden sipariş edilmiş sansasyonel rapora göre Amerikan toplumundaki erkeklerin %37'si eşcinseldi. Okuyan herkesi dehşete düşürecek bir oranla ABD toplumu (üstelik bebekleri de kapsayacak biçimde) pedofolik saplantılar taşıyordu. Kimse birbirine güvenemez olmuş, herkes içine kapanmıştı. Bugün internette batı uygarlığı tarafından oluşturulmuş belki de milyonlarca pedofolik materyal var. Üreticisi, tüketicisi, satıcısı yine batılı toplumlar… Üzerlerinde elli yıldan fazla çalışılarak bu noktaya getirildi batılı halklar.

Şeytanın insan için tasarladığı düşüş plânında “artık yeter” diyeceği bir alt sınır yok. Kelimelerde başlayan savaşın zafer sancağı da kelimelerin burcuna dikilecek…