09 Eylül 2017

Şeytan Anırtısı

İnsan havsalasının kabul edemeyeceği ve fıtraten tiksinti ve nefretle karşılayacağı kötülükleri yaygınlaştırmak istiyorsan ilk önce o işlerden üzüntü ve kızgınlıkla bol bol bahsetmelisin. Üzüntü ve kızgınlık görüntüsü hakiki tıynetini ve niyetinin karanlığını gizleyerek, seni kalabalıkların henüz yeteri kadar törpülenip yok edilmemiş insani tepkilerinden ve hassasiyetlerinden muhafaza edecek. Kınayarak ve lânetleyerek de olsa bahsedebildiğin kadar bahset o kötülükten! Sen ne kadar çok bahsedersen seçtiğin kötülük o kadar çok zihinde imgesel görünürlük kazanacak ve ne kadar çok işitilirse o kadar daha az irkiltici olacak. Daha az irkiltici oldukça ruhlarını şeytana teslim etmiş daha çok haşere o kötülüğün etrafında cesaretle gezinmeye başlayacak. O kötülüğe temas ederek onun parçası olmuş kimseler bul, yoksa kurgula! Zamanla cellât ve kurban olarak gerçek örnekler de bulup buluşturabilirsen, bire bin kat ve şamataya boğarak dönüp dönüp yine anlat onları, göster kitlelere… Böylece artık o günaha şaşırmaz olsunlar! Şaşırmamanın içinde kabullenmenin gizli bir nüvesi vardır. Şaşırmamak alışmaktır! Alıştıkları şeylere karşı nefret ve öfkelerini aynı kararlılıkla koruyamaz ve nesilden nesile başlangıçtaki netlik ve keskinlikle aktaramazlar. İğrenç olana karşı önce tiksintilerini kaybeder sadece öfkelenirler. Sonra öfkelerini kaybeder yalnızca alay konusu yaparlar. Alay ise gerçek bir tepki değildir; sıklıkla hedefini sempati ve meşruiyet alanına taşırken geçilecek güzergâhta girilen son dönemeçtir.

Doğan grubunun ve özellikle Hürriyet Gazetesi'nin pedofili ve enseste ilişkin sistematik-saplantılı-iğrenç “haberlerine” ve ısrarla aynı tema üzerinden “taşkın bir hassasiyetle” kaleme alınmış bıktırıcı Ayşe Arman yazılarına bir de bu gerçekler ışığında bakın.

Daha önce eşcinsel sapkınlık konusunda insanlığa yaşatılan zihinsel ve duygusal dönüşüm operasyonu birebir aynı metotlarla pedofili ve ensest hususunda uygulanıyor. 1950'li yıllardan itibaren eşcinsellik hakkında yazılanlara ve kitlesel kanaat oluşturma süreçlerine bakın; Önce eşcinsellikten sıklıkla ama yüzeysel bir tiksinti ve nefretle bahsedildiğini ve bu sapkınlığın da kadın erkek ilişkilerinde riayet edilen sıkı toplumsal mahremiyet ölçüleri sebebiyle ve erkeğin kadına “ulaşamaması” gerekçesiyle oluşmuş bir sapkınlık olarak anlatıldığını görürsünüz. Bu anlatı yaklaşık yirmi yıl içinde “onlar sapık değil sadece hasta” propagandasına evrildi. Beynin cinselliği düzenleyen bölgesinde bir hasar olmalıydı, ya da hormonlarla ilgili bir sorundu yahut psikanalizin derin çözümlemelerini hiç mi duymuyorduk? Kısaca şeytani bir akıl eliyle insanlığın ortak duygularının yerleri değiştiriliyordu! Hasta olan birisinden hastalığı sebebiyle iğrenmek hele onu dışlamak hiç insanca değildi. Mademki hastaydılar merhamet, anlayış ve tahammül gerekiyordu. Kısa bir süre sonra bu hastalığın çok zor tedavi edilebildiği yazılmaya, söylenmeye başladı. İğrenme ve öfkelenme, çünkü hastalar! Bu hâllerini kabullenin çünkü tedaviye cevap vermeyen bir hastalığa duçar oldular… Sinema ve edebiyat mizah üzerinden sapıklığa “sevimli” bir doğallık rengi çalmaya başladı. Artık yeni eşcinsellik bir hastalık değil tercih ve haktır. Akabinde üstünlük iddiası ve “homofobi” kavramlaştırması üzerinden eşcinsel sapkınlık kendi muarızlarına karşı taarruza geçecektir. Bir süre önce duydum; Amerika'da yapılan bir çalışmada pedofilinin sebebinin eksik bir gen ve bu sebeple beyinin cinselliği algılayan bölgesindeki farklılaşma olduğunu tespit etmişler. Süreci belirleyen senaryonun teferruatlarını bile değiştirmiyorlar…

Şeytani bir mahfil,  bu sapkınlıklarla ilgili kolektif kanıksama oluşturmayı hedefleyen çok amaçlı bir proje yürütüyor. Sağlıklı bir zihnin asla aklından geçmemesi gereken korku ve kaygılar art niyetle kışkırtılıyor ve  toplumsal bir hezeyan oluşturuluyor. Yetişkin bir kadın ve erkeğin aralarındaki doğal sakınımı “o gözle bakmama” ve çağdaş normlar safsatasıyla yok etmek isteyenler çocuklarımıza şefkat ve sevgi gösteren kişilere karşı hastalıklı bir tedirginlik duymamızı istiyorlar. Bu marazi tedirginlik hastalığı tersinden yayacak bir atmosfer oluşturmaya yarar. Sakınım ve cinsel gerilimi yetişkin erkekle kadın arasındaki özgelik alanından kopartıp “toplumsal duyarlılık oluşturmak” adına başka bir alana taşımak isteyenler o sapkınlığın kripto misyonerleri ve yer altı cinleridir.

Anormal korku ve kaygılar, histerik hezeyanlarla toplumdaki herkese kabul edilemez “acabalarla”  bir kere bakmaya başlarsanız savunmasız ve paranoid bir yalnız olursunuz. Aile olamazsınız, komşu, akraba, arkadaş ve dost olamazsınız. Bunlar olamazsanız, millet hiç olamazsınız.  Sokaklardaki  insanların varlıkları birbirlerine karşı emniyet değil de tekinsizlik duygusu telkin ediyorsa ağır bir yenilgi tarafından yutuluyorlar demektir.

Anlatmaya devam edeceğim.