22 Haziran 2016

Şeytanın işgal ettiği nimet: Buğday

Kilo ve sağlık problemi olan birçok şahıs hala içinde buğday ürünleri olan diyetlerle karşılaşıyor ve bütün ısrarlara açıklamalara rağmen yöntemini değiştirmeyen diyetisyenlerle ateşli tartışmalar yaşanıyor. Bizler Adem as'den beri insanlığın temel besinlerinden olan buğdaya özel bir düşmanlık beslemiyor hatta bütün yapısı ile el değmemiş olan dedelerimizin beslendiği buğdaylardan mamül yiyecekler ile haşır neşir olmayı istiyoruz lakin bunun için artık çok geç. Buğday bir genetik bilimci olan –dikkat edin tıpçı veya beslenme uzmanı demiyorum- Norman Borlaug'un çalışmaları ile GDOlu bir gıdaya dönüştü. Genetik teknolojisinin ilerlemesine doğru orantılı olarak da zamanla dünyadaki bütün kara parçalarına yayıldı.

Bugün insanlığın tükettiği buğday görünümlü ama muhtevası buğday olmayan başka bir şey! Nasıl kromozom sayısında sıkıntı olan bir bebek, normal bebek fonksiyonlarını yerine getiremiyorsa ve insanlar tarafından özürlü olarak addediliyorsa, bu buğday tipi de aslında bir bakıma gerçek besin fonksiyonlarını yerine getirmeyen özürlü bir buğdaydır. Bu yüzden 1990larla beraber tüm dünyaya yayılmış ve tüketim yoğunluğu artmış bu GDO lu ürünle beraber obezite, şeker ve çölyak gibi hastalıkların artışında anormal bir yükseliş görüldü. Bugün bu hastalıklar belli başlı ülkelerin sağlık harcamalarından büyük bütçe payları alıyor. Obezite bugün Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletlerinin resmi olarak savaş açmış olduğu iki toplumsal felaket ve hemen hemen tüm dünyada kırk yaş üstü bireylerin üçte biri ya şeker hastası veyahut şeker hastası adayı!

Durumun vehametini ve GDOlu buğdayın bedeninize neler yaptığını anlayabilmeniz için size ufak bir örnek verebilirim. Mesela 8-10 gün asla ve asla buğday ve türevi herhangi bir yiyecek ile beslenmeyin. Bırakın vücüdunuz bir süre buğdaysızlığa alışsın. Ardından ara verdiğiniz sürecin sonunda buğday mamüllerinden oluşmuş bir öğün oluşturun ve gönlünüzce buğday ürünlerini tüketin! Ekmek, makarna, mantı, kek… Yaklaşık yirmi dakika sonra göz kapaklarınız külçe gibi olacak, oturmuş olduğunuz yerden kalkmaya mecaliniz kalmayacak. Nefes alışınızdaki zorluğa bir türlü bitmeyen halsizliğiniz eklenecek ve bu zulmü kendinize her gün nasıl ettiğinize şaşıracaksınız.

Maalesef Buğday ülkemiz yemek kültürünün temel unsurlarından. Danışanlarımızın bir çoğu perhiz süreçlerinde buğday tüketimi konusunda sıkıntı yaşıyor. Lakin buğdaylı bir yaşam özellikle de yeni neslin felaketi olacak ve hafazanallah daha ergenliğe ulaşmadan iğneler, ilaçlar, takviyeler kullanan çocuklarla karşılaşacağız. Bu büyük meselenin çözümü tedricen GDOlu buğdayı hayatımızdan çıkarmakta yatıyor. Bu esnada da hükümetlerin ve medyanın “buğdaydan kaçışa” verecekleri destek çok önemli çünkü buğday ve ürünleri kullanımının resmi bazda kısıtlamayla karşılaşması ve medyanın buğdayın yıkıcı etkilerine karşı propaganda oluşturması elzem. Ayrıca fiyat farkına bakılmaksızın ve az miktarda GDO'suz buğdaydan yapılan besinler ölçülü miktarda tüketilebilir. Ülkemizde bu tip buğdaylardan mamul yiyeceklerin varlığı şu anda az olsa da bu üretimlere devlet teşviği verilmeli. Zaten her geçen gün artan beslenme bilinci de geleceğin sektörünün GDOsuz gıda sektörü olduğuna işaret ediyor.