'Şimdi sen su olduğunu düşün'
Hz. Mevlânâ’nın hazret-i su hakkında yazdıklarını (Mesnevî, cilt:3) okuyunca cezbeye kapılmamak mümkün mü? İnsanın kemalâtı hazret-i su üzerinden ancak bu kadar mânalı anlatılabilir. Doğu’da ve Batı’da modern zaman mütefekkirlerinden suya dair böyle bir kelâm duyulmamıştır. Hz. Pîr’in yüreğimin üstünden geçen bu cümlelerinin hülâsasını vecd, istiğrak ve cezbe hâlinde nakledebilirim ancak:
“VE
SUYA BENZEDİĞİNİ UNUTMA!”
“Şimdi sen ‘su’ olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar
faydalı ve su kadar çok, tükenmez... İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Sen,
hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi
vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı
ol; sen bir su ol... Ama rahmet ol; âfet değil! Su isen tarlalarını basma
insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; Sana ‘felaket’ denmesin! Su
isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!.. Su; yüce Tanrı’nın insanlar için
yarattığı en büyük nimetlerden biri... Ve suya benzediğini unutma!”
Hazret-i suyun kurumasının hem müsebbibi olan, hem de
korkusunu yaşayan modern dünyalılar Hz. Pîr’in bu sözünü kendi ülkelerinin dört
bir yanına, ibadethânelerine, evlerinin her köşesine yazmalıdırlar. Su hakkında
verilecek vaazlar, konferanslar, seminerler bu sözle başlamalıdır ki, nefs ve
beden elektrik şoku verilmişçesine sarsılmalı.
“SU
GİBİ, YÂNİ ASLIN GİBİ OL”
Ulu kişilerin sözüdür: İnsan suya benzer; su ve insanın
mayası birdir. Allah tarafından gökten indirilen, ölü toprağa can veren su
azizdir, cömertliğin ve mütevazılığın adıdır. Bu sebeptendir ki Müslüman
ecdadımız, “Su gibi, yâni aslın gibi ol, gönderdiğim gibi bana dön” mânasına
gelen “Su gibi aziz olun” demişler. Su aziz olduğu içindir ki ayakta değil,
çömelerek içilir.
SU
İNSANA ÂŞIK, İNSAN SUYA?
Su olmak
nasıl bir hâldir? Su da insan
gibi halden hâle girer; ırmak olur, göl olur, deniz olur. İnsan mı su,
su mu insan? Su mu insana âşık, insan mı suya? Hangisi evvel, hangisi sonra
gelir? Bunu şairlerin büyük atası Fuzûlî’den öğrenmek lâzım: “Dest-bûsu
ârzûsuyla ger ölsem dostlar /Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su” Şerhi:
“Dostlar! Şayet sevgilinin elini öpme arzusuyla ölürsem toprağımdan testi yapın
ve onunla sevgiliye su sunun.”
Cezbe ve
istiğrak hâlinde öğreniyoruz ki, Fuzûlî, Peygamber Efendimiz’e, yâni “Yâr” e su
olarak sunulmak, su gibi varmak istiyor.
Üstad Necip Fâzıl suya meftundur. Suyun ve insanın kaderinin aynı
olduğunu söylüyor: “Kâinatta ne
varsa suda yaşadı önce / Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce.” (Çile, s.189)
Biz de aşka
gelip, üstadın mısraı ile söyleyelim: “İnsan bu su misâli kıvrım kıvrım akar ya.” (a.g.e., s.398)
“SU, BENİM EFENDİM, SEVGİLİM”
Bu fakîr gibi hazret-i suya
muhabbeti olan Prof. Dr. İskender Pala da hazret-i suya ta’zimde bulunmuş ve
yüreğinden fışkırırcasına kaside tadında nâme yazmış: “Su, insandır. Doğuşu da
suyadır insanın, ölümü de. Doğunca yıkarlar, ölünce de. Bir ezandır, bir
tekbirdir, bir salâdır. Sevendir su. Âşıklar dâima su içinde kalmışlardır, kâh
ağlayarak, kâh ağlatarak. Yüzünü yerden hiç kaldırdığını gören var mıdır suyun?
Âh tevazu!.. Ya kim âlicenaplığına söz kondurabilir? Hiçbir kuldan, karşılık
istediği olmuş mudur suyun bunca zaman, bunca iyiliğine rağmen?!.. Peki ya
karşılıksız ve eşit sunmakta, Kudret Eli’nden el aldığını kim inkâr edebilir
onun?!.. Su, benim efendim, Sevgilim! Su efendilerin Efendisi, en sevgili!
İbtidâ Gül vardı, meğer Su da varmış.” (Âyine, s. 17)
“SU
Kİ, BİZE BİZİ GÖSTEREN BİR AYNA…”
Suyun insanla yaşıt ulvî bir emanet olduğuna inanan
Mustafa Özçelik’in söyledikleri yüreğimize su serpiyor:
“Biz bir emanete tâlip olduk. Bir remiz olarak söyleyecek
olursak testiyi emanet aldık, suya testi olduk. Suyu aslını bozmadan ve testiyi
kırmadan sahibine ulaştırmak durumundayız. Yunus Emre bize bunu söylüyor. Diyor
ki; su, tabiatta Zât’ı (Yaratan) bize gösterecek, fehmettirecek tek
imkânımızdır. Bizi diri kılan ise can…
Bunun dünyadaki karşılığı ise su… İşte can gözüyle Zât’ı aksettiren aynaya,
yâni suya bakıp sırrını söylüyor. Su ki, bize bizi gösteren bir ayna… Kendini
görebilen ise Zât’ı görecektir…” (Keşkül dergisi, 2010 güz sayısı).
İşte böyle
su ve insanın dostluğu. Susuzluktan kuruyan gönlümüzle, dilimizle “suya
benzediğimizi unutmayacağız!” diye and içelim hep beraber.
(ilbeyali@hotmail.com)