12 Kasım 2015

Şimdi sıra alt sınıfta…

AK Parti'nin yeniden tek başına iktidara gelmesi ekonomik stabilizasyonun devamlılığı açısından gerçekten önemliydi.

Bunun için elbet de kurulacak Hükümetin 1 Kasım seçimlerinin arifesinde ısrarla üzerinde durduğu ‘İstikrar'a gereken özeni ve önemi göstermesi şart.

Seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz piyasaların rahatlama işareti göstermesi de bunun elle tutulur bir kanıtı zaten.

Öte yandan hâlihazırda yürüyen ve planlanan projelerin aksatılmadan devamlılığı ve hizmete girmesi istikrarın sürdürülebilirliğini sağlayacak kaynaklar için de gerekli.

Çünkü ekonomik hayatta doğru kullanılan her kaynak yeni kaynakların kaynağına dönüşür.

Ayrıca devasa harcamaların yapıldığı projelerin hızla tamamlanması hâlihazırdaki uygulamalarda yaşanan kaynak israfını önlemenin de yolu.

Mesela yurdun dört bir yanına dağılmış bir hızlı tren projesinin karayolu ile sürdürülen mal taşımacılığını üstlenmesi durumunda sağlanacak tasarrufu varın siz hesap edin.

1 Kasım zaferine bir de bu açıdan bakmak önemli.

Halk kibrin tuzağına düşülmediği sürece istikrarın, istikrar konusunda kendini kanıtlamış bir partiden beklenmesi gerektiğine inandığı için kazanıldı bu sonuç.

Türkiye'de 13 yıldır süren istikrarlı dönemde ülke ekonomisini güçlendiren projeler başarıyla hayata geçirilirken kuşkusuz en büyük değişimi orta sınıf olarak tanımlanan kesim yaşadı.

Her toplumda yeniliklere en fazla açık olması nedeniyle tüketimi seven orta sınıfın oranı Türkiye'de yüzde 21'den yüzde 41'e yükseldi.

Ülkeyi zenginleştirmek için işe koyulan AK Parti'de ekonomiden sorumlu kurmaylar orta sınıfın yaygın ve sayıca yetersiz olması durumunda ekonomide yeni ve modern mallar üretmenin çok etkili olmayacağını biliyorlardı.

Azgelişmiş hiçbir ülkenin asıl sorunu sermaye değildi çünkü. Piyasayı döndürecek tüketim standartlarının düşüklüğüne bir çözüm bulamamalarından kaynaklanıyordu sorun. 

O halde talebin zayıf olacağı bir toplumda inşaattan turizme, eğlenceden sağlığa her sektörde büyük projeleri gerçekleştirmenin çok fazla anlamı yoktu.

Deyim yerindeyse Türkiye'de istikrar biraz da orta sınıfın sorunlarının çözülüp, ekonomik refahının sağlanmasından geçiyordu ki öyle de oldu.

Bugün kültürel anlamda alt yapısı yetersiz olsa da sahip olduklarıyla, yaşam tarzıyla, ekonomik düzeyiyle Türkiye'nin gelişmiş ülkelerin orta sınıflarıyla atışacak bir orta sınıfı var.

İlk 13 yılın bu büyük başarısını epeydir emekli, dar gelirli, yoksul insanlar da kendi yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için bekliyor haklı olarak.

Sadece AK Partiye oy veren insanlarda değil diğer partilerin destekçilerinde de buna dair sabırsızlığın çoğaldığını görebilmek mümkün.

Siyasi desteğinin önemli kısmını bu kesimlerden alan AK Parti'den beklenti öyle büyük ki vaatlerin gerçekleşmesi durumunda ‘oyumu AK parti'ye veririm' diyen insanların sayısı da çoğalıyor.

Ekonomisi güçlenen bir ülkenin sıkıntı çeken kesimleri haklı olarak ekonomik istikrarın toplumsal ve sosyal istikrarla desteklenmesini istiyorlar.

Evet, bu insanların sağlık hizmeti aldığı hastanelerin kaliteleri artırıldı…

Evet, bu insanların kullandığı ulaşım hizmetleri yaygınlaştırıldı. Havaalanlarının yenilenmesi, havayollarının yaygınlaştırılması alt sınıfın da bu hizmetlerden yararlanmasını kolaylaştırdı...

Evet, eğitimdeki desteklerin çoğaltılması bu insanların ekonomilerine katkı sundu.

Fakat her daim olduğu gibi emekliyi, asgari ücretliyi, memuru en çok ilgilendiren dolaylı yoldan hayatına olumlu yansıyanlardan çok cebine girecek olan paradaki, yani gelirindeki artış.

Enflasyona yedirilmeden, verileni zamlarla geri alan geleneksel kurnazlıklara bulaşmadan yapılacak her olumlu düzenleme toplumsal barışın ve sosyal adaletin yerleşmesi için de önemli.

Ülkeyi 2023 ve 2071 hedeflerine ulaştıracak siyasi istikrarın devamlılığı için de tabii ki.

Görünen o ki Türkiye'de çok mühim değişimleri sağlayan AK Parti'nin bu konuya yoğunlaşması artık sadece bir görev değil.  Vicdan, adalet, hak, hukuk adına boynunun borcu.

Umutla bekliyoruz.