Sınavdayız (4)
Hz. Yusuf’un (a.s.) kardeşleri babalarının yanına gidince; babaları: ”Bünyamin nerede*” diye sorunca onlar da şu cevabı vermişler:
Oğlun hırsızlık yaptı, demişler ey babamız,
Şehir halkına ve kervana da sorabilirsiniz!
Babaları şöyle diyerek sabretmekten
başka yapacağı bir şeyin olmadığını vurguluyor. Baba Hz. Yakup’un (a.s.) evlat
acısıyla üzüntüden gözlerine ak iniyor ve dediklerine inanmadığını söylüyor
onlara:
Kötülüğe
itmiş nefsiniz sizi, demiş babamız:
“İşim
güzel bir sabırdır!” başımdan gidiniz!”
“Umarım,
Rabb’im tümünüzü getirir geri!”
“Vah,
Yusuf’um!” deyip dökmüş incilerini!
Çocuk
acısı, sızlatmış üzgün babamızı!
Aklanmış
gözleri, yutkunmuş acısını!
Oğulları ise Hz. Yakup’a (a.s.): “Baba, bu eski
hayalleri bırak, boşuna kendini yıpratma! Hala ne diye Yusuf’u hayal ediyorsun! Yusuf diye biri
yaşamıyor ki... Bırak bu eski hayalleri!” diyerek onu kınıyorlar:
Hastalanıp
gideceksin demiş oğulları!
Baba,
bırak sonu gelmez eski hayalleri!
Bunun üzerine Hz. Yakup (a.s.) şunu söyleyerek
Allah’tan yardım istiyor ve oğullarına şunları söylüyor:
“Tasa ve kederimizi sunarız yalnız Allah’a,
Bilmediğiniz bilgileri
vahiyle biliriz daha!”
Gidin, araştırın Yusuf’u ve kardeşinizi,
Kesmeyin Allah’ın acımasından ümidinizi!
Çünkü, kafirler güruhundan başkası,
Kesmez Allah’ın acımasından ümidini!
Kardeşler, babalarının öğüdü üzerine
tekrar Mısır’a; vezir (Hz. Yusuf’un (a.s.) huzuruna çıkıp yalvararak yardım
istiyorlar:
“Ey
şanlı vezir, dardadır ailemiz, yardım et,
Sermayemiz
azdır, sadaka vererek iyilik et!”
Bu can alıcı noktada söz sırası Hz. Yusuf’a (a.s.) geliyor ve taşı gediğine koyuyor:
Bilgisizken Yusuf ve küçük kardeşinizi,
Hatırlıyor musunuz, neler yaptığınızı?
Bu beklenmedik baş döndürücü olay
karşısında kardeşler neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Şaşkınlıklarını
gizleyemeden soruyorlar:
Sen Yusuf musun, yoksa sen; dediler?
“Evet, Yusuf’um; bu da kardeşimizdir!”
Hz. Yusuf (a.s.), onlara ilahi
gerçekleri hatırlatıp şu öğütlerde bulunuyor:
Allah,
iyilikle verdi sayısız güzellikler,
Sabırlılar,
saygılılar karşılığını hak eder!
Burada Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatında önemli
bir dönüm noktası olan Mekke’nin İslam’la şereflenişi olayında Kabe’yi ziyaret
ettikten sonra Ka’be’nin etrafında toplanmış nefes nefese merakla haklarında
nasıl bir kararın verileceğini heyecanla bekleyen; ona hakaret etmiş, yoluna
diken atmış, üzerine işkembe atmış, Müslümanlara; “Rabbimiz Allah’tır!”
dedikleri için işkence ederek şehit etmiş, olmadık hakaretlerde bulunmuş Mekke
müşriklerine söylediği sözü söylemeden geçemeyeceğim: “Bugün siz benim yerimde
olsaydınız, bana nasıl bir işlem yapardınız?” Onlar da gerçeği söylemek zorunda
kaldıkları için şunu dile getiriyorlar: ”Sen kerim bir kardeş oğlusun,
senden iyilik bekleriz!” diye cevap verince; o (s.a.v.) da: ”Bugün size,
kardeşim Yusuf’un (a.s.) kardeşlerine dediğini
derim: ”Bugün size kınama yok, bağışlasın Allah
sizi!” tarihi sözü söylüyor:
Ödüllendirir,
güzel işler yapanları Allah!
Bugün
size kınama yok, bağışlasın Allah!
Sürün
gömleği dedik, babamızın yüzüne,
Açılır
gözü, getirin ailenizi ve onu bize!
Kervan Mısır’dan ayrılır ayrılmaz; Hz. Yakup (a.s.) şunu söylüyor:
Ayrılınca,
Mısır sokaklarından kervan,
Dökülmüş
babamızın şunlar ağzından:
Demezseniz
bize, bunamış babamız!
Oğlumuzun
kokusunu alır burnumuz!
Hz. Yakup’un (a.s.) ailesi
ve yakınları oğulları gibi şunu söylemekten geri kalmıyorlar:
Duyanlar
babamızı ağız birliği etmişler:
“Hala
o eski şaşkınlığındasın!”demişler!
Oysa Hz. Yakup (a.s.),
Hz. Yusuf’un (a.s.) gömleğini yüzüne sürmüş:
Sürmüş
gömleği yüzüne, görmüş gözü,
Çarpmış
yeniden yorgun, yaşlı yüreği!
Bunun üzerine aile, Mısır sarayında Vezir’in (Hz.
Yusuf’un (a.s.) huzuruna çıkınca Hz. Yusuf’un (a.s.) küçükken gördüğü rüya, olağanüstü bir olay
(mu’cize) olarak gerçekleşiyor:
Anne,
babamızı oturttuk yüksek tahtımıza,
Saygıda
bulundu kardeşlerimiz bir çırpıda!
Babacığım,
işte bu rüyamızın yorumudur,
Bizi
hapisten, sizi çölden getirmek iyiliktir!
Allah’ımız, dünyada nasip verip sevindirir:
İyilik yapar Allah, hak edeni ödüllendirir!
Hz. yusuf saltanat sahibi, ailesine
kavuşmuş, istekleri yerine gelmiş ve deyim yerindeyse muradına ermiş olduğu
halde artık Allah’tan ahirete yani asıl vatana gitmeyi istiyor. Günümüz
insanına göre aslında asıl şimdi yaşamanın anlamı varmış gibi geliyor bize...
İsteği şu:
DUA
Rabb’imiz acımanla rüya yorumunu öğrettin!
İnsanları doğruya çağırıp yönetmeyi verdin!
Sensin tek velimiz bizim, dünya ve ahirette,
Müslüman olarak al, olsun canımız iyilerle!
Hayırlı Ramazanlar diler, Allah’a
emanet olun derim.