03 Nisan 2024

​Sınavdayız (4)

Hz. Yusuf’un (a.s.) kardeşleri babalarının yanına gidince; babaları: ”Bünyamin nerede*” diye sorunca onlar da şu cevabı vermişler:

Oğlun hırsızlık yaptı, demişler ey babamız,

Şehir halkına ve kervana da sorabilirsiniz!

 

Babaları şöyle diyerek sabretmekten başka yapacağı bir şeyin olmadığını vurguluyor. Baba Hz. Yakup’un (a.s.) evlat acısıyla üzüntüden gözlerine ak iniyor ve dediklerine inanmadığını söylüyor onlara:

 

Kötülüğe itmiş nefsiniz sizi, demiş babamız:

“İşim güzel bir sabırdır!” başımdan gidiniz!”

 

“Umarım, Rabb’im tümünüzü getirir geri!”

“Vah, Yusuf’um!” deyip dökmüş incilerini!

 

Çocuk acısı, sızlatmış üzgün babamızı!

Aklanmış gözleri, yutkunmuş acısını!

 

Oğulları ise Hz. Yakup’a (a.s.): “Baba, bu eski hayalleri bırak, boşuna kendini yıpratma! Hala ne diye  Yusuf’u hayal ediyorsun! Yusuf diye biri yaşamıyor ki... Bırak bu eski hayalleri!” diyerek onu kınıyorlar:

 

Hastalanıp gideceksin demiş oğulları!

Baba, bırak sonu gelmez eski hayalleri!

 

Bunun üzerine Hz. Yakup (a.s.) şunu söyleyerek Allah’tan yardım istiyor ve oğullarına şunları söylüyor:

 

“Tasa ve kederimizi sunarız yalnız Allah’a,

 Bilmediğiniz bilgileri vahiyle biliriz daha!”

 

Gidin, araştırın Yusuf’u ve kardeşinizi,

Kesmeyin Allah’ın acımasından ümidinizi!

Çünkü, kafirler güruhundan başkası,

Kesmez Allah’ın acımasından ümidini!

 

Kardeşler, babalarının öğüdü üzerine tekrar Mısır’a; vezir (Hz. Yusuf’un (a.s.) huzuruna çıkıp yalvararak yardım istiyorlar:

 

“Ey şanlı vezir, dardadır ailemiz, yardım et,

Sermayemiz azdır, sadaka vererek iyilik et!”

 

Bu can alıcı noktada söz sırası Hz. Yusuf’a (a.s.) geliyor ve taşı gediğine koyuyor:

 

Bilgisizken Yusuf ve küçük kardeşinizi,

Hatırlıyor musunuz, neler yaptığınızı?

 

 

Bu beklenmedik baş döndürücü olay karşısında kardeşler neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Şaşkınlıklarını gizleyemeden soruyorlar:

 

Sen Yusuf musun, yoksa sen; dediler?

“Evet, Yusuf’um; bu da kardeşimizdir!”

 

Hz. Yusuf (a.s.), onlara ilahi gerçekleri hatırlatıp şu öğütlerde bulunuyor:

 

Allah, iyilikle verdi sayısız güzellikler,

Sabırlılar, saygılılar karşılığını hak eder!

 

Burada Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatında önemli bir dönüm noktası olan Mekke’nin İslam’la şereflenişi olayında Kabe’yi ziyaret ettikten sonra Ka’be’nin etrafında toplanmış nefes nefese merakla haklarında nasıl bir kararın verileceğini heyecanla bekleyen; ona hakaret etmiş, yoluna diken atmış, üzerine işkembe atmış, Müslümanlara; “Rabbimiz Allah’tır!” dedikleri için işkence ederek şehit etmiş, olmadık hakaretlerde bulunmuş Mekke müşriklerine söylediği sözü söylemeden geçemeyeceğim: “Bugün siz benim yerimde olsaydınız, bana nasıl bir işlem yapardınız?” Onlar da gerçeği söylemek zorunda kaldıkları için şunu dile getiriyorlar: ”Sen kerim bir kardeş oğlusun, senden iyilik bekleriz!” diye cevap verince; o (s.a.v.) da: ”Bugün size, kardeşim Yusuf’un (a.s.) kardeşlerine dediğini derim: ”Bugün size kınama yok, bağışlasın Allah sizi!” tarihi sözü söylüyor:

 

Ödüllendirir, güzel işler yapanları Allah!

Bugün size kınama yok, bağışlasın Allah!

 

Sürün gömleği dedik, babamızın yüzüne,

Açılır gözü, getirin ailenizi ve onu bize!

 

Kervan Mısır’dan ayrılır ayrılmaz; Hz. Yakup (a.s.) şunu söylüyor:

 

Ayrılınca, Mısır sokaklarından kervan, 

Dökülmüş babamızın şunlar ağzından:

 

Demezseniz bize, bunamış babamız!

Oğlumuzun kokusunu alır burnumuz!

 

Hz. Yakup’un (a.s.) ailesi ve yakınları oğulları gibi şunu söylemekten geri kalmıyorlar:

 

Duyanlar babamızı ağız birliği etmişler:

“Hala o eski şaşkınlığındasın!”demişler!

 

Oysa Hz. Yakup (a.s.), Hz. Yusuf’un (a.s.) gömleğini yüzüne sürmüş:

 

Sürmüş gömleği yüzüne, görmüş gözü,

Çarpmış yeniden yorgun, yaşlı yüreği!

 

Bunun üzerine aile, Mısır sarayında Vezir’in (Hz. Yusuf’un (a.s.) huzuruna çıkınca Hz. Yusuf’un (a.s.) küçükken gördüğü rüya, olağanüstü bir olay (mu’cize) olarak gerçekleşiyor:

 

Anne, babamızı oturttuk yüksek tahtımıza,

Saygıda bulundu kardeşlerimiz bir çırpıda!

 

 

Babacığım, işte bu rüyamızın yorumudur,

Bizi hapisten, sizi çölden getirmek iyiliktir!

 

Allah’ımız, dünyada nasip verip sevindirir:

İyilik yapar Allah, hak edeni ödüllendirir!

 

Hz. yusuf saltanat sahibi, ailesine kavuşmuş, istekleri yerine gelmiş ve deyim yerindeyse muradına ermiş olduğu halde artık Allah’tan ahirete yani asıl vatana gitmeyi istiyor. Günümüz insanına göre aslında asıl şimdi yaşamanın anlamı varmış gibi geliyor bize... İsteği şu:

 

                     DUA

 

Rabb’imiz acımanla rüya yorumunu öğrettin!

İnsanları doğruya çağırıp yönetmeyi verdin!

 

Sensin tek velimiz bizim, dünya ve ahirette,

Müslüman olarak al, olsun canımız iyilerle!

 

Hayırlı Ramazanlar diler, Allah’a emanet olun derim.