Siyaset, Bürokrasi ve Ahlak-1-
Siyaset-ahlâk birlikteliği halen ulaşılamamış bir olgu olarak gündemimizde durmaktadır. Başka bir deyişle, siyasetin ahlâk ile yan yana duruşu idealde hep mümkün, realitede ise hep kısıtlı ya da ancak bazı zaman ve yerlerde görülebilir şeklinde ortaya konulmuştur.
Evet, idealde Ahlâk siyasetin temel
yapı taşlarından biridir. Siyasetin, ahlakı içine almadan işlemesi ya da
siyasette siyasî alanın dışına çıkarılması, siyaseti de ahlâksız bir hale
büründürmektedir.
Bilinçli ya da bilinçsiz bir süreç
yoluyla, ahlâkı öteleyen ve kendi alanına gömülü bir siyasî faaliyet, kalıtsal
olarak özürlüdür.
Ahlâkî temelden yoksun, ahlâkî değer
yargılarının süzgecinden geçmeyen bir siyaset, küresel skandallar dizisinde,
rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk uygulamalarındaki çarpıcı artış hızıyla karşılık
bulmaktadır.
Bilim ve teknolojideki hızlı
gelişmeler ve kitle iletişiminin daha etkin ve yaygın hale gelmesi, toplumsal
değişmeleri de hızlandırmaktadır. Bu gelişim ve değişmeler beraberinde ahlaki
değerleri de deformasyona uğratmaktadır.
Ahlak, toplumdaki bireylerin güvenlik,
huzur ve mutluluk içinde yaşamalarına yardımcı olur. Bu nedenle toplumun barış
ve huzuru için insanların ahlaklı olup olmamaları önemlidir.
Peygamberler, toplumların ahlak ve inançları
bozulduğunda gönderilmişlerdir. Bütün peygamberlerin insanlığa çağrısı, ahlak
öğretmeye yöneliktir. Bu nedenle peygamberler ilk tebliğlerine tevhidle
birlikte ahlak öğretimiyle başlamışlar.
İslam ahlakı, insanın kendisini sıkı
bir şekilde denetim altında tutmasını, düzeltmesini ve insancıl düzeye
getirmesini öngörür.
Bireyin, toplumca kabul edilmiş ahlaki
değerlere uygun davranış kalıplarını benimsemesinde kültürel normların önemli
katkıları vardır.
Bu normlar bireyin, içinde yaşadığı
toplumun ahlaki değerlerini benimsemesi, kendisinden beklenen görev ve
sorumlulukları başarılı bir şekilde yerine getirmesini sağlar. Bu da bireyin
ruh sağlığını, dolayısıyla toplumun huzur ve mutluluğunu olumlu yönde etkiler.
Zira, huzurlu ve mutlu toplumlar,
ancak sağlıklı ve mutlu bireylerden meydana gelir.
Toplum, bireylerin yaratıcısı değil,
fakat oluşum ve gelişim şartıdır. Birey, toplumun birçok inanç ve değerlerini
zorunlu olarak benimser ve aynı şekilde birey de birtakım değerleri topluma
kazandırır.
Dinlerin, paylaşılan karakteristik
nitelikleri etkisini eğitim, ekonomi, ahlak, siyaset vb. sosyal faaliyet
alanlarında gösterir. Her din, emir ve tavsiyelerinin yanında mensuplarınca
benimsenmesini istediği birtakım ahlaki duygu, düşünce, tutum ve davranışları
da dile getirir ve açıklar. Dolayısıyla dinlerin, mensuplarının ahlaki düşünce
ve davranışlarını kendi etkileri altında bulundurmaları kaçınılmazdır.
Toplumsal etki ve değişmeler
insanların ruh yapısını, düşünme ve algılama biçimlerini, tutum ve
davranışlarını da etkiler ve değiştirir. Dolayısıyla insanların ahlaki düşünce
ve davranışları toplumsal etki ve değişimlere açıktır.
Bu Toplumsal değerler, kültürün var
olabilmesi için vazgeçilmez unsurlardır. Bunların başında dil, din ve ahlak
değerleri gelir. Siyaset Dili düşünmeyi ve düşünceleri ifade etmeyi sağlayan
kavramları içerir.
Hali hazırda var olan siyaset dili,
yaşayan insanlar arasında bir mücadele ve çatışma halidir.
Her ne kadar Toplum ve bireyler
Arasındaki farklılıklar, eğilimler ve çatışmalar siyasetin varlık sebebini
oluşturuyor olsa da, bu çatışma, iktidar gücüne sahip olmak için toplumdaki
değerlerin paylaşılması çabasıdır.
İnsanlar fikirlerini ve ideallerini bu
yolla uygulayabileceklerini düşünmektedirler. Buna, iktidarın ele geçirilmesi
ve onun sağladığı yararların paylaşımı da denilebilir.
Bugün toplumun siyaset kurumuna
“ahlâksızlığın en yaygın alanı” olarak bakmasında, toplumun tüm katmanlarının
(siyasi partiler, siyasi örgütlenme, seçmen tabakası, siyasi aktörler vb.)
bütünsel bir etkisinin olduğu, bunun sadece kişisel olarak siyasetçilere
yüklenebileceğinden daha büyük bir kirlilik içerdiği göz ardı edilemez…
Vesselam