08 Temmuz 2015

Siyasette kadroların önemi...

Dillerden dökülen 'Vatan, Millet, Sakarya'dan başkası olmasa da bizde insanları siyasete atılmaya yönlendiren asıl belirleyici unsur, siyasetin adının kötüye çıkmasına da neden olan o bitmez, tükenmez bireysel hesapların hayata geçirilme isteği olmuştur ekseriyetle.

Elbette çoğu zaman vicdan ile adalet duygusunun şekillendirdiği erdemli bir duruşun sahibi olan bazen de demokrasi kültürünü bünyesinde içselleştirmiş insanlar siyaset dünyasına gelmiştir. Onların siyasete girişlerindeki en önemli etken de çoğunlukla bir idealin hayata geçirilme isteğidir zaten. Ülke siyasetinin bir nebze de olsa ilerlemesi de siyaseti toplum için bir hizmet aracı olarak düşünen; edindiği bilgi, birikim ve deneyimleri ülkesinin değişip, dönüşmesi için kullanıma sunan o kişilerin sayesinde mümkün olmuştur.

Genel siyasetini vesayetçi bir anlayış ile kurgulamış, demokrasiyi halkın 4-5 yılda bir sandığa gitmesinden ibaret saymış, halka sürekli üstenci bir tavrın kompleksleriyle bakmış ülkelerde kuşkusuz politik hayatın ağırlıklı aktörleri bireysel veya ait oldukları kesimin çıkarları için siyasete girenlerden oluşmuştur.

Çok iddialı kurulmuş partilerin dahi bir süre sonra tarihin karanlığına gömülmesi, o partilerin farklı kademelerinde kendilerine yer bulan, niyetleri parti niyetinden farklı kişilerin varlığından kaynaklanmıştır. Çok iyi amaçlarla kurulmuş olsalar da kendilerinin ve dar çevrelerinin politik veya ekonomik hesaplarının derdinde olan kişilerin etkinliğine kapılan bütün partiler, eninde sonunda siyaset sahnesinden silinmiştir. Ülkenin siyasi tarihini bir tür partiler mezarlığına dönüştüren bu durum, o partilerin içindeki 'oportünist' anlayışların varlığından ve etkin olmalarından dolayıdır.

Bu durum, uzun vadede partilerin bugünün dünyasına uygun olarak halkın refahı için projeler üreten merkezlere dönüşmesine ve şeffaf siyasetin kökleşip, yerleşmesine engel olduğu gibi, o partilerin hükümeti altındaki ülkenin demokratikleşmemesine de neden olmuştur.

Onca yıllık parlamenter sistem deneyimine sahip olduğunu söyleyen bir ülkenin, AK Parti'ye gelene kadar doğru dürüst bir sosyal ve ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş, ülke demokrasisini ileri seviyelere götürecek hukuksal adımları atabilmiş partilerden yoksun olmasının ardında, çok fazla dillendirilmese de'kadro' inşalarındaki özensizliğin yattığını düşünürüm.

AK Partiyi vesayet rejiminin tipik partilerinden farklı kılan realite, sapmalar olsa da temelini ülke yararına çalışmayı ilkesel olarak siyasi varlığının sebebi sayan, erdemliler hareketinin şekillendirdiği bir siyasi kadrodan almış olmasıdır aslında. Kuruluş kadrolarının, kendine yontmayı siyaset sayan klasik oportünist kişiliklerden uzak tutularak oluşturulmuş olması, partinin siyaset sahnesine çıktığı günden beri girdiği her seçimden birinci parti olarak çıkmasının da sebebi olarak düşünülebilir.

Siyaseti eskiden olduğu gibi rant, çıkar, getiri fırsatlarını yaratmanın ya da hukuk dışı paralel türü derin örgütlerin devlet içindeki etkinleşmelerinin aracı olarak değil de halka ve ülkeye 'hizmetin aracı' olarak gören inanç ve inancı sürdürmedeki istek, AK Partiyi, girdiği seçimlerde yüksek oylar almış, iktidarlar görmüş ama siyaset sahnesinden silinmekten kendini kurtaramamış önceki partilerden farklı kılmış olabilir.

Bu durumda il ve ilçe parti kadrolarının ve yerel hükümetler için seçilmiş meclis üyelerinin özenle seçimi, her partiden çok AK Parti için her vakit aksatmadan ve kesintisiz sürdürmesi gereken önemli bir göreve dönüşmektedir. Bu, çaba aynı zamanda kendi çıkar, ego ve komplekslerinden arınmış yeni bir siyasetçi tipolojisi ve politik kültürün oluşturulmasına da yarar ki bunu da doğal olarak 'memlekete hizmet' desturunu ülke siyasetine sokmuş ve Yeni Türkiye ülküsü ile yola çıkmış bir partinin yapması gerekmektedir.

AK Parti'nin, özellikle il, ilçe, belde, mahallelerde kadrolaşma işini ne kadar etkili ve sağlıklı yaptığına yakından bakmak ilginç olacaktır.