05 Eylül 2015

Son sınav: 1 Kasım

Türkiye 1 Kasım'da, istikrarlı bir iktidar seceneğini ortaya çıkaramazsa, bu kuşatma ikliminin işgal cihatine gitmesinin önünü kimse kesemez. Geçmişte, işgal kuvvetlerini evlerinin balkonlarından alkışlayarak karşılayanların torunlarının, bu kuşatmaya destek için kalenin kapısını içerden açma çabalarını boşa çıkarmak, içerden beslenen uluslararası planı bozmak zorunda Türk milleti.

Klişe bir laf olsa da bir gerçeğin ifadesi; Devlette devamlılık esastır. Bunun en somut örneklerini yaşadığımız bir dönemin içindeyiz. Her ne kadar siyasi yelpazede istikrarsızlık hakim olsa da, devlet işleri “ustalık”la ilerliyor.

Türkiye'yi başdöndürücü bir kuşatma iklimine mahkum etmeye çalışan akıllar, birer birer çöküyor.

Tahmin ettiğiniz üzere kastım güneyimizde yaşanan gelişmeler… Düne kadar ‘ha kuruldu ha kurulacak' denilen Suriye'nin kuzeyindeki Kürt kantonu ile ilgili beklentiler, ABD ile yürütülen kararlı müzakereler sonucu çöplüğe gitme aşamasına geldi.

Batı'nın sömürge karakolu görevini üslenecek bir Kürt devletinin ulusal kimlik çalışması diye bildiğimiz Kobani ile başlayan süreç çöktü.

Kobani üzerinden karanlık bir stratejinin yansımasıyla bir araya getirilen Suriye Kürtleri ile Iraklı Kürtler arasındaki zimni anlaşma, Türkiye'nin akıllı hamleleriyle bozulma aşamasına geldi.

-Cerablus-Azze hattı Türkmenler'e-

Hepimizin ortak kaygısı olan “güvenli bölge”, Türkiye ile ABD arasındaki çetin pazarlıklar sonucu, Cerablus-Azez hattında, Türkmenler ve Özgür Suriye Ordusu unsurlarının denetimine bırakılacak.

Son dönem bilhassa İran'ın Türkiye'ye yönelik küstahlaşan açıklamaları, Türkiye'nin Suriye politikasındaki kazanımlarına dayanıyordu. Çünkü İran'ın, Suriye politikaları, Türkiye'nin insani talepleri ve bölgenin güven ve istikrarının kalıcı bir şekilde tesisini kapsayan politikalarla ters düşüyordu.

Yine yüz yıllık harita hayalinin peşine takılan İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin bölgeye yönelik uzun vaadeli planları da Türkiye'nin ABD ile yürütülen müzakerelerde önşart olarak sunduğu taleplerle örtüşmüyordu.

Türkiye'nin Suriye politikasının temelini, egemenlik haklarının tehdidinin yanında, bölgede güven ve istikrarı demokrasi ve yaşam haklarını uzun vadeli teminat altına alacak politikaların oluşturması, bölgeyi kontrollü çatışma ile yönetme ve dizayn etme hedeflerine ters düştü.

-Kale kapısı içerden açılmak isteniyor-

İç siyasette sosyolojik olarak bir araya gelmesi imkansız görünen siyasi akımların zımni ittifak kurması ve İran'ın kimi batılı devletlerle Türkiye karşıtlığı noktasında hemfikir olması, Türkiye'nin Ortadoğu halkları için umuda dönüşen politikalarının önünü tıkamayı hedefleyen hamlelerdi. Hatta siz buna Türkiye'deki kimi siyasi aktörlerin İran'la bir olup Türkiye'ye karşı savaşacağını ilan etmesini de ekleyin.

Siyasetin ve devlet uygulamalarının normal koşullar içerisinde yürüdüğü hallerde bu kadar karanlık ittifakın hamlelerine karşı strateji geliştirmek elbette kolay değil.

-Son sınav 1 Kasım-

Legal-illegal, meşru-gayrimeşru ne kadar örgüt, siyasi parti ve sivil toplum örgütü varsa hepsinin, kendi ülkesinin politikalarını yerlebir edecek küresel ittifakın piyonluğuna soyunduğu bir ortamda, normal yollarla normalleşmek imkansız hatta. Şu an devamlılık esasıyla hamleler yürüten devlet aklı, bu imkansızı başarma çabasında. Bu aklı güçlendirecek olansa, 1 Kasım 2015 günü yapılacak olan yeniden seçimler...

Aynı şekilde 1 Kasım, Türkiye'yi, yerli işbirlikçilerin de desteğiyle esir alan uluslararası kuşatma ikliminden kurtaracak son sınavın da tarihi.

Türkiye 1 Kasım'da, istikrarlı bir iktidar seceneğini ortaya çıkaramazsa, bu kuşatma ikliminin işgal cihatine gitmesinin önünü kimse kesemez. Geçmişte, işgal kuvvetlerini evlerinin balkonlarından alkışlayarak karşılayanların torunlarının, bu kuşatmaya destek için kalenin kapısını içerden açma çabalarını boşa çıkarmak, içerden beslenen uluslararası planı bozmak zorunda Türk milleti.

Aksi halde eşiğimize kadar gelen ve Mısır, Libya, Suriye'de yaşayanları mumla arayacağımız bir işgali engellememiz mümkün bile olmaz.