31 Ekim 2019

Sonra Dönüp Kalbime Baktım

Ölüm en büyük hakikat iken, adeta ölümsüzlük hissiyle yaşayan insanoğlu. Kabir kapısının ötesine geçemeyecek işlerle oyalanan zihnim. Ebedi saadetten uzak, dünya misali fani ve aldatıcı heveslerle meşgul olan kalbim. Ve kalbimin içindeki vadileri kaplamış, denizleri örtmüş, güneşi perdelemiş geçici heveslerim.

 Zamanın telaşından, yetişmesi gereken işlerin koşuşturmacasından uzaklaşıp kalbime ve içindekilere bakmayalı ne kadar da çok zaman olmuş. Sahi sizde baktınız mı kalbinize? Mesela kalbimizde ne var, geçmişe, bugüne ve yarına dair. Evet bende dönüp kalbime baktım ve orada bir sürü afaki uğraş, dünyanın asla tamamlanmayacak işlerine dair abartılı kaygılar ve boş heveslerimi gördüm. Keşke daha sık bakabilsek kalbimize, zamanın aldatıcı süslerinden arınıp, ölümün en büyük hakikat olduğunu, dünyadaki mal ve heveslerin pek çoğunun kabir kapısının ötesine geçemeyeceğini aklımızdan ve kalbimizden hiç çıkarmasak.

 Tıpkı uzun bir yolculuğa çıkan yolcunun valizini doldurması gibi tıka basa doldurmuşum kalbimi. Fakat valizimdeki şeylerin çoğu gideceğim yerde işime yaramayacak şeyler. Belli ki doğru bir hazırlık olmamış bu.  Yanıma aldıklarım, valizime, kalbime doldurduklarımın çoğu yola dair. Oysa bu yolun bir sonu vardı ve benim hazırlığım birazda seyahatin bitip sonsuzluğun başlayacağı yerdeki yaşamım için olmalıydı. Meğerse yol telaşı diğer hazırlıkları unutturmuş kalbime. Zavallı zihnim ve kalbim, aldanmış, insanın ilk aldanışı gibi.

 Sahi insan dünyada bir yolcuydu. Gece ve gündüz mütemadiyen yürüdüğümüz bu yolun bir başlangıç ve bitiş noktası ve bu yolculuğun sonunda ebedi kalış yurdu vardı. Oysa yola ve yolculuğa dair kaygılarımız, ebedi kalış yurdunu unutturmuştu. Bu aslında insanın en büyük aldanışıydı belki de. Zira tüm yolların ve yolculukların bittiği yer, varış noktası aynıydı ve yolculuğun nihayete ereceği yer kabir kapısıydı.

 Kutlu nebi Hz. Muhammed (S.A.V.), kalp ile ilgili şöyle buyurmuştur, “Dikkat edin vücudun içinde bir et parçası vardır; o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o kalptir”. Yine Kuran-ı Kerim'de Rabbimiz, “O gün ne mal ne de evlat fayda verir. Ancak Allah'a selim bir kalp ile varan kimse müstesna” (Şuara, 88-89) ayeti ile kalbin ve içindekilerin önemini işaret etmektedir.

 Kalbimizi dünyanın geçici arzularıyla, maddeye ve maddi olana dair aldatmacalarıyla ve habis duygularıyla doldurup hem amelimizi hem de emelimizi heba etmeyelim. Evet bugün dünya tüm şehvetiyle kalbimizi ele geçirmek için saldırıyor ama direnmek ve kalbimizin içine girecekleri seçmek bizim elimizde. Bu yüzden kalbimizin yani vücudumuzun en kıymetli organının içine girecek şeyleri daha dikkatli seçmek mecburiyetindeyiz. Zira kalp aynı zamanda en ölümcül hastalıkların ve manevi buhranların da evidir.

 İnsanın ilk var edilen organı kalbidir. Bozulma da düzelme de kalpten başlar. Bize tertemiz ve güzel duygularla dolu olarak verilen kalbimizi korumakla mükellefiz. Kalbimizin biyolojik sağlığı kadar manevi sağlığı da önemlidir. Dünya malına aşırı düşkünlük, haz odaklı yaşam, kıskançlık, kin ve nefret gibi kötü düşünceler kalbin manevi sağlığını bozar. İnsanı mutsuz, doyumsuz ve yalnız bırakır.

 Kalbimizin sesine daha sık kulak verelim. Kalbimizin içindekilere daha sık göz atalım. Kalbimizi dünyanın tozundan, kirinden ve metal çağının pasından arındırmak için gayret edelim. Zira insan kalbinde bulundurduklarından ve kalbinde biriktirdiklerinden mutlaka hesaba çekilecektir.

 Vesselam…