06 Aralık 2019

Sorunların Çözümünde İşbirlikçi Akıl

Sorunların çözülmesi için uzlaşmanın dışında çare yoktur. Uzlaşma kültürü milletimizin mayasında olan temel ve birleştirici maya gibidir. Bu mayanın tutması için, sistemsel temel sorun kaynaklarına yönelerek somut tespitlerin yapılması şarttır.

Çözüm adına yuvarlak laflar içinde genel geçer kavramların kullanılması, sadece sorunları fark edip dile getirenlere yönelik bir susturucu yaklaşım olur.

Hareket noktası temel sorun kaynağını tespit olmadığı sürece, toplumsal parçalanmalar sinsi biçimde derinlik kazanarak artacaktır. Bunun olumsuz yansımaları, toplumun tüm katmanlarına yayılmasına neden olarak karşımıza çıkacaktır.

Türkiye reel politik bir yeni yapılanmayı siyasi yapılanmaya taşımakla, bölgesel jeopolitik kurguların Türkiye'nin üzerindeki olumsuz etkilerine güçlü bir tampon oluşturabilir. Bunun içinde Türkiye'nin kolektif aklı harekete geçirerek, küresel finansın yeni yapılanma sürecinde güçlü bir pozisyon alması gerekir.

Ağırlıkta ekonomik olmakla beraber, periyodik zamanlarda sürekli nükseden bir hastalık gibi karşımıza toplumsal büyük etkileri olan hastalıklar çıkmaktadır. Bu kimi zaman asgari ücret sorunu, kimi zaman emeklilerin hak ettiği geçinebilir insani bir maaş almaları, kimi zamanda emeklilikte yaşa takılanlar diye toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bunlar toplumun büyük bir kesimi olan çalışan, emek sahibi olan insanlarımız olup, sorunun boyutunun onlarla da sınırlı olmadığını görüyoruz.

Çalışanları çalıştıran işverenlerimizin sorunları da çok ciddi bir açmaz olarak karşımızdadır.  İşveren ve işçi emekli kesimleri toplumun büyük bir bölümüdür. Bu kesimler arasında sürekli bir uzlaşmasızları kanunen uzlaşma kıvamına getiren  yasal görüşme süreçleri, hiçbir zaman bugüne kadar ne işveren nede çalışan kesimlerimizi razı etmemiştir.

Hükümetlerimiz sadece arada bir denge unsuru olarak kaçınılmaz olarak iki kesiminde isteklerinin gerçekleşmemesi adına adeta bir ortak payda oluşturma görevini ifa etmiştir.

Mesele neden çözülemiyor?

Değerli okuyucularım, bir suçlamacı mantık içerisinde olmadan, uzlaşmadan önce anlaşılma ve sorun çözmeyi bu eksende görmeyi hedeflemeliyiz. Evet, sorunlar kendi kendine oluşmuyor. Bunların sorumlusu olan insanlar var. Hak ve adalet eksenli toplumun birçok kesiminin haklı talebi var. Bunların gerçekleşmesi için en önemli ortak akılın işlevliğini öne çıkartarak, sorunun kaynağının doğru tespit edilmesi lazım.

Her şeyden önce, toplumsal sorumluluk yüklenmiş ister siyasilerimiz olsun, ister STK kurumlarında öncülük yapanlar olsun, işbirlikçi aklı öne geçirerek; hangi alanda olursa olsun sistemsel çözüm önerilerini öne sürmeleri gerekir.

 Bu çözüm önerileri için bir milli akıl havuzu oluşturularak, siyaseten sorumlu olan iktidar ve muhalefeti bir masanın etrafına toparlayacak yeni bir çalışma metodu ve çözüm odaklı adaletsizlikten arındırılmış, hedefi milli gelirdeki adil olmayan düzenin lağvedilerek adalet eksenli bir paylaşıma taşıyacak yeni bir kuramsal modelin inşası gerekmektedir.

Bu milli akıl yaklaşımı; toplumsal sorunlarda el birliğinin en geniş anlamda yürütülmesi olacak. Yeni bir kalkınma modelinin doğuşuna ilk adım olarak; milli birliği besleyici, toplumsal öfkeyi yatıştırıcı, hoş görünün toplum içinde çok hızlı bir biçimde yayılmasını sağlayıcı bir zeminin oluşmasını sağlayacaktır.

Değerli okuyucularım; toplumumuzu planlı bir şekilde çökerten, her kesimin içerisine yerleşmiş, çatışmayı körükleyen, ayrılıkları çoğaltan, kendi içinde bu ayrılıkları besleyecek haklılık gerekçelerini sürekli oluşturan ve buraları besleyen büyük bir finans sistemi içinde gizlenmiş, haksızlıkların kaynağı olan parasal bir kredi modeli var.

Bu modelin sonuçları olarak toplumda gördüğümüz, okumuş insanlarımızın işsiz kalması, asgari ücretin sürekli baskılanması, memurların maaşlarının geçinemeyecek bir düzeyde tutulması, hukuksal kazanılmış ekonomik hakların finansal krizler gerekçeleri ile verilememesi ve daha bir çok borçlanmış insanlarımızı her alanda oluşmuş borçlulukları, sosyal ve psikolojik travmaları hepimizin şahit olduğu gerçektir.

Bu sistem sorunu bireysel çözülemez. Güçlü bir toplumsal aklın inşası için; , toplumsal milli çıkarlara hizmet edecek şekilde, hem siyasi partilerimizin hem de sivil toplum örgütlerimizin milleti ve devleti iktisaden özgürleştirecek, sürekli borçlanma modelleri olan kölelik zincirlerini kıracak iş birlikçi milli akıl havuzuna ihtiyacımız var.

Selam ve dua ile…