06 Nisan 2018

Sosyal medya afetleri üzerine

Sosyal medya bizim için bir imkân mıdır? İmtihan mıdır? Bu sorunun iki cevabı var. Sosyal medya bir yönüyle büyük bir imkân, diğer yönüyle de oldukça zor bir imtihandır. Maalesef ülkemizde sosyal medyanın imtihan boyutunun imkân boyutunu solladığı görülmektedir. Bu durum böyle devam ederse, uzun yıllar sosyal medyanın üzerimizdeki olumsuz etkilerini konuşup tartışacağız. Sosyal medya kimleri nasıl etkiliyor? Sosyal medya aile yapımızı güçlendiriyor mu? Zayıflatıyor mu? Sosyal medya toplumumuzu daha sosyal mı kılıyor yoksa a-sosyal hale mi? getiriyor. Sosyal medya çocuklarımız için bir fırsat mı yoksa tehdit mi? Sosyal medya bizi birleştiriyor mu, ayrıştırıyor mu? Sosyal medya bir eğitim aracı mı, eğlence aracı mı? Sosyal medya insanlığın önündeki bütün engelleri kaldıran küresel bir iletişim aracı mı, yoksa bütün insanlığı tek merkezden yönetme çabası mı? Sosyal medya toplumların bir tür tanışma ve kaynaşma aracı mı yoksa küresel sistem eliyle toplumları değiştirip dönüştürme aracı mı? Evet, daha nice sorular, daha nice sorunlar… Bir hastalığı net bir şekilde teşhis etmeden o hastalığı tedavi etmenin imkânsızlığı gerçeği, bizi bu noktada şuraya getiriyor. Soysal medyanın sebep olduğu afet ve felaketleri bilmeden, onlar üzerine düşünüp çözüm üretmekte imkânsızdır.

Sosyal medyanın öznesi olduğu afet ve felaketler üzerine birçok şey söylemek mümkün. Bu yazı bu alanda söylenecek birçok şeyden sadece birkaçını ihtiva ediyor. Ben bu konuya bütüncül bir şekilde bakmaya deneyeceğim. Denediğim bu bakışta yanılmayı çok isterdim. Yanılmak bir tarafa, yazıyı okuyanların bunlar buzdağının sadece görünen yüzü, söylenenler söyleneceklerin yanında devede kulak bile değil dediklerini duyar gibi oluyorum. Madem öyle şimdi anahtar soruyu sormanın tam zamanı bence. Sosyal medyanın başlıca afetleri nelerdir?

El-cevap, şunlardır:

1- İletişim Kazaları

Çağımızın en geniş, hızlı ve mühim iletişim araçlarından birisi olan sosyal medya maalesef bugün iletişim kazalarının birinci adresi haline gelmiştir.

Sorumsuz, bilinçsiz, düzensiz, düzeysiz paylaşım ve mesajlar, bu mesajlara verilen anlık duygusal tepkiler, sorunsuzca yapılan aşırı yorumlar, söz konusu kazaları hem yaygınlaştırmakta hem de derinleştirmektedir.  Elbette bu durumun tek sorumlusu sosyal medya değildir. Sosyal medya sadece insanın bitmek tükenmek bilmeyen ihtirası ve tahammülsüzlüğüne bir kapı aralamıştır. Yani sosyal medya sadece bir yoldur, her yolda olduğu gibi bu yolda da direksiyon insandadır. Bundan dolayı sebep olduğu iletişim kazalarının asıl suçlusu insanın bizatihi kendisidir. Elimizi vicdanımıza koyduğumuz da, ağzımızdan çıkanı kulağımız duyduğunda, ağzımıza geleni değil aklımıza geleni yazıp söylediğimizde, sosyal medya bizim için iletişim kazalarının değil, insanlarla tanışıp kaynaşıp konuşmanın mecrası olacaktır.

2- Zaman İsrafı

Sosyal medyanın büyülü dünyasına girdiğimizde adeta zamanın farkında olma bilincinden çıkıyoruz. Bu mecra bize sadece inceliklerimizi değil maalesef önceliklerimizi de kaybettiriyor. Çoğu zaman dünyamıza da ahiretimize de fayda vermeyen şeylerin peşinde koşarak zamanımızı çarçur ediyor, israf ediyoruz. İnsanın zamandan ibaret olduğu hakikatini unutuyoruz. Böylece kızıl güneş önünde sermayesi eriyen buz satıcısı gibi bizim de ömür sermayemiz eriyip bitiyor.

3- Nefsin Azgınlaşması

Ticaret hayatı nasıl arz talep ve bunun neticesi olan alış veriş üzerine kurulmuş ise sosyal medya da görme ve görülme, beğenme ve beğenilme kavramlarının zemininde üzerine kurulmuştur. Sanal alemde yağan iltifat yağmurları, klavyeden ekrana akan sınırsız özgürlük, her istediğini anında teşhir edebilme imkanı, beğendikçe beğenilmek ve beğenildikçe daha çok beğenilmeyi istemek, tüm bunların mutlak sonucu şu oluyor: Tavan yapan benlik, balon gibi şişen ego ve koyun sürüsüne dadanmış bir kurt gibi azgınlaşan nefis.

4- Hız ve Haz Uçurumu

Sosyal medya çağımızın iki büyük belasının adeta membaıdır; hız ve haz. Fıtratı gereği zaten sabırsız, tahammülsüz, aceleci ve peşinci olan insanı, sosyal medya sunduğu sanal alem imkanıyla adeta felaketin eşiğine kadar getirdi. Peki, buradan çıkış nasıl? Özüne dön, yüzünü geldiğin yere çevir, vicdanının sesini dinle, gönlünün götürdüğü yere doğru istikamet üzere sabırla yürü.

5- Niteliksiz Bilgi

Zaten okumaya mesafeli olan insanımız, sosyal medyanın kendisine sunduğu çabasız, gayretsiz, masrafsız bilgi imkanıyla birlikte okuma eylemiyle arasındaki mesafeyi açtıkça açtı. Ne gerek var bir sürü para verip kitap almaya, saatlerce kitap okumaya, nasıl olsa bizim yerimize okuyan, düşünen birileri bize lazım olan bilgileri bir şekilde paylaşacak. Bilgi almaya bile üşenen bir kişi, bilgi de niteliği niye arasın ki. Maalesef sosyal medyadaki bilgi akışı umumiyetle kirli ve niteliksiz. Bu mecrada elde ettiği her bilgiye itibar eden kişi, bu alanda intihar etmiş demektir. Bilgi güçtür. Niteliksiz bilgi, kontrolsüz güç gibidir. Malum kontrolsüz güçte, güç değildir.

6- Algı ve Manipülasyon

Bazı hassas zamanlar da sosyal medyanın toplumu ifsat etme noktasında bir algı yönetimi ve manipülasyon aracı olarak kullanılmaya çalışıldığına üzülürek şahit oluyoruz. Ne yapıp edip başta gençlerimiz olmak üzere milletimizin tamamına nitelikli bir sosyal medya bilinci kazandırmalıyız. Bu bilinci kazanan bir millet; ulaştığı bilgi ve aldığı haberi iyice sorgulayacak, bilgi ve haberin kaynağına bakacak, niçin burada ve neden bu zamanda sorusunu soracak, üzerinde kafa yoracak, hasılı gaza gelmeyecek, yangına körükle gitmeyecek, böylece ona çekilen hiçbir algı operasyonu da beş kuruş etmeyecektir.

Anlaşılan bu hamur çok su götürecek. Biz ne yapalım, inşallah kaldığımız yerden devam edelim. Yazımızı da şu tavsiyeyle taçlandıralım: Biz her yerde olduğu gibi sosyal medyada da insanız, kuluz, Müslümanız. Bu mecrada da yazıp söylediklerimizden sorumluyuz. Burada da elimize, dilimize, belimize ilaveten gözümüze sahip olmalıyız. İhtirasımızı frenlemek istiyorsak şu ölçü hep aklımızda olsun. Muhatabımızın yüzüne söylemeyeceğimiz şeyleri sosyal medya ağlarında da yazmayalım.