Sosyal Medyada Yükseltilen Linç ve Hınç Kültürü
Sosyal medya, geleneksel medyadan farklı olarak insanlara kendi medya
içeriklerini üretme ve çok geniş kitlelere hızlıca yayma imkânı verdi. Yani
Ademoğlunun en önemli zaaflarından olan para kazanma ve şöhret elde etme
fırsatı sundu. Bununla birlikte sosyal medya bugün adeta bir değersizleşme ve
değersizleştirme zeminine dönüşmüş durumdadır. Hiçbir değer ve normun tanınmadığı,
sahte hesaplarla her türlü manipülasyonun yapıldığı, insanların veya kurumların
sistematik bir şekilde itibarsızlaştırıldığı ve linç edildiği bir mecra halini
almıştır. Sosyal medyada sistematik bir
şekilde yükseltilen linç ve hınç duygusu giderek egemen olmaktadır.
Dünya genelinde; 5,31 milyar sosyal medya kullanıcısı, 4,95 milyar
internet kullanıcısı ve 4,62 milyar aktif sosyal medya kullanıcısı, 2,56 milyar
YouTube kullanıcısı bulunmaktadır. Türkiye, kişi başı 2 saat 59 dakika sosyal
medya kullanım süresiyle dünya genelinde en yoğun sosyal medya kullanan 16.
ülkedir (Wearesocial, 2022).
Sosyal medyada uygulanan sistematik linçte süreç şu şekilde işliyor.
Öncelikle bireysel kullanıcılar politik, dini veya ideolojik yatkınlıkları üzerinden
popüler hesaplara yöneliyor veya yönlendiriliyorlar. Kimin veya hangi kurumun
linç edileceğine bu büyük hesaplar ve onları kullanan arka plandaki marjinal
gruplar karar veriyor. İlk taşın atılmasıyla birlikte sistematik bir linç
başlıyor. Herkesin hem kurban hem de mağdur olduğu bir süreç aslında.
İsmet Özel, Sebebi Telif isimli şiirinde linç psikolojisi ve kitlelerin
yönlendirilmesi ve aldatılmasını şu dizelerle anlatır;
“Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
Ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
Düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
Siz gidin artık
Düşman dağıldı dedikleri bir anda
Anlaşılıyor
Baştan beri bütün yenik düşenlerle
Aynı kışlaktaymışız.”
Baudrillard (2012) modern insanın sosyal ağlarda kurban edilişini ve
çaresizliğini; “bu tekelleşmiş̧ küresel ağların içinde yüzen rehineleriz. Aynı zamanda
hem kurban hem de suç̧ ortağı konumundayız. Egemenlik düzeninin en büyük kurnazlığıysa
bu tekelin kimsenin denetiminin altında bulunmamasıdır” şeklinde ifade
etmektedir. Ne acı ki bugün çoğu zaman kurban bazen de suç ortağıyız.
Sosyal medyada bilinçli ve sistematik olarak yükseltilen linç
kültürünün bir diğer amacı da kendi normlarını, doğrularını ve ideolojilerini
insanlara dayatmak ve bazen de hakikati perdelemektir. Kimi zaman sosyal
ağlarda algılar olguların önüne geçmekte ve hakikat perdelenmektedir. Hakikati
söyleyenler ise ifşa edilmekte, linç edilerek susturulmaktadır. Bu durum Maide
Suresinin 54. ayetini hatırlattı bana; “Ey iman edenler! Sizden kim dininden
dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever,
onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı
vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından
korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu
geniştir; O, her şeyi bilir.” Rabbimiz asırlar öncesinden adeta bugünü
işaret etmekte ve inananların kınayıcıların kınamasından korkmadan hakikati
söylemelerini buyurmaktadır.
Her ne kadar sosyal medya sanal bir ilişkiler ağını temsil etse de
sosyal medyadaki linç ve hınç gerçek yaşama aktarılmakta insanların bazen can
güvenliği, ruh sağlığı, aile bütünlüğü ve yaşamsal aktiviteleri tehlikeye
girmektedir. Özellikle ergen ve genç bireylerde sosyal medya platformlarında
maruz kaldıkları linç, etiketleme ve hınç sonrasında intihar eğilimi daha yoğun
gözlenmektedir. Bu konuda ne yazık ki çok sayıda intihar yaşanmış ve hala da
yaşanmaktadır.
Üzülerek söylemek isterim ki çok yakın bir gelecekte sanal alemde
işlenen suçlar gerçek yaşamda işlenen suçlardan daha fazla olacaktır. Sosyal
medyaya yönelik düzenlemeler hala eksik ve yetersizdir. Sosyal medyayı faydalı
amaçlar için, temel insani değerleri gözeterek ve bilinçli bir şekilde
kullananlardan olmak temennisiyle.
Vesselam…