Söz var sözden içeri
Boğaz dokuz boğum, söz her boğumda durarak çıkmalı. Ham söz insanı kırar. Sözü pişirmek, olgunlaştırıp söylemek lâzım ki sözümüz makbul olsun. Söz var sözden içeri. Söz var derde devâ. Söz var, sağlam adamı hasta eder. Söz var dilin ucundan söylenir, kalp ve gönülle irtibatı yoktur. Söz kalp ve gönle şifa olmalı.
KENDİNİ BİLEN ÖNCE SÖZÜNE BAKMALI
Bunun içindir ki kendini bilen
önce sözüne bakmalı. Söz öze aynadır. İnsanı âbâd eden de berbat eden de
sözüdür. Sözün insana neler kazandıracağını ve başına neler getireceğini Yûnus
Emre Hazretleri asırlar önce söylemiş: “Söz ola kese savaşı / söz ola kestire
başı / Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede.”
Sözün değer kazanması vahiyle ve Efendimiz
aleyhisselâtüvesselâm’ın kudsî diliyle başlamıştır. Hak âşıkları, sözlerinin Allah ve Resûlünden
beslendiğini söylüyorsa, onların yolunda sözün değerini yüceltmek düşer bize. Âlimlerin,
vahyin ruhu cesed mesabesinde olan söze can verdi demesi bndsandır. Sözün
değeri âyetlere tabiî oldukça artar. Dolayısıyla şuur ve tasavvurun değeri,
aklın ve kalbin derecesi de yükselir.
SÖZ ADAMIN MİHENGİDİR
Bizim irfanımıza göre “Söz adamın
mihengidir.” Kişinin adamlığını yahut hamlığını ortaya seren sözüdür. Söz
âlimde, ârifte, edip ve şairde güzeldir! Ârif ceddimiz “Üslûb-ı beyan aynıyla insan” demiş. İlim ve irfan
sahipleri söz söylemeyi bilmeyenlere sükûtu tavsiye etmişler: “Biliyorsan (ilim
ve irfan mânasında) konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar.”
Sözün kıymeti sözün ağırlığından gelir. Kabuğundan sıyırıp mânâsına eğilmeli. Mânadan mahrum
mâlâyanî söz ziyandır. Sözün hikmeti hakkında Hz. Mevlâna’ya kulak vermek
lâzım. Ona göre mâlâyanî söz, “Irmak kıyısında çamaşırları gereksiz yere
dövmek gibi boş bir uğraştır. Mâna değirmenine ancak bir laklaka, beyhude bir
dırıltıdır. (Dîvân-ı Kebîr-1, s. 312)
“Söz, söz söylemeyi bilen, sözün
kudretini anlayan kişinin yanında büyüktür. Çünkü söz gökten inmiştir. Söz,
yüzünü gösterse, herkes ona gıpta eder. Bundan dolayı o, yüzünü gizler, kendiniz
göstermez. Söz de sır sahibidir. Aklına geleni söylemez, sözün nereye
varacağının bilir.” (Dîvân-ı Kebîr, s.291)
KÂMİLLERİN
SÖZÜ, CÂHİLLERİN SÖZÜ
Hz. Mevlânâ, sözün iki yüzü vardır diyor: Beşerî ve ilâhî...
Beşerî akıldan neşet eden söz sınırlı ve eksik, ilâhî olan sonsuz ve mükemmel.
Sözün lafız ve mâna olarak iki cephesi var. Lafız cephesi kerpiç, mâna cephesi
toprak… Mâna olmadıkça lafzın tadı olmaz. Söz mânaya geçerse cana kavuşur,
yücelere ulaşır.(Dîvân-ı Kebîr / 4)
Hz. Pîr’e göre söz, sahibine göre türlü türlüdür: Mâna ehlinin sözü, sûret ehlinin sözü, taklit
ehlinin sözü, kâmillerin sözü, hamların ve yarı hamların sözü, âlimlerin sözü,
câhillerin sözü, adam olanların ve adam olmayanların sözü, temizlerin ve
pislerin sözü, havasın ve avamın sözü, gönlü açık olanların ve gönlü kilitli
olanların sözü... (Dîvân-ı Kebîr, cilt:1, s. 8-16)
HAM
SÖZ “KARA YÜZLÜDÜR”
Hz. Mevlâna sözden bîzârdır. “Beşerî sözü davula ve eşeğin
boynundaki çıngırağa benzetir. Beşerî söz kara yüzlüdür; özü, yüzü
perdeleyip, güzeli müşâhede etmeye mâni olur. Söz mânayı açan anahtar olduğu
gibi, mânayı kapatan bir kilit gibidir. Mânasına göre değer taşır söz. İyiliğe,
güzelliğe vasıta olduğu gibi, kötülüğe de vasıtadır. Hem gizlidir, hem de
meydandadır, yâni zâhir ve bâtın olarak iki yönlüdür. Zâhir olanını duymak
kolay, bâtınını duymak herkesin harcı değil. (Dîvân-ı Kebîr, cilt: 4)
Sözün değerinin mukaddeslerimizden neşet ettiğini göz ardı edip
kendi kabiliyetinden sâdır olduğunu sanan nâdanlara, söz gücünün kendisinden
gelmediğini söyleyen Yûnus Emre Hazretlerini okumalarını hatırlatırız: “Söz
karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil / Bu yürüyen halktan değil, Hâlık
avazından gelir.”
MODERN
İNSANIN SÖZÜ KIYL Ü KÂL’DİR
Sözü mâna, hikmet ve îcaz’a
büründürmüş bir medeniyetin ahfadıydız. İslâm medeniyetinde söz yüceydi,
hatırlıydı, muteberdi… Medeniyetimizi “redd-i miras eden” zihniyet itibardan
düşürdü, söz geleneğimizi modern seküler dille yok etmeye çalıştı. Her
şeyi dere tepe dümdüz konuşan modern zaman insanı, “Bütün pişmanlıklarım
söylediğim sözlerden oldu, söylemediğimden hiç pişman olmadım” diyen irfan
sahibi ecdadın nasihatinden bihaber.
MODERN İNSAN SÖZÜ GÖSTERİŞ “ENDÜSTRİSİNE”
DÖNÜŞTÜRDÜ
Mukaddeslerin emrinde olan bediî
sözü ayağa düşürmek ve ruhsuz kelime yığınına çevirmek modern anlayışın yaydığı
bir hastalık. Sözü kavl-i sui (kötü söz) ve kavl-i münkere (çirkin söz)
dönüştüren modern toplum, sözü daha da çoğaltarak çok konuşmayı tüketim ve
gösteriş “endüstrisi” hâline getirdi ve sulandırdı.
Söz ahlâkını ve estetiğini yok
eden modern çağın aksine medeniyetimizde
söz, hikmet ve edebî ölçülere bağlı beliğ, fasih ve güzel bir üslûptan meydana
gelir. Âyetlerde sözün karşılığı olarak “kavl” kelimesi geçiyor. Bu sebepten
dolayı eskiden “kavilleşelim” ifadesini sıkça kullanırdık. Sözlüklerden
okuduğumuz kavl-i hasen (güzel söz), kavl-i maruf (iyi ve mânalı söz), kavl-i
kerim (gönül alıcı söz), kavl-i beliğ (açık söz), kavl-i leyyin (yumuşak söz)
gibi edebimize yön veren söz düsturları modern toplumun zihin dünyasında yer
almıyor.
“SÖZ İSRAFI ÇOĞALDIKÇA ANLAŞMAZLIK ARTIYOR”
Sözün erdeminden, hikmetinden mahrum, çok ve boş konuşan modern
zaman toplumunun düştüğü vaziyeti Ali Yurtgezen hoca “Konuşa Konuşa
Anlaşamıyoruz” yazısında (Semerkand Dergisi / Mart 2012) efradını câmi,
ağyarını mâni bir şekilde anlatıyor:
“Bugün artık konuşa konuşa
ihtilafa düşen, anlaşmazlıklarını büyüten bir toplum hâline geldiğimiz kesin.
‘Konuşa konuşa’ ifadesi, söz söylemedeki çokluğu ve sürekliliği teşvik ediyor
gibi görünüyor. Halbuki yine bizim medeniyetimizde sözün kısasının makbul
sayıldığını biliyoruz. Üstelik mükâleme, yâni söz söyleme mânasına konuşmanın
eskiye oranla israf derecesinde çoğalmasına rağmen, anlaşmazlıkların arttığını
da müşahede ediyoruz.”
MURADIMIZ CANIN KOKUSU OLAN SÖZDÜR
Bizim muradımız dildaşların
sözleriyle gönlümüzü âbâd etmek ve inşirah bulmaktır. “Ruhlar tanıdıklarının
sözünü duyunca kendilerini güvende hissedip korkudan kurtulurlar.”
Uşşakî Şeyhinin dediği gibi “Söz canın kokusudur.”
Hâsıl-ı kelâm; irfanımıza
saldıran modern zihniyetle mücadelemizden biri de medyasıyla, televizyon
vaizleriyle, siyasetçisiyle, mektebiyle sözü kıyl ü kâl’e çevirenler olmalıdır.
(ilbeyali@hotmail.com)