Split (2016)
Odağına akıl hastalığını almış bir filmi izlediğinizde ‘Acaba bende de var mı?’ diye düşünmeyenimiz yoktur herhalde. Bu düşünceler insanı ürkütür genelde. Hele gece izlenmişse o film uyuyana kadar tavanla bakışılır. Split de öyle bir film. Bir kere izlediniz mi haftalarca kafanızı kurcalayanlar filmlerden. Acaba gerçek mi? Acaba mümkün olabilir mi? Bunlar sorusu kafanızda bir süre hiç çıkmayacak. Dikkat! kendinizi psikoloji makalelerini okurken bulabilirsiniz.
Psikolojik gerilim filmi Split’in yönetmen koltuğunda Alfred
Hitchcock’un varisi olarak gösterilen M. Night Shyamalan oturuyor. Shyamalan’ı
Altıncı His filmi ile biliyoruz. Oyuncu kadrosu ise şöyle; James McAvoy, Anya
Taylor-Joy, Haley Lu Richardson.
Film 24 farklı kişiliğe sahip olan bir adamın hayatını anlatıyor.
Hikayeye göre bu adam bir gün üç genç kızı kaçırıp izole bir yeraltı tesisine
hapseder. Adamın kızlarla olan buluşmaları ile kişilikleri tanımaya başlıyoruz.
Split sadece bu 24 kişiliği anlatmıyor. Flasbackler ile kaçırılan kızlardan
Casey’nin hayatını da gösteriyor bize.
Filmde aynı zamanda psikiyatr Fletcher’ın çoklu kişilik bozukluğuna
dair ortaya attığı teoriyi görüyoruz. Bu teoriye göre çoklu kişilik bozukluğu
olan bireylerin, düşünceleriyle beyin kimyalarını değiştirebiliyorlar. Yani
Fletcher bu insanların acıları sonucu beynin potansiyelini açığa çıkardıklarını
düşünüyor. Hatta çoklu kişilik bozukluğu olan bireylerin doğaüstü olduğunu
savunuyor.
Film bitirince aklınızda şu soru belirebilir; Tek bedene hapsolmuş kişiliklerden birinin işlediği suçun bedelini diğer kişilikler ödemek zorunda mı?